| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Silah alımlarını tartışmak...
Konu, medyada "yarım ağız", "utangaç", "çekingen" üslûplarla gündeme geliyor. Biliyorum ki, benim yazım da "yarım ağız"dan öte bir mahiyet taşımayacak. Belli ki, tekin bir alanda söz koşturmuyorsunuz. Ya da netameli bir alanda kelam üreteceksiniz. Bir yerleri üzmek, belki kızdırmak kaygısı içinizde yuvalanmış. Ayrıca, sonuçta "Ülke savunması" sözkonusu olduğu için yanlış anlaşılma endişesi de sözkonusu... Ama, 30 yılda 150 milyar dolarlık askeri harcamanın ilk partileri devreye girdikçe, meraklar ayağa kalkıyor. Önce 4 milyar dolarlık saldırı helikopteri alımı... Ardından 1000 (yazı ile bin) tank alımı... Bu arada sipariş safhasında iki iken indirimler sebebiyle dörde çıkan Awacs erken uyarı uçakları alımı... Türkiye, kaynaklarını gıdım gdım harcamak zorunda olan bir ülke. Kaynak kıtlığı sebebiyle, ekonomi sıkı bir perhizden geçiyor. Kemerinde delik kalmayanlar dahil, herkes kemer sıkıyor. Borç bini aşmış, faizlerini ödemek bile ülkenin belini yeterince çökertiyor ve böyle bir ortamda ...... milyar dolarlık silah pazarlıkları yapıyoruz. Böyle bir durum karşısında ilk tepki, "Savunmamız, ülke güvenliğimiz gerektiriyorsa elbette yapılmalı" şeklinde olacaktır. Çünkü ülke savunması, önceliklidir. Ama sanırım problem, tam da bu meselenin değerlendirilmesi noktasında düğümlenmektedir. Yani cevaplanması gereken soru şudur: Bunca silahlanma hangi güvenlik ihtiyacının ürünüdür?
-Türkiye nasıl bir tehlikeye karşı hangi ölçüde bir silahlanma ihtiyacı içindedir? Bölgenin ve Türkiye'nin nasıl bir stratejik gelişme seyri izleyeceği öngörülmektedir? -Görünen bir tehlike var mıdır, yoksa uzun vadede stratejik bir hesaplama mı, böyle bir silahlanmayı gerekli kılmaktadır? -Böylesine büyük bir kaynak kullanımı ile, savunma sanayii alanında ciddi adımlar atılamaz mıydı, ya da atılmakta mıdır? -Ülkenin ekonomik kalkınması ile savunma harcamalarının aciliyeti arasında bir denge gözetilmekte midir? Bu soruların çoğaltılması mümkündür, ama Türkiye için asıl mesele bu soruların sayısını çoğaltmak değildir. Asıl mesele, soru sorulacak ortamın oluşmasını sağlamak, soru sorma iradesini oluşturmak, artı sorulara cevap alabilmektir. İşte bu alan problemli. Türkiye'nin askeri alandaki ihtiyaçlarının, Genelkurmay çevresindeki çalışmalarla belirlendiği ifade edilebilir. Bu alanda ciddi çalışmalar yapıldığı da kabul edilebilir. Ancak, bütçe üzerindeki son kararın askeri yetkililerce verilmediği de biliniyor. Çünkü askeri yetkililerin, ülkedeki tüm alanları görmeleri ve bütçe tanzimi yapmaları görevleri de değildir, iş bölümü açısından mümkün de değildir, Bütçe tanzimini, ülkenin farklı alanlardaki ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak hükümet yapıyor, TBMM onaylıyor. Yani, son karar hükümet ve TBMM'den çıkıyor. Buna savunma bütçesi de dahil. Öyleyse, hükümet ve TBMM'nin, yapılan tüm harcamaúların gerekçelerini bilmesi ve inanması gerekiyor. Acaba askeri harcamalar söz konusu olduğunda, hükümetin ve TBMM üyelernin ince eleyip sık dokuyan bir titizlik içinde hareket ettikleri söylenebilir mi? Kamuoyunda, bu konuda kesin bir kanaat bulunmadığı söylenebilir. Konunun, gerek Bütçe Plan Komisyonu gerekse TBMM Genel Kurulu'ndaki bütçe görüşmelerinde ele alınış biçimi de kamuoyunun kanaatini doğruluyor. Şu an, medyada yaşanan çekingenliğin, bütçe görüşmelerinde de TBMM üyelerine yansıdığı söylenebilir. Belki bu ilgi noksanlığı, bilgi eksikliğinden de kaynaklanabilir. Ama bu bilgi açığı, Türkiye'de yeterince var olduğunu tahmin ettiğimiz uzmanlar yardımıyla kolaylıkla kapanabilir. Bu durum, rutin harcamalar döneminde fazla tartışılmayabilirdi. Ama ülkenin bu "dar zamanı"nda, "rutin dışı savunma harcamaları" yoğun ilgi çekecek ve tabiî tartışılacak gibi görünüyor. Belki, bu savunma harcamalarının mantığının tümü, içerdiği gizlilik unsurları gereği, kamuoyuna yansıyacak nitelikte olmayabilir. Ama, hükümetin ve Meclis'in, bize göre tüm mantığı kavraması, bunun için de teferruatlı biçimde bilgilendirilmesi gerekir. Ayrıca askeri harcamaların şeffaflaşması, Türkiye'nin demokratik açılımları içinde zaruri bir adım... Son olarak, bu talebi FP'den başka bir siyasi grubun seslendirmesinin, sağlıklı sonuç alabilmek için bir başka gereklilik olduğunu vurgulamak isterim. Çünkü konuya FP'nin özel ilgisi, evet garip ama, başka zeminlerde başka hassasiyetler oluşturabilir.
atasgetiren@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|