YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Cumhurbaşkanlığı seçimi ve menfaatler

 
28 Şubat havasından ve kapatma davasıyla FP'nin köşeye sıkıştırılmasından yararlanarak, sadece Demirel'i hedefleyen bir Anayasa değişikliği gerçekleştirmek, bu engeli kaldırdıktan sonra yeniden onu seçmek, AGİT'e de AB'ye de ters düşüyor. Avrupa Birliği ve Amerika şeffaflık, dürüstlük, özgürlük istiyor. İradeye fesat karıştırılmasına karşı çıkıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu hususa özen gösterilmeli.

 

Manipülatör holdinglere özenip, üstelik, bu holdinglerle içli dışlı olan gazetelerin yazdıklarına inanıp yüksek kâr peşinde borsaya dalan vatandaş şaşkın. Gecelik faiz oranı birden bire % 80'e fırladı; endeks inişte.

Manipülasyon

Borsa'da her şeyin bir adı var. İnişe geçince, sebebi, genelde "kâr realizasyonu" olarak açıklıyorlar. Bir başka ifade ile, düşük fiyattan kağıt alanlar, riskli alana girince, satışa geçip kârları cebe indiriyor. Zaten, "kerizleri tavlamak" için Borsa'yı gerçek değerinin üzerine çıkaranlar da onlar.

Bunların bir çoğu, yurt dışında şirket kurup, bu şirketler aracılığı ile kendi firmalarının hisselerini satın alıyor. Sonra da gazetelerinde "Falanca firmaya yüksek talep var. Yabancıların ilgisi büyük" gibi manşetler atıyor. Bunun da adı "manipülasyon."

Oltaya yakalanan kazlar iyice yolunuyor. Sonra sıra "kâr realizasyonuna" geliyor.

Manipülasyon dünyada yasak. Nitekim Asil Nadir'in başı bu yüzden derde girdi. Ama Türkiye'de parası olan düdüğü çalıyor.

Borsa'ya bilinçsizce dalan vatandaşın eli yandı. Şimdi sıra yeni kağıtlarda. Bu kağıtlar çıkmadan önce de aynı oyun sergilenecek. Firma, talebi şişirip, sunî bir kıtlık yaratacak ve yüksek fiyattan satışı sağlayacak. Bir süre sonra da, sıra gene "kâr realizasyonuna" gelecek.

Şimdiden, gazetelerinde, yabancıların, taze kağıtları beklediğini yazmaya başladılar bile.

Fazilet'in önergesi

Sahip oldukları medya kuruluşları vasıtasıyla piyasaları yönlendirmelerini engellemek için, Sermaye Piyasası Tasarısı görüşülürken, Fazilet Partisi, gazete ve televizyon patronlarının borsada işlem yapamayacağına dair bir maddeyi yasaya eklemek üzere, önerge vermişti.

Önerge, borsada işlem yapamayacak olanları şu şekilde sıralıyordu: "Özel radyo ve televizyon şirketleri, gazete, dergi ve her türlü yazılı basın araçlarının yayın ve basımı ile uğraşan şirketlerin hisse senetlerinin tamamının, nama yazılı olması gerekir. Bu şirketlere ortak olacak tüzel kişilerin, anonim şirket statüsünü taşımaları ve paylarının tamamının nama yazılı olması zorunludur. Bu şirketlerin, yönetim kurulu üyeleri ve denetçileri, sermayenin % 10'una veya daha fazlasına sahip ortakları, bunlarla birlikte hareket ettikleri herhangi bir şekilde tesbit edilenler, bu şirketlerin doğrudan veya dolaylı hâkim şirketleri ile iştirakleri ve bunların yönetim kurulu üyeleri, denetçileri, sermaye piyasası araçlarının işlem gördüğü borsalarda alım satım yapamazlar. Özel radyo ve televizyon şirketlerine ilişkin bilgiler ve meydana gelecek değişiklikler, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından Sermaye Piyasası Kurulu'na bildirilir. Sermaye Piyasası Kurulu, bu fıkra kapsamına giren şirket, kişi ve kuruluşlardan bilgi ve belge istemeye, kanunun 45'inci maddesinin hükümlerine göre denetim yapmaya yetkilidir."

Elbette bu önerge, iktidar partisinin oyları ile reddedildi.

Kartel medyasının durup durup Fazilet'e vurması, Ankara temsilcilerinin Fazilet Partisi'nin kapatılmasının demokrasiye aykırı düşmediğini -geyik sohbeti sırasında- savunması, hep bu menfaat kavgasından kaynaklanıyor.

Zavallılar farkına varmadan, kimisi de bilinçli bir şekilde, gözü aç karnı bir türlü doymayan büyük sermayeye âlet oluyor.

Kırk katır mı, kırk satır mı?

Ecevit eski Ecevit değil. Devlet Bahçeli kroke vaziyette. Mesut Yılmaz ile Süleyman Demirel, bu çarpık düzenin bekçisi konumunda.

Bu yüzden, Cumhurbaşkanlığı'na ikisinden birini seçmek mecburi imiş gibi bir hava yaratılıyor basında. Kırk katır mı, kırk satır mı?

İster Mesut Yılmaz, ister Demirel olsun, ilişkiler kurulmuş; işler her ikisi ile de tıkır tıkır yürüyecek.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde Meclis'in hür iradesini kullanacağı söylenebilir mi?

Asker-sivil çekişmesi gündemde tutularak, Demirel bunalım içinde denge adamı olarak takdim ediliyor ve sözde istikrar adına, süresinin uzatılması istikâmetinde baskı yapılıyor.

28 Şubat olmasaydı, kimse 77'lik Demirel'e böyle bir şans tanımazdı. Bir anlamda, 28 Şubat'ın bulanık havasının devamında sadece Demirel'in menfaati olduğu söylenebilir. Zira Cumhurbaşkanı, bu hava içinde, Anayasa Mahkemesi'ndeki davadan da yararlanarak Fazilet'i etkilemeğe çalışacaktır. MHP'lilerin yüreğine korku salacaktır.

Ecevit, askerle Demirel'in muhatap olmasından mutluluk duyuyor. Zira üzerinden önemli bir yük kalkmış oluyor.

Bence, milyonlarca dolarla ifade edilen transfer iddialarını bir kenara bıraksak, Haşim Haşimi veyahut Celal Esin'in hangi menfaat karşılığında Anap'a geçtiğini kurcalamasak bile, sırf mevcut olağanüstü şartlar dolayısıyla Meclis'in iradesine fesat karıştırıldığı ileri sürülebilir.

Özbekistan ve Türkmenistan

Türk Cumhuriyetleri'nden iki örnek vermek isterim. Türkmenistan ve Özbekistan'daki Cumhurbaşkanlığı seçimleri, ABD tarafından tepkiyle karşılandı.

Özbekistan'da Kerimov, oyların % 91.9'unu aldı. ABD hükûmeti, bu seçimlerin hür ve dürüst olarak yapılmadığını, muhalefet partilerine Cumhurbaşkanı adayı gösterme izni verilmediğini, belirterek Kerimov'un karşısına çıkarılan adayın danışıklı dövüş olduğuna dikkat çekti.

Türkmenistan ise, Niyazov'un Cumhurbaşkanlığı süresini ömür boyu uzattı.

Bu konuda da ABD Dışişleri Bakanlığı sert bir bildiri yayınladı: "Türkmenistan Hükûmeti'nin, ilâve anayasal yollar uygulamaya koyarak, beşer yıldan iki dönem seçilme imkânını değiştirmesi ve Niyazov'un görev süresini uzatması, üzüntüyle karşılanmıştır. Meclis'in alelacele bir yasa hazırlayıp, Niyazov'a istisnai statü içinde, ömür boyu Cumhurbaşkanlığı hakkı tanıması, Türkmenistan'ın demokrasi yolunda attığı bir geri adım olarak değerlendirilmektedir."

28 Şubat havasından ve kapatma davasıyla FP'nin köşeye sıkıştırılmasından yararlanarak, sadece Demirel'i hedefleyen bir Anayasa değişikliği gerçekleştirmek, bu engeli kaldırdıktan sonra yeniden onu seçmek, AGİT'e de AB'ye de ters düşüyor. Zaten, Demirel'in yaşında, + 5 yıl, bir anlamda ömür boyu tarifine de uyuyor.

Kurt dumanlı havayı sever. Ama Avrupa Birliği ve Amerika şeffaflık, dürüstlük, özgürlük istiyor. İradeye fesat karıştırılmasına karşı çıkıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu hususa özen gösterilmeli.

Başbakan DSP'den; Meclis Başkanlığı Anap'tan. Neden Cumhurbaşkanı MHP'den seçilmesin? Yoksa MHP, Fazilet partisi gibi "özürlü" mü?(1)

Demokrasiyle yönetilen ülkelerde "özürlü" partilere yer var mı?

........................

Dipnot (1): Bugünlerde kalemşorlar Avusturya'daki ırkçı parti örneğinden yola çıkarak Fazilet'e de yasak getirilmesini utanmadan savunuyorlar. Bu şekildeki yazılar sadece onların itibarını düşürüyor. Recai Kutan'ın konuşması ve Genelkurmay Başkanlığı'nın cevabının, Davos Zirvesi öncesinde Tony Blair'e ulaştırıldığını ufak bir ayrıntı olarak hatırlatalım. Blair, ifade hürriyetinin ne ölçüde daraltıldığını ve askerin sivil alana nasıl müdahalede bulunduğunu böylece tespit etme fırsatını elde etmiştir. Geyik sohbetleri onu etkilemiyor.


3 ŞUBAT 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Nazlı ILICAK

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...