| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Utanç
Utanma duygusu insana has; yanlış bir iş yaptığımızda, bizden beklenmeyen bir davranışta bulunduğumuzda, günah işlediğimizde utanırız. Utanan insanın utancı yüzüne de yansır. Utanılacak bir iş yapmak herhalde iyi bir şey değil; ancak utanılacak bir iş yapınca yüzü kızaran insan olmak makbuldür. Bu bir 'mütearife', yani genel kabul gören bir tespit. Ancak, bir süredir utanç verici gelişmelere çok sık sahne olduğu için midir bilinmez, birinin ortaya çıkıp "Utandım" demesi haber olabiliyor Türkiye'de. Geçen pazar günü okuduğunuz "Daha büyük gerçek" yazısı böyle bir âkıbete uğradı; yazı kaç gündür gazetelerde çoğaltılıyor, dün de Başbakan Ecevit partisinin Meclis grubu toplantısında, yazıya, "Anti-lâik kesimin yazarları bile başı önde gezdiklerini itiraf ediyorlar" gibi bir ifadeyle değindi. Hizbullah olayı Türkiye'nin o güne kadar bilinmeyen bir gerçeğini gözler önüne serdi. Günlerdir yaşadığımız ancak dehşet filmlerinde görülebilecek sahneler... 'Mezar-evler' kavramı herhalde sadece bizim dilimizde var. Canlılar âleminin başka sınıfları için kullanılan 'domuz bağı' gibi kavramları beşerî literatüre biz taşıdık. Bu, 'bizler' açısından utanılacak bir durum. Ben kendi hesabıma, olayın dehşetengiz boyutlarını anladığım andan itibaren derin bir utanç duyuyorum. 'Bizler' dediğim toplumun belli bir kesimi değil; Hizbullah bu toprakların ortak gerçekliği. O vahşeti dışarıdan ithal etmedik, bizim insanlarımız üretti. 'Mezar-evler' bilmediğimiz bir iklimde değil, İstanbul'da, Konya'da, Ankara'da keşfedildi. Ölenler aynı muhitte yaşadığımız, aynı havayı soluduğumuz insanlar... Öldürenler de, isimleri ve cisimleriyle bize benziyorlar... Hak etmediğimiz bir manzara olabilir bu, ama utanılası ögeleri hepimizin yüzüne sırıtıyor... Bu utancın, 'İslâmî kesim' diye tanımlanabilecek insanlara dönük yüzü de var elbette ve o ikinci bir utanç kaynağı. Bu kesim, yanlışlığı daha erken teşhis edebilir ve gelişmenin önünü kesecek bir tavır alabilirdi. Hep beraber gördük; vahşetin kurbanı olanlar yine İslâmî kesimden önder konumunda insanlar... Sadece bu bile, 'İslâmî kesim' içerisinde yer alan aydınlara olağanüstü bir sorumluluk yüklüyor. Bu tespiti yapmanın büyütülecek bir yönü yok. İnsanî olan utanma hissini hepimizin duyması, sorumluluğu hepimizin paylaşması gerekiyor. Hizbullah etrafındaki gelişmeler istismar edilmeyecek vahamette bir gerçeklik. Bazılarının, bundan, kendi sorumlulukları kadarıyla utanacak yerde takımlarına övünç pâyesi çıkarmaya kalkışmaları garip. Bu ülkenin yöneticileri içinde çeteleri barındıran bir devlet aygıtının başında oldukları için utanmalılar. 30 bin insanın canını alan PKK terörünü başımıza tebelleş etmelerindeki sorumluluk da utandırmalı onları. Hizbullah'ı "PKK'ya karşı mücadele ediyor" diye himayesine alan görevlilere sahip bir devletin yöneticileri yüzleri kıpkırmızı dolaşmalılar aramızda. Türkiye'nin, cânilerin ellerini kollarını sallayarak masum insanlar arasında dolaştığı bir ülke olmasının sorumluluğu onların sırtında değil mi? Hizbullah'ı Kavacık'ta kıstıranlar İzzettin Yıldırım'ın operasyondan on gün sonraki ölümünün hesabını, utancını da üstlenerek, vermek zorundalar; tabii utanma hisleri varsa... Hizbullah, bazılarının sandığı gibi, 28 Şubat reçetesinin haklılığını ispatlamadı; tersine demokratik yolları tıkamanın bedelini açığa vurdu. Türkiye'yi adam gibi yaşanılan, demokratik, insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğü kavramına sahip çıkılan bir ülke yapmazsak, ne kadar vahşileşebileceğimizi gösterdi. Bir çağrım var: Pazar günkü yazımda işaret ettiğim 'daha büyük gerçek' altında buluşmaya var mısınız? Şunu yazmıştım: "Türkiye'de bugüne kadar uygulanan sistem dünyanın gözünü kamaştıracak parlak örnekler çıkartamamış, buna karşılık herkesi yutkundurup insanî değerler konusunda kuşkuya düşürecek bir vahşete zemin hazırlayabilmiştir. 30 bin insanın ölümünden sorumlu PKK da, tanıdıkları insanları işkence ve eziyet ettikten sonra öldüren, arkasında ceset tarlaları bırakan Hizbullah da bu toprakların ve bu sistemin ürünü. Bu gerçeği görmezden gelip Hizbullah vahşeti bahanesiyle korku ve terör atmosferini ülkeye yaygınlaştırıp hak ve özgürlükleri askıya almaya çalışanlar, mevcut vahşet zeminini takviye ediyorlar..." Bu utançtan herkes nasibi kadarını alsın...
fkoru@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|