YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

  Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Merak ediyorum

İçişleri bakanı Sadettin Tantan, geçen hafta, yarım gününü telefon başında geçirdi. Her konuştuğuna, bir punduna getirip, "Bugünkü Ortadoğu gazetesini gördünüz mü?" demeyi ihmal etmedi. Tabii herkes gazeteyi buldu, bakanın dikkat çektiği yazıyı okudu.

Bakan bana telefon etmedi. Olsun, 24 saat gecikmeyle de olsa, onun okunmasını arzu ettiği yazıya ben de göz attım. Alişan Satılmış imzasıyla çıkan 'Umut operasyonu' başlıklı ve "Kıskaçtaki Türkiye ve İran'la ilişkilerimiz" altbaşlıklı dizinin ikinci gününde (30 Mayıs 2000), hep bildiğimiz bilgiler vardı; önce bakanın neden bu kadar zahmete katlandığını telefon ettiği kişiler gibi ben de anlayamadım, sonra, sayfanın ortalarındaki bir cümle dikkatimi çekti.

Şu satırları okuyun: "Yerli basındaki kimi yazar ve gazetecinin MİT mensubu veya görevlendirilmiş elemanı olması, devlet güvenliği çerçevesi içinde varolan gereklilik ve ihtiyaçtan doğan rutin bir uygulamadır. Halen MİT mensubu veya güvenlik elemanı olan 23 yazar, gazeteci ve yöneticinin isimleri elimizde mevcuttur. Ancak isimlerini deşifre etmeyeceğiz."

İçişleri bakanı Tantan'ın yönlendirmesiyle, döndük, yine 'ajan-gazeteci' olayına geldik. Ortadoğu yazarının elinde MİT'e çalışan muhabir, yazar ve yönetici düzeyinde 23 gazetecinin listesi varmış... Bir başka kaynak 22 kişilik listeden söz etmişti, Ortadoğu gazetesi bir ekleyerek sayıyı 23'e çıkarmış oldu. Bakanın dikkat çekecek kadar değer verdiği bir yayın olduğuna göre, önceki kaynağın hatalı olduğunu, ya da arada geçen süre içerisinde bir kişinin daha 'kod adlı' gazeteciler arasına katıldığını varsaymamız gerekiyor...

Bu tartışmayı, vaktiyle MİT'te 'kontr-espiyonaj' dairesi başkanı sıfatıyla '2. adam' konumunda bulunan Mehmet Eymür web-sitesinde başlatmıştı. Çok satan gazetelerden birinde 'Siyah' kod adlı bir 'ajan-gazeteci' bulunduğunu biliyor, kim olduğunu da tahmin ediyorduk; ama ona bir ad ve soyadı veren Eymür oldu...

23 kişilik listeden elimizde kesinleşmiş 'Siyah' var... Bir de, o sırada başbakan olan ANAP lideri Mesut Yılmaz'la sohbet ederken, onun "Medyada MİT ajanları var" açıklamasına muhatap olmuş iki ünlü meslektaşımızın bildiği geçmişin bir ünlü gazetecisi... Etti iki... Ondan öteye -şimdilik- gidemiyoruz... Bir gazeteci kendi mesleğini de ilgilendiren böyle bir olayın üstüne hangi hakla şal örter?

Mehmet Eymür zihin çelmeye devam ediyor... Dün de web-sitesine yeni bilgiler yerleştirdi. Sayılarının 23 olduğunu öğrendiğimiz MİT ile irtibatlı gazetecilerin varlığına kendimizi henüz alıştırmıştık ki, bu defa da, "JİTEM'e çalışan gazeteciler" gerçeğini gündeme getirdi... Kullandığı kavram da 'çift meslekliler'...

Eymür'ün iki kişi arasında geçtiğini söyleyerek naklettiği konuşmanın ekseni olayı hatırlayacaksınız... Susurluk Skandalı patladığında, Abdullah Çatlı ile skandalda adı geçen başta İbrahim Şahin olmak üzere polis memurlarını aynı karede birleştiren fotoğraflar ortalığı karıştırmıştı. Polislerden birinin çocuğunun sünnet töreninden, kolkola halay çeken Çatlı ve Şahin fotoğrafları...

Eymür'ün 'Tunca' adını yakıştırdığı kişi, muhatabına (Eymür ona da 'Baha' adını veriyor) şunları söylüyor: "Hasan, özel timcilerle Çatlı'yı birlikte görüntüleyen sünnet düğünü resimlerini Kanal-D'ye iki milyara sattı." Bu kadar değil; 'çift meslekli' Tunca'nın kendi vukuatı da var: "Çatlı ile Mesut Yılmaz'ın birlikte olduğu resmi bir DYP milletvekiline sattım. Milletvekili daha sonra emniyet genel müdürlüğü laboratuvarından resimlerin montaj olmadığına dair rapor aldı."

Ya benim belleğim zayıf, ya da ajan-gazeteciden para karşılığı fotoğraf satın alan DYP milletvekili müthiş ketum; çünkü böyle bir fotoğrafa herhangi bir yerde rastladığımı hatırlamıyorum. "Çatlı'yla görüştünüz mü?" sorusuna muhatap olduğunda, Mesut Yılmaz, "Hayır" cevabını vermeye devam ediyor... Tunca'nın sonraki anlatımlarından, fotoğrafları temin eden birimin elinde, Tansu Çiller ile Oral Çelik'i birarada gösteren fotoğraflar olduğunu da öğreniyoruz.

Eymür'ün Tunca dediği kişinin en ilginç sözleri şu: "Son günlerde basında çıkan Jitem'le ilgili haberlerden dolayı sıkıntıdayım. Biliyorsun ben de oraya bağlı çalışıyorum. Hanefi Avcı'nın ifadesi ile Jitem zor durumda kaldı. Yapılanlar ortaya çıkarsa Cem Ersever'in öldürülmesi olayı da açığa çıkacak..."

Eymür, herhalde bir telefon konuşması yapılırken kaydedilmiş bu ifadelerin 1997 yılına ait olduğunu bildiriyor. O tarihte, Jitem diye bir örgütün 'resmen' var olmadığı biliniyor. Resmen bulunmayan bir yerle irtibatlanmak herhalde daha kolay olsa gerek. Benim zihnimi zonklatan 'çift meslekli' kişilerin karşı karşıya kaldıkları açmaz: Türkiye'yi sarsacak bazı cinayetlerin nasıl işlendiğini biliyor, onları açığa çıkartsa belki 'yılın gazetecisi' seçilebilecek adam; ama bunu yapmak yerine gerçekler ortaya çıkıyor diye sıkıntı çekiyor...

'Atin' (www.atin.org) sitesindeki yazı şu tespitle bitiyor: "Çift meslekli gazetecilerin, resim satışlarından bir hayli para kazandığı anlaşılıyor. Acaba bu gazetecilere, ikinci mesleklerinde ne kadar maaş ve 'resim satışı' dışında başka ne gibi görevler veriyorlar? Biz merak ediyoruz. Herhalde siz de..."

Ben diğer 21 ajan-gazeteciyi de merak ediyorum...


6 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Taha KIVANÇ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...