![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
ECO/EKİT'in Tahran Zirvesi ve Türkiye'nin akletme ihtiyacıCumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, Cumartesi günü Tahran'da toplanacak Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (Economic Cooperation Organization: ECO)'nın altıncı Zirve Toplantısı'na katılıp katılmayacağı üç haftadır Türkiye'nin gündemini meşgul eden ciddi bir sorun oldu. Sayın Sezer'in cumhurbaşkanlığına seçildiği günden bu yana medyanın en çok merak ettiği konu bu olmuştur. Öyle ki giderek fos çıkan ve umut adına nazire yaparcasına umutsuzluğa dönüşen operasyon bağlamında medyanın söz birliği etmişçesine parmaklarını İran'a yöneltmeleri, hükümet yetkilileri temkinli açıklamalarda bulunsalar da, ister istemez ECO/EKİT'in Tahran Zirvesi'ni Türkiye açısından daha da önemli hale getirmiş ve Sezer'in ne yapacağı merak konusu olmuştur. Cumhurbaşkanı Tahran Zirvesi'ne katılacak mı?
Bu konunun sonunda Milli Güvenlik Kurulu'nun gündemine bile girmiş ve konuşulmuş olduğunu okumamız gerçekten de garipsenecek bir durum izlenimi vermektedir. Türkiye'nin de kurucusu olduğu ve yıllardır gelişmesi için önemli gayretler içerisinde bulunduğu bir uluslararası kuruluşun zirvesine cumhurbaşkanının katılıp katılmaması nasıl oluyor da ülkenin birinci sıradaki siyasal sorunu haline geliyor? Herhalde dünyada benzeri olmayan bir örnek olaydır ve bu tür olayları yaşama başarısını ancak biz gösterebiliriz. Hâlâ netlik kazanmamış olan Sayın Sezer'in zirveye katılması söz konusu olan ECO veya Türkçe kısaltma ile EKİT nedir? Asıl tartışılması gereken soru bu kuruluşun Türkiye'nin bölgesel ve global hedeflerine, politikalarına ve amaçlarına hizmet edip etmediği sorusu olmalıydı. Bu amaçla belki de ciddi bir muhasebe yapılmalı, başından bu yana alınan yol, elde edilen hasıla ve Türkiye'nin politikalarına yaptığı katkı yeniden gözden geçirilerek ortaya çıkacak sonuca göre kuruluşun geleceğine yönelik bazı stratejiler geliştirilmeliydi. Maalesef her konuda olduğu gibi medya bu konunun da suyunu çıkardı ve ne olduğunu anlamadan, anlamak da istemeden bir linç operasyonu havasında mahkûm etti. EKİT'in tarihi gerilere gidiyor...
ECO veya EKİT aslında geçmişi ta ellili yıllara kadar geriye giden bir kuruluş. Bir bakıma soğuk savaş yıllarının bloklar arası rekabet politikaları çerçevesinde 1955 yılında kurulan Bağdat Paktı'nın ECO'nun ilk nüvesini oluşturduğu söylenebilir. Sovyetler Birliği'ni güneyden çevrelemek amacıyla İngiltere ve ABD'nin inisiyatifleriyle kurulan Bağdat Paktı'nın bölgedeki üyeleri İran, Türkiye, Pakistan ve Irak idiler. 1958'de Irak'ta meydana gelen kanlı darbeden sonra Irak ayrılınca paktın merkezi Ankara'ya taşınmış ve adını da Merkezi Antlaşma Teşkilatı olarak (CENTO) değiştirmişti. Üyeleri de İran, Pakistan ve Türkiye kalmışlardı. 1964'te bu kuruluş Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği (RCD) adını alarak ilgi alanını ekonomik ve ticari ilişkilere kaydırmış oldu. RCD 1979 yılına, yani İran'da İslam Devrimi'nin gerçekleştiği tarihe kadar devam etti. Devrimden sonra İran ilgisini çekince RCD işlevsiz hale düştü ve 1985'e kadar böyle sürdü. 1985 yılında İran'ın, teşkilatın adının değiştirilerek daha aktif hale getirilmesini teklif etmesi üzerine İran, Türkiye ve Pakistan arasında Ekonomik İşbirliği Teşkilatı kurulmuşu oldu. Görüldüğü gibi ECO'nun uzun bir geçmişi var ve bu geçmişte Türkiye her zaman aktif rolünü korumuştur. Türkiye şimdiye kadar aktif rol oynadı, ya bundan sonra?
1985'ten bu yana ECO kendi içinde önemli aşamalar katetti. Özellikle 1992 yılında Tahran'da toplanan zirve toplantısında Afganistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızıstan, Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan'ın yeni üye olarak teşkilata kabul edilmeleriyle bir anda üye sayısı artmış ve kapsadığı alan genişleyerek 300 milyonluk bir ekonomik pazara dönüşmüştür. 1992'den bu yana beş zirve toplantısı gerçekleştirildi. Bu zirvelerin ikincisi 1993'te İstanbul'da toplanmıştır. 1995'te İslamabad'ta, 1996'da Aşkabad'ta, 1998'de Almatı'da toplanan zirve toplantılarında üye ülkeler arasında ekonomik, ticari ve kültürel işbirliğine yönelik önemli kararlar alınmış, ulaşım/haberleşme, ticaret/yatırım, enerji/madencilik ve çevre ile endüstri ve tarım alanlarında işbirliğine yönelik altı ayrı şirket kurulmuştur. Şimdi altıncı zirve önümüzdeki Cumartesi günü Tahran'da, teşkilatın genel merkezinin de bulunduğu şehirde toplanacak. Şimdiye kadar yapılan zirvelerde Türkiye son derece aktif rol oynadı ve çeşitli alanlarda işbirliği kararlarının alınmasını sağladı. 1992 zirvesinde T.Özal'ın çabaları teşkilatı bugünkü noktalara taşımıştır. Bugünse Türkiye Cumhurbaşkanı'nın katılıp katılmamasını tartışıyoruz! Üzücü olmanın ötesinde şaşırtıcı ve umut kırıcı bir durumdur. Türkiye'nin bölgesel ve global politikalarını yürütenler ve stratejilerini belirleyenler bu kadar anlık ve kısa vadeli düşünmemelidirler. Allah aşkına Türkiye/İran ilişkilerini tarihsel süreç ve Türkiye'nin menfaatleri ışığında rasyonel değerlendirme başarısını göstermek bu kadar mı zordur?
ddursun@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|