|
"Faşizmin ayak sesleri"

"İstibdad koşulları" bu hızla devam ederse, yarın sokağa başörtüsüyle çıkmayı da ağır müeyyidelere bağlayan yaptırımlar gelebilir.
Livaneli haklı...Türkiye, daha sahici bir kutuplaşmaya doğru evriliyor:
Laikler ve karşıtları...
MHP ve PKK "devlet"ten, daha doğrusu Milli Siyaset Belgesi'nden yana tavır koyduğuna göre, dindar çoğunluğa (laik olmayanlara) yönelik "tecrit" kampanyası hız kazanarak sürecek demektir.
Hizbullah operasyonu, en çok da bu işe yarıyor bugünlerde; yani, terör örgütünün mağdurları, hem "terör"ün müsebbibi olarak afişe ediliyor, hem de terör bahanesiyle kamu alanından tard ediliyor.
Demek ki, seçimler göstermelik, Meclis dekoratif, icra heyeti işlevsizmiş...
Bunun böyle olduğunu biliyorduk da, Hizbullah vesilesiyle "olgarşi"ye zemin hazırlayan güç merkezlerinin (bu arada aydınların) bu kadar cüretkâr, bu kadar pervasız, bu kadar hükümran davranabileceklerini düşünmüyorduk. Değil mi ki, seçimden seçime de olsa, halk, kurulu düzene karşı tavrını ortaya koyuyor; değil mi ki 1940'lardan bu yana, 'asıl savaş', halkın yönetime ağırlığını koyma arzu ve teşebbüsüyle, oligarşinin yönetimi ve denetimi kaybetmeme çabası arasında geçiyor...
Değilmiş...
Demek ki, Türkiye'de siyaset, halkı yönetime katma arzusunun değil, "aydınlar ve bürokratlar kastı"nın cahil, eğitimsiz ve geri bulduğu yığınları "devlete yaklaştırmama" ihtiyacının bir aracıymış.
Örneğin, hiçbir siyaset, başörtüsü sorununa çözüm üretemez/üretmemelidir. Siyaset, halkın istek ve talepleri bastırılabildiği ölçüde geçerli ve işlevseldir.
Millî Eğitim Bakanlığı, "İrtica ve Hizbullah'la savaş" bağlamında yüz küsur başörtülü öğretmenin işine son vermiş..
Gazete haberi...
"İstibdad koşulları" bu hızla devam ederse, yarın sokağa başörtüsüyle çıkmayı da ağır müeyyidelere bağlayan yaptırımlar gelebilir.
İhtimal...
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Eralp Özgen'in teklifi son derece açıklayıcıydı:
"Kamu düzeninin sağlanması, başörtüsüyle sokağa çıkmanın yasaklanmasına bağlıdır."
Daha neler!
Sokakları "kamusal alan" ilan eden devletlu, yarın "Big Brother" yöntemleriyle özel mülkiyet alanlarını da izlemeye alıp kamusal yasaklarla donatabilir. Sürprizlere hazırlıklı olun.
Son üç yıl içinde yaşadığımız ve Hizbullah'ın açtığı "irticayla mücadele" kulvarında bundan sonra yaşayacağımız/karşılaşacağımız olayları akıl ve mantıkla izah etmek mümkün görünmüyor.
Adı konmamış bir savaş.
Belki bir cinnet hali.
Zülfü Livaneli'ye sorarsanız, sahici kutuplaşmanın tezahürleri...
Kendisinde "sahiplik" vehmeden bürokratik azınlık, hâlâ her şeyi tek elden, tek merkezden yönlendirmeyi düşlüyor ve toplumu "resmî ideoloji"nin öngördüğü çerçeve içinde yeniden dizayn etmeye çalışıyor. Bu ülkenin kültürüne, tarihine, geleneğine ters düşmek pahasına üstelik...
Livaneli ne ad verir bilmiyorum, ama sosyalbilimciler, bu örneği az bulunur "hal"e "faşizm" diyorlar.
3 ŞUBAT 2000
|