YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

 

 

Galatasaray gibi!..

İngiltere ile oynadığımız maç için müthiş başlıklar, haber ve sloganlar yer alıyor gazetelerde. Hepsi birer zekâ eseri ve hepsi birbirinden güzel. Maçın kendisi kadar güzel bir gecede, biz de bir grup dostla İstanbul'u baştan sona geçiyoruz. Ta Yeşilköy Florya Tesisleri'nden, Boğaz'ın Karadeniz'e açılan kapılarına, yani Sarıyer'e kadar!..

Gördüğümüz manzara biz Ankaralılar'ı şaşırtıyor desem yeridir. Kuşkusuz bu saatlerde İstanbul böyle olduğu gibi Ankara da, İzmir de, Konya veya Erzurum da aynı olmalıdır. Yani bütün Türkiye ayakta anlayacağınız. Bütün Türkiye sevinç içerisinde, kazanılmış bir zaferin hazzından herkes ortaklaşa haz duyuyor.

Güneş ve ay ikilisi: İngiltere-Türkiye

Gazete manşetleri dedim. Meselâ Millî Gazete'nin arka sayfasında, iri turuncu harflerle aynen şu ifadeleri okuyorsunuz: "Güneş Battı, Gece Ayyıldızlı!.." Gazete bu üç-beş kelimeyi öyle anlamlı kullanmış ki tahmin edemezsiniz. Güneş İngiltere'yi, güneşin batması da İngiltere'nin elenmesini anlatıyor. İşte böyle, bir mağlûbiyet gecesinin karanlığını, ayyıldız aydınlatmaya başlıyor: "Güneş battı, Gece ayyıldızlı!.." Burada Ayyıldız'ın, Galatasaray karşılığı olarak kullanıldığı âşikâr değil mi?

Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrası yıllarda İngilizler; kendi sömürge imparatorluklarının haşmetini vurgulamak için, "Üzerinde güneş batmayan imparatorluk veya ülke" nitelemesini kullanırlardı. Düşünün ki uzak doğuda Yeni Zellanda'dan, uzak batıda Kuzey Amerika'ya kadar bitmek tükenmek bilmeyen bir hakimiyet alanı!.. Büyük bir hükümranlık sembolü anlamına gelen bu nitelemeye karine olarak Milli Gazete, "Güneş Battı!.." diyor. Ve bu mağlûbiyet gecesini şimdi "Ayyıldız"ın aydınlattığını ifade ediyor. Ay ve yıldız ise doğrudan bizi, biz Türkler'i, Osmanlı'yı ve İslâm' sembolize ediyor:

Güneş battı, (şimdi) gece ayyıldızlı!..

Hemen hemen bütün gazetelerde bu türden başlıklar, spotlar ve sloganlar göze çarpıyor. Ortak bir sevinci, hazzı ve paylaşmayı ifade eden sözler. Yani Galatasaray'ın zaferi, Türkiye halkının ortak paydası olup çıkıyor. Hangi partiden, mezhepten, bölgeden veya toplumsal dilimden olursak olalım, kendimizi bu parantezin içinde bulmuyor muyuz?

Galatasaray'ın dünyası

Aslına bakılacak olursa bu ortak kamuoyu heyecanı, sırf Türkiye ile de sınırlı değil. Bütün dünyaya yayılmış Türk işçileri ve iş adamları, muhtelif Balkan milletleri, Kafkas halkları, Kuzey Iraklı Kürtler, Türkiye televizyon yayınlarının ulaştığı İran ve Suriye içlerine kadar uzanan bütün bölgeler!.. Türk müziği, İbrahim Tatlıses kasetleri nerelere varıp dayanıyorsa; Türkân Şoray'lı-Ediz Hun'lu vs Türk filmleri nerelerde seyredilme imkânı bulmuşsa, işte oralara kadar bu kamuoyu heyecanı aynen devam ediyor.

Aynen havuzdaki dalgalar gibi!.. Sürekli genişleyen halkalar halinde oluşan bir âlem bu. Bir zaferin, başarının ürettiği ortak kamuoyu yani. Bu geniş âlem, aynı zamanda Türkiye'nin câzibe alanı olarak karşımıza çıkıyor. Bu alanın genişliğini ancak böylesi zamanlarda idrak edebiliyorsunuz. Ya bir başarı, ya bir bölgesel toplantı, ya da bu bölgeleri uzun seyahatler halinde dolaşırken.

Bu bölgesel hinterlandın gözü ve kulağı, eğer iyi düşünecek olursak bütünüyle Türkiye üzerinde. Ayrıntıları temel tezatlara dönüştüren, yani kendi üzerindeki tarihî sorumlulukların şuuruna bir türlü yükselemeyen Türkiye siyasetçileri, ne yazık ki bu gerçeğin yeterince farkına varamıyor.

Bölgesel hinterlandımız

Muhtelif emperyal politikaların, bölge ülkeleri arasına soktuğu nifaklara pabuç bırakmayacak bir Türkiye, önüne çıkan binbir sorunun da çaresini bulmuş demektir. Yarın öyle günlere ermeliyiz ki, ekonomimizin, yani ihracatımızın yarısından fazlası bu çevrelere yönelmeli. Gelişmiş Türkiye sanayiinin hammadde ithalâtının çoğu bu bölgelerden temin edilmeli.

Aynı şekilde ve mütekabiliyet esasına dayalı olarak karşılıklı romanlarımız basılmalı, filimlerimiz çevrilmeli, bölgesel ligler düzenlenmeli. Sadece Orta Asya değil; Balkanlar, Kafkaslar ve güney hudutlarımızdan başlayarak Ortadoğu ülkeleri kültürel, tarihî, edebî ve sanatsal bir ortak dünya içinde yer alabilmeli.

Bizi mevcut soyutlanmışlık durumuna zorlayan sırf batı değil. Sırf üzerimizdeki siyasî ve ekonomik sultalarla da izah edemeyiz bu sonucu. Bunun daha ötesinde birşeyler olmalı diye düşünüyoruz. O da şuurumuzdaki derin bir kırılmaya kadar götürüyor bizi. Kendi toprağından, tarihinden ve toplumundan, yani kendi realitesinden tecerrüt etmiş bir şuurun çaresizliği ile karşı karşıya değil miyiz?


22 Nisan 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...