Türkiye'de solun tabu haline getirip tartışmaktan kaçındığı Yılmaz Güney, gazeteci Fatih Altaylı'nın başlattığı polemikle tartışılıyor. Güney'in hayatını anlatan bir film çekileceğine dair haberlerin çıktığı günlere denk gelen polemikte bir taraf Güney için "kadın döven, entelektüel yanı zayıf, maço bir adam", "yeteneksiz, eğitimsiz, tipik bir lümpen sinemacı" derken, karşı taraf Güney'in dünya sinema kaynaklarında adı geçen tek yönetmenimiz olduğunun, onun sanatçı yönüyle değerlendirilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Engin Ardıç, "Yılmaz denen lumpen" başlıklı yazısında: "Apo ne kadar devrimciyse Yılmaz Güney de o kadar devrimcidir" derken, Güney'in belki yetenekli ama eğitimsiz bir sinemacı olduğunu ve Cannes ödülünü siyasi nedenlerle aldığını öne sürdü. Serdar Turgut da köşesinde, Güney'i sevdiklerini söyleyip tartışılmasına tepki gösteren kesime, neden bugüne kadar Yılmaz Güney'e ilişkin bir şey yapmadıklarını sordu. "Güney'i çok sevdiklerini söyleyen insanlar yıllardır onun üzerine tek bir düşünce üretmemişler. Ne filmlerini, ne yazılarını, ne de yaşamını ciddi bir şekilde incelemişler" diyen Turgut, Doğan Hızlan'a seslendiği 1 Şubat günü köşe yazısında: "Yılmaz'ın büyük bir sanatçı olduğunu tekrarlayarak inandırma taktiği yerine neden böyle olduğunu anlatmaya çalışırsa, eminim ki hepimiz aydınlanacağız" dedi.

'Filler kristal dükkânına girdi'

Sinema eleştirmeni Tunca Arslan da sinemacıların Yılmaz Güney'e ilişkin suskunluklarını eleştirenlerden. "Hiç tartışmamaktansa böylesi bir tartışmanın iyi olduğunu düşünüyorum" diyen Arslan, sinemacılarımızın, çok şey borçlu oldukları Yılmaz Güney hakkında bugüne kadar ciddi bir laf etmediklerini hatırlattı. Arsklan: "Kimi sinema yazarlarının kitapları, bazı anı çalışmalarındaki bir iki sayfa ya da sinema dünyasının dışından derlemeleler, doğru dürüst gösterime çıkamayan bir belgesel film dışında Türk sineması Yılmaz Güney hakkında tümüyle sus-pus olmayı tercih etti. Ve sonunda birileri, kristal dükkânına giren filler gibi 'Yılmaz Güney efsanesi'nin ortasına dalıverdi. Böyle olacağı belliydi" dedi. Bu suskunluğun nedenlerine değinmekten kaçınan Arslan, başka 'neden'leri sıraladı. Sabah gazetesinde dün yayınlanan "Lumpen Tartışması" başlıklı haberde görüşleri alınan Ali Sirmen, Yılmaz Güney'i tartışmaya açanları sert bir dille eleştirse de Serdar Turgut'un aynı gün Hürriyet gazetesinde kaleme aldığı "Olur mu be 'Arkadaş" başlıklı yazısında dikkat çektiği bir nokta da Yılmaz Güney'in sinemacılığı kadar kişiliğinin de tartışılması gerektiğini gösteriyor. Arkadaş filminin kısacık süren ama yarattığı sembol nedeniyle çok da önemli bir sahnesinde Yılmaz Güney'in silahını gösterip çantasına koyduğunu hatırlatan Turgut: "...ilerici çetesinden bir Allah'ın kulu, bu silah teşhiri olayı nedeniyle kaç gencin kafasına yanlış mücadele yöntemi kazındığını, kaç insanın canından olduğunu düşünmezler mi" sorusunu soruyor.