YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Fazilet'in handikapları ve imkanları

Fazilet Partisi'nin Birinci Büyük Kongresi, hem partinin, hem de Türkiye'nin içinde bulunduğu temel sıkıntıları, bunalımları yansıtan bir hava içinde yapıldı.

Kongre'de herhangi bir tatsız olay olmadı. Ama Kongre'de seviye ve heyecan oldukça düşüktü. Hem salondakilerin hem de konuşmacıların büyük kısmının kafalarının ne denli karışık olduğu bu kongreyle bir kez daha ortaya çıkmış oldu.

Kongre'nin gözler önüne serdiği en önemli iki temel gerçek şuydu: Bu gerçeklerden ilki, Türkiye'de ekonomide, siyasette, kültür ve sanat hayatında, kısacası gündelik hayatta yaşanan tıkanmışlığı Fazilet Partisi'nin de aynıyla yaşadığı gerçeği.

İkincisi de, biraz da Fazilet'in kendisiyle doğrudan ilintilendirilmesi gereken, zihniyetinden yapılanmasına kadar Fazilet'in misyonunu yitirmeksizin nasıl kendisini yenileyebileceği sorununa henüz açıklık kazandıramadığı; bu konuda da çok ciddi entelektüel, stratejik ve siyasi bir "çıkış ve kalkış yolu" geliştiremediği gerçeğidir.

Fazilet, şu haliyle, Türkiye'de hem Türkiye'nin temel sorunları konusunda hamasetten uzak, somut, kısa, orta ve uzun vadeli çaplı, ses getirebilecek politikalar ve projeler icat etmekten gerçekten çok uzak.

Türkiye gibi, Fazilet'in de ciddi bir tıkanmayla, kafa karışıklığıyla karşı karşıya kalmasının, hem Türkiye'nin Soğuk Savaş'tan sonraki süreçte kuşatma altına alınmasıyla; hem de dış aktörler ve güçlerin yoğun baskısı ve yönlendirmesi ile hareket ettiği henüz tam olarak kavranamayan ülke içindeki çıkar ve güç odaklarının hukuki, siyasi ve medyatik engellerine, yıpratma, köşeye sıkıştırma kampanyalarına ve çabalarına karşı kimliğini, misyonunu koruyarak varolma mücadelesi veren Fazilet'in karşı karşıya kaldığı handikaplarla ilgili olduğunun asla gözardı edilmemesi gerekir.

Ancak Türkiye'nin hareket alanını daraltmak ya da kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek için ülkemizin kuşatma altına alınmasından, doğrudan ve belki de en fazla pay alan, olumsuz şekillerde etkilenen bir hareketi olan Fazilet'in Türkiye'nin içinde bulunduğu bu anormal durumu, kendi başarısızlıklarını açıklamakta kullanması kısmen doğrudur. Ama bu durum, Fazilet'in misyonunu yitirmeden yaşaması veya yapması gereken zihniyet değişikliğini görmezden gelme6sini gerektirmez; kendisini, kendi dinamiklerini koruyarak yenilemesi gerektiği gerçeğini ortadan kaldıramaz.

FP'nin Büyük Kongresi bu iki önemli sorunun acilen hal yoluna koyulması gerçeğini bir kez daha ortaya koydu. Eğer FP, kendi sorunlarını kendisi göremez ve ertelemeyi tercih ederse daha fazla küçüleceğini bilmeli; hatta parçalanma, bölünme tehlikesini hiçbir zaman atlatamayacağı gerçeğini asla gözardı etmemelidir.

Kongre'de yapılan konuşmalara da kısaca değinmekte yarar görüyorum. Konuşmaların kahir ekseriyeti FP'nin neden döküldüğünü; böyle gittiği sürece de bu dökülmenin süreceğini çok iyi kanıtladı.

İki kişinin konuşması, en azından dikkate değr konuşmalar oldu. Abdullah Gül'le, İstanbul İl Başkanı Numan Kurtulmuş.

Abdullah Gül'ün çok iyi başlayan ama aynı şekilde süremeyen konuşmasındaki en önemli zaafı; parti içindeki sorunları, sıkıntıları stratejik olmayan bir dille dile getirmesi oldu. Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı sorunlar konusunda daha fazla ve daha esaslı bir şekilde durması gereken Gül'ün, asıl üzerinde durması, projelerini anlatması gereken bu konuda gerçekten, kendisinden beklenenden daha zayıf bir performans göstermesine doğrusu şaşırdım. Bence Gül'ün en önemli sorunu, ciddi ve güçlü bir danışmanlık sorunuyla karşı karşıya kaldığ gerçeği.

Kanımca Kongre'nin "sürpriz" konuşmasını Numan Kurtulmuş yaptı. Önce dünyanın içinde bulunduğu durumu ve ülkemizin de içinde yer aldığı bölgede siyasi, stratejik, ekonomik haritaların yeniden çizildiği, önceliklerin yeniden belirlendiği gerçeğini çok sarih ve düzeyli bir dille anlattı. Sonra bu ortamda Türkiye'nin konumuna, Türkiye'ye biçilen role ve dolayısıyla Türkiye'nin ne denli bir kuşatma ile karşı karşıya kaldığı gerçeğine ilişkin ciddiye alınması gereken analizler yaptı.

Numan Kurtulmuş'un değişim'in stratejik bir durum olduğu, doktriner bir dille veya yöntemle anlaşılmasının ve gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığına dikkat çekmesi; Türkiye'nin tarih yapmış büyük bir milletin ülkesi olarak sahip olduğu dinamikleri, imkanları ve fırsatları çok iyi değerlendirebilmenin yollarını keşfedebildiği zaman önünün açık olduğunu vurgulaması önemliydi. Ancak Kurtulmuş, bu devasa işin nasıl başarılabileceği konusunda belki de zamanın darlığı ve konumu dolayısıyla bir şeyler söyleyemedi.

Bence herşeye rağmen bu Kongre, Fazilet'in hem kendi konumunu, rolünü ve misyonunu; hem de Türkiye'nin ve dünyanın karşı karşıya bulunduğu sorunları çok iyi okuyabilmesi ve değerlendirebilmesi ve ona göre köklü ve güçlü politikalar, somut projeler geliştirebilmesi halinde yeniden ümit ışığı olabileceği ihtimalinin hala var olduğunu gösterdi.

Bu ihtimalin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini zaman gösterecek.


15 Mayıs 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Yusuf KAPLAN

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...