YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Yazıcıoğlu'nun tarihi çağrısı

BBP Lideri Muhsin Yazıcıoğlu, Ağca'ya "Çok çile çektin, artık konuş" çağrısında bulundu. Önce bize göre tarihi nitelikli o çağrıdan bir bölüm sunmak istiyorum:

"Çok karışık bir dönem yaşandı, adeta bir nesil mahvoldu. Binlerce insan hayatını kaybetti. Binlerce insanın, gencin hapiste istikballeri söndü. İdame edilenler oldu. O dönemin faturası için ağır bir bedel ödendi. Faturasını ağır ödediğimiz nesil olarak, o dönemi çözebilmek için bir labaratuvar açmamız gerekmektedir.

"Yeni nesillere, kaybedilen bir neslin yanlışlarını anlatacak anılar var orada. Türkiye için çıkarılacak dersler de var orada. O yüzden bize gerekli olan birinci kaynaktan bilgileri elde etme şansınıda Ağca konuşursa yakalamış oluruz. Geçirdiği yıllar ona çok şeyler öğretmiştir. Birçok öğrenmiş olmanın gösterdiği istikamette, 19 yılını hapiste, yabancı ülkelerde geçirmiş, yoksul bir ailenin çocuğu olarak, ailesinin yaşadığı sıkıntıları da dikkate alarak konuşması gerektiği kanaatindeyim. Mutlaka konuşmalı. Çünkü, kullanıldı, çok çile çekti. Kullananlar hala belli değil" (Yeni Binyıl, Sedat Bozkurt'un haberi, 16 haziran 2000, sb 14)

Bu çağrının neden "tarihi" olduğunu anlayabilmek için, Muhsin Yazıcıoğlu'nun, 12 Eylül öncesinde Ülkü Ocakları Genel Başkanı olduğunu. Ağca'nın da ülkücü iklimden geldiğini bilmek yeter.

Yazıcıoğlu bir bakıma, bu çağrısı ile, cezaevlerinde, sokaklarda, idam sehpalarında yokolan bir gençliğin, sayıları binlerle, onbinlerle ifade edilen gençliğin muhasebesinin kapısını açmak istiyor. Eminim ki bu muhasebe çağrısını yaparken, Sağcısını, Solcusunu, Ülkücüsünü, İslamcısını, Sosyalistini ayırdetmiyordur. Kaybolan bu ülkenin çocuklarıdır çünkü.

Yazıcıoğlu'nuun böyle bir çağrı yapmaya hakkı vardır; çünkü kendisi de, bu fırtınaya tutulmuş gençliğin içinden gelmiştir. 12 Eylül öncesinin "devlet safında" "komünist tehdid"e karşı mücadele veren Ülkücü gençliği, 12 Eylül sonrasında, cezaevlerinde muhasebe imkanı buldu. Cezaevleri birer Medrese-i Yusufiye haline geldi. Okudular, düşündüler, kimliklerini yeniden dokudular... Yazıcıoğlu da, cezaevlerinde, sorgularda, işkencelerde "çile çeken"lerden... ve geçmişte yaşananları sorgulayanlardan. Belki MHP'den farklılaşmak da, BBP'nin kuruluşu da, bu derin muhasebelerin ürünüdür.

"Konuş" demekte haklı. Ama ben daha, kendisinin de yaşanan her şeyi konuştuğu kanaatinde değilim. Eminim ki, yazacak, konuşacak pek çok şey var düne dair, yeni nesillerin önüne Türkiye'yi sağlıklı çözümlemeleri için...

Daha önceki bir yazımda, yine Ülkücü hareket içinde yer almış buulunan Haluk Kırcı'nın yeni kitabı "Bırak Eşkıya Desinler"den alıntılar verdim. Sorguluyordu Çatlı etrafında olup bitenleri. Sorular soruyordu. İşte bir başka paragraf o kitaptan, okuyun ve yorumlayın:

"Çatlı, inkarı mümkün olmayacak biçimde, 1994 yılının başlarından itibaren ve yurt dışında devlet adına çalışmalar yapmıştır. Kendisi nasıl ikna edilmiştir, karşılığında bir vaat verilmiş midir, kimlerden emir almıştır, karşı şiddet biçiminde de bazen alevlendiğini sandığım bu çalışmalarda lojistik desteği kim vermişti, bilmiyorum. Ama biliyor ve inanıyorum ki, Çatlı'ya yeşil pasaport verenler, operasyonlar yapması için yurt dışına gönderenler ve her hareketi için rapor alanlar, onun ölüsünün arkasında durmamışlardır." (s. 146)

Bu satırlar bir inkisarın-kırılışın- yıkılışın da yansımasıdır. Eminim ki, 12 Eylül sonrasında yüzlerce Ülkücü genç bu inkisarı yaşamıştır.

Ağca Yazıcıoğlu'nun çağrısına uyup konuşur mu? Bilemiyoruz.

Yazıcıoğlu'nun çağrısı bize, bildiğimiz bir gerçeği, Türkiye'de olan bitenler hakkında çok az şey bildiğimiz gerçeğini hatırlatmış oluyor. Ağca'nın bildiklerini bilmiyoruz. Çatlı'nın bildiklerini öğrenemeden ayrıldı o bu dünyadan. Çakıcı'nın bildiklerini de bilmiyoruz. Bizim bilmememiz çok önemli değil, bir başbakan bile "Ben Susurluk'un ancak yüzde 20'sini biliyorum" diyorsa, sade vatandaşların etrafının kalın perdelerle çevrilmiş olmasından daha tabii ne olabilir?

Siz Hizbullah'la ilgili gerçekleri biliyor musunuz?

Belki bir gün, derin muhasebelerin ardından, Hizbullah'ın da Çatlı'ları, Kırcı'ları Ağca'ları konuşacaktır...

Ben de buradan sayın Yazıcıoğlu'na (belki dünün diğer bütün Ülkücü önderlerine) bir çağrıda bulunmak istiyorum: 12 Eylül sonrasında Ülkücü camia olarak kendi içinizde yaşadığınız muhasebeyi, toplumla paylaşmaya ne dersiniz? MHP bünyesindeki gelişmeleri ve neden ayrı bir parti olarak teşkilatlanma gereği duyduğunuzu, belki bizzat MHP tabanı ile paylaşmaya... Ben bunun da ülkemiz için öğretici ve son derece yararlı olacağını düşünüyorum.


17 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...