![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Gerçeği arıyoruzMesut Yılmaz'la ilgili soruşturma komisyonlarından birinde alınan "Yüce Divan'a gitsin" kararı üzerine patlayan tartışmalarda birbirinden farklı iki net tavır doğruydu. Bunlardan birincisi, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin, "Hükümet işi ile Meclis işi birbirine karıştırılmamalı" cümlesi, diğeri de, ANAP İstanbul milletvekili Emre Kocaoğlu'nun, genel başkanının da takdirini kazanan, "Meclis denetleme görevini siyasi mülâhazalardan arındırarak yapamadığına göre, bütün dosyalar reddedilmeli" tavrı... 'Kuvvetler ayrımı' ilkesi, yürütme, yasama ve yargı arasına görünmeyen sınırlar çizer; anayasada çerçevesi çizilmiş sınırlardır bunlar... Bu kuvvetlerin herbiri diğerinden bağımsız çalışırsa sistem uyumlu işler. Ancak bizde kâğıt üzerinde varolan 'kuvvetler ayrımı', uygulamada içiçe geçmiş ilişkilerle işlemez hale gelmiştir. Meclis'ten geçen yasaların neredeyse bütünü hükümet tasarısıdır sözgelimi; ya da 'bağımsız' bilinen yargı, bakan ile atadığı müsteşarın da üye olduğu bir kurulca yönlendirilir. Bütün sistemin tepesinde oturan MGK'yı da unutmayalım. Son zamanlarda, buna, koalisyonu oluşturan üç parti liderinin mutad buluşması da katıldı; şimdi bütün kuvvetler, bir yönüyle, üç liderin buluşmasından çıkan kararlarla yönlendiriliyor... MHP lideri Bahçeli'nin, "Hükümet işi ayrı, Meclis işi ayrı" demesindeki doğruluk payı, Mesut Yılmaz'la ilgili soruşturma dosyalarını inceleyen komisyonların çalışmalarında kendini belli ediyor. Eğer partiler, komisyona katılan üyeleri üzerinde iktidar-muhalefet durumuna göre etkinlik kuracaklarsa, Meclis'in denetim işlevi sadece muhalefet mensupları üzerinde görülebilecek demektir. Bu durumda, Meclis'e anayasayla verilmiş 'denetleme' görevinin hakkıyla yerine getirildiğinden söz edilebilir mi? Doğru olan şudur: Denetim görevini yerine getirirken, milletvekilleri, hiçbir etki altında kalmadan, önlerine gelen konuyla ilgili belgeler, bilgiler ve ifadelere göre kararlarını vermeliler... Aksi halde, hükümet, kirliliklerin aklanması aracı haline dönüşür... ANAP milletvekili Emre Kocaoğlu'nun "Meclis denetleme görevini siyasi mülâhazalardan arındıramıyor" tespiti de doğru. Geçmişe baktığımızda, Mesut Yılmaz'ı infiale sürükleyen yön fark edilebiliyor: Hükümet, gerçekten de, kirlerin aklanması için kullanılan bir mekanizma gibi çalıştı; bugüne kadar, genellikle muhalefete mensup milletvekilleri Yüce Divan önüne çıktılar... Bu gerçeğe milletvekillerinin vereceği en doğru tepki, denetim mekanizmasını anayasadaki çerçevesine uygun çalıştırmak mümkün olmuyorsa, bütün soruşturmalarda, Emre Kocaoğlu gibi, "Hayır" oyu kullanmaktır... Bahçeli'nin "Evet" oyunu açıklamak için takındığı tavır ile Kocaoğlu'nun tutarlı davranışı dışındaki hemen bütün yaklaşımların kendi içinde sakatlıklar taşıdığı belli. Konuyu, özünden saptırıp ayrıntılar üzerinde yoğunlaşarak tartışmanın bir anlamı yok. Ancak, MHP'lileri şaşkınlığı düşüren bir yönü de var bu tartışmaların: Lüzumsuz yere büyük bir gürültü koptu. Diğer dosyaları komisyonlar akladı, tek dosyayı da Meclis'teki iktidar çoğunluğu aklayacak güçte. Buna rağmen, özü unutturmaya çalışan müthiş gürültü dikkat çekici. Acaba, MHP'nin muhalif oyu üzerine kopartılan gürültünün görünenden başka bir amacı olabilir mi? Başkaları değişik sebepler bulabilirler, ancak gürültü yapan mecraları tasnif ettiğimizde, karşımıza, önümüzdeki günlerde Meclis gündemine gelecek bir yasayla ilgili hazırlık çıkıyor: RTÜK yasası... Başlangıçta radyo televizyon üst kurulunun yapısını başta ayağa değiştirmeyi amaçladığı sanılan yeni tasarıdaki değişiklik, giderek iki konuda odaklandı: Medya patronlarının hisse payları ve özelleştirme ihalelerine girmelerine getirilen sınırlama... Hükümetin hazırladığı tasarı, yabancı ve yerli sermaye ortaklığı paylarındaki sınırlamaları kaldırıyor, medya patronlarının devlet ihalelerine girmelerine izin veriyor... MHP içinden bazı isimlerin (özellikle Şevket Bülent Yahnici'nin) pazarlıkların içinde olduğu biliniyor; ancak konu genel kurula geldiğinde MHP (ve bazı DSP) milletvekillerinin tepkisinden çekiniliyor... SEKA arazisi oylaması sonucu medyada kopan gürültü, beklendiği gibi, iktidardan gitmeyi göze alamayan MHP'nin sinmesine yol açarsa, bu ortamda, RTÜK yasası da, DSP-ANAP birlikteliği istikametinde sonuçlanır... Toz duman yatışsın, gerçeği daha iyi görürüz.
fkoru@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|