![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
AB zoruyla olmamalıydı ama...ANAP lideri Yılmaz'ın ifadesiyle "Statüko için ecel çanları çalmaya başladı" ya da gele gele geldik AB Katılım Ortaklığı Belgesi'ne... Kopenhag Kriterleri vs derken, ev ödevimiz önümüze konmuş bulunuyor. Katılım Ortaklığı Belgesi'nin, ağırlıklı maddelerinin insan hakları ile ilgili olması beklenen bir durumdu. Maddeler alt alta sıralanıyor. -İfade özgürlüğü garanti altına alınmalıdır... Şiddet içermeyen düşünceleri yüzünden cezaevine konulanların durumları yeniden gözden geçirilmeli. -İşkenceye karşı savaş ve işkencecilere yönelik cezai yükümlülükler artırılmalı. -DGM'ler uluslararası standartlara uygun hale getirilmeli. Yargının işlevi ve etkisi iyileştirilmeli. -Hakim ve savcılar insan hakları konusunda eğitilmeli. -Türk vatadaşlarının ana dillerinde tv ve radyo yayını yapmalarını engelleyen yasal düzenlemeler kaldırılmalı. -Dil, ırk, renk, cinsiyet, politik görüş, felsefi inançlar ve din farkı gözetmeksizin tüm bireylerin tüm insan haklarından ve temel özgürlüklerden faydalanması sağlanmalı. -Düşünce, vicdan ve din özgürlüğünden tam olarak faydalanması için gerekli şartlar hazırlanmalı. -İnsan haklarının korunması için anayasa ve diğer ilgili yasalar tüm Türk vatandaşlarının haklarını garantiye alacak biçimde gözden geçirilmeli. -MGK'nın, hükümet içi danışma organı şeklinde tanımlanan anayasal rolü, AB'ye üye ülkelere uygun bir hale getirilmeli. -Etnik kökenleri ne olursa olsun tüm vatandaşlar için kültürel farklılık ve kültürel haklar garantiye alınmalı. Bunlar neden önümüze kondu, çünkü çözemedik bunları... Önümde, Samsun'da "Devlet memurluğundan çıkarılan bir grup öğretmen"in mektubu var. Yüksek Disiplin Kurulu, başörtülü oldukları için bir tek müfettiş raporuna dayanarak, onların "siyasi ve ideolojik amaçlarla kurumun huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak" suçunu işlediklerine ve memuriyetten ihracına karar vermiş. Onlar hakkında daha önce olumlu karar veren İdare Mahkemesi yargıçları, (tam 5 yargıç) başka yerlere sürülmüş. Şu cümleleri okuyunuz: "Bizler şimdi, bir rehber öğretmen, iki İngilizce öğretmeni, bir Resim-İş öğretmeni, bir Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi öğretmeni ve bir Fen Bilgisi öğretmeni olarak belediyeye temizlik işçisi olamıyoruz." Onlar mektuplarını "Kendi ülkemizi A.İ.H.M'ne şikâyet etme konumuna düşmeyeceğimizi ümit ve temenni ediyoruz" diye bitirmişler.... Ama, acaba bu ümitlerinin gerçekleşmesi mümkün mü? Diyarbakır'da, başörtülü iki sanık, mahkemeye getirilmemiş... Düşünebiliyor musunuz, sistemin başörtüsü öfkesi, kutsal savunma hakkını bile ortadan kaldırabiliyor... Benzeri bir olayın bizzat Başsavcı Ferzan Çitici'nin emriyle İstanbul'da gerçekleştiğini, yani bir başörtülü sanık bayanın, Adliye kapısından içeri alınmadığını, ancak uzun tartışmalar sonucu sanığa savunma imkânı sağlandığını Av. Necati Ceylan'dan dinlemiştim. Bunlar hangi hukuk devletinde makul karşılanabilir? Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK, başörtüsü konusunda ferman üzerine ferman yayınlıyor. İnsanların hayat alanı daraltıldıkça daraltılıyor? Bu hangi demokratik statünün eşitlik ilkesi ile bağdaşır? YÖK Başkanı ya da Milli eğitim Bakanı, bir gencin eğitim hakkına hangi yetki ile kısıtlama getirebilir? Ama "Burası Türkiye" deriz, kendi ülkemize utanç yükleyerek? Hasan Cemal'in sütunundan okuyorum, bir AB Komisyonu yetkilisinin eleştirilerini: "-Fikirlerinden dolayı artık insanlar hapse atılmıyor Avrupa'da... "-Partiler de kapatılmıyor..." Siz ise, tam da bugünlerde bir eski başbakanı 6 yıl önce yaptığı bir konuşma sebebiyle hapse atmaya hazırlanıyorsunuz.... Hasan Cemal AB Komisyonu üyesinin MGK'nın son irtica ile mücadele stratejisi hakkındaki görüşünü şöyle not ediyor: "Din kurumunun devlet tarafından aşırı biçimde, camilerde vaazların denetimine kadar kontrol edilmesinin laiklikle pek bağdaşmayacağı..." (Milliyet, 8 kasım 2000) Eğer insan hakları alanında adım atmayı başaramazsanız, birileri gelir, belki başka bedelleri de yanına koyarak, sizi insan hakları alanında terbiye etmeye kalkar. Sizin artık hukuksuzluktan bunalmış sade insanlarınız da AB'nin bu müdahalalerine şapka çıkarır... Ne yapsın Samsunlu bayan öğretmenler söyler misiniz? Ne yapsın bu yıl üniversiteye başvuracak İHL'li kız çocukları? Ne yapsın öğretim hakları ellerinden alınan binlerce üniversite öğrencisi? "AB gelsin ve "Statüko" mu, "Derin devlet" mi, "Güç odağı" mı her neyse, onun kulağını büksün, içerde sürekli dayak yemekten kurtulalım..." Şu an Türkiye'de çok geniş insan topluluklarının halet-i ruhiyesi bu yalın sözlerle özetlenebilir... Bunda utanılacak bir şey varsa, utanması gereken herhalde o sade insanlar değildir. ÇOK ÇİRKİN: Hürriyet gazetesinin dünkü sür-manşetinde "Cimbom ikinci turda" başlığı ile yer alan haberin bir spotunda "Emre'nin 10 kişi bıraktığı Galatasaray'ı dün ilâhlar korudu" gibi bir ifade yer aldı. Türkiye'nin en çok satan gazetesi toplumun inanç değerleri ile çelişen böyle bir gafı yapmamalı idi. "Allah korudu" diye bilinen bir ifade tarzının nasıl olup da "ilahlar korudu" haline geldiğini doğrusu bir Hürriyet yetkilisi bu ülke insanına açıklama yükümlülüğündedir.
atasgetiren@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|