| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Dolaylı anlatım
Fikirlerin özgürce ifade edilemediği, yasaklarla boğulan bir ülkede de gerçekler yazılabilir. Yazmak sadece doğrudan mesaj vermek değildir; mesajı muhataba aktarmanın binlerce yolu var. İletişimde önemli olan yazanın ne yazdığından çok okuyanın o metinden ne anladığıdır. Anlayışlı bir okurunuz varsa, sizin şifreli mesajınızı bile anlamakta zorlanmayacaktır o okur... 12 Mart döneminde, Ziverbey işkencehânelerinden geçen solcu aydınlardan bazıları, içeride yaşadıklarını, yakınlarına gönderdikleri mesajların satır aralarına gizlemişlerdi. İlhan Selçuk'un gönderdiği mektupları düz okumaya tâbi tuttuğunuzda, asayişin içeride berkemal olduğunu düşünüyordunuz. Okunduğunu bildiği için mektuplarını 'akrostiş' yöntemiyle yazmaktaydı Cumhuriyet yazarı; her cümlenin ilk harfini alt alta koyduğunuzda o mektubun 'gizli mesajı' ortaya çıkıyordu. Bu da bir yol, ama okura fazla sorumluluk yüklediği için günlük yazılarda kolayca izlenebilecek bir yöntem değil. Okur şifre memuru değil ki çok bilinmeyenli denklemle karşısına çıkasınız. Ayrıca baskıcı rejimlerde bunun bir tehlikesi de var: Şifre bir kez çözüldü mü herkes sizin ne demek istediğinizi leb demeden anlar. Oysa, şifreli yazanın amacı herhalde herkes tarafından anlaşılır tehlikeli bir mesaj kaleme almak olmasa gerek. Zaman zaman ben de, okurun anlayışına sığınarak, ne demek istediğimi düz anlatmak yerine dolaylı bir yol seçerim. Okurla yazar sadece kendilerinin anlayacakları özel bir dil kurabilir; bu durumun iyi bir örneğini bu sütunun yazarıyla okurlarının kurduğu ilişkide görüyorum ben. Bunu, derdimi iyi anlatabilme becerimden ziyade okurların irfanına borçlu olduğumun da farkındayım. Bu girişi yapmamın sebebi, şimdiye kadar dolaylı yöntemler kullandığını fark etmediğim bir yazarın birkaç gün önce karşıma çıkan yazısı. Radikal yazarı İsmet Berkan'ın bol entrikalı gerilim romanlarını severek okuduğunu biliyorum, ama onlardan edindiği üslubu yazılarına yansıttığını bugüne kadar hiç müşahede ettiğimi hatırlamıyorum. Ankara kulislerini, hatta istihbarat dünyasında neler olup bittiğini aktarırken bile, meramını düz ifadelerle anlatan bir yazar biliyorum onu. Bu bakımdan, Genelkurmay'ın Recai Kutan'a verdiği cevabı değerlendirdiği yazısını, ne yalan söyleyeyim, ilk bakışta olağanüstü anlamsız buldum... Radikal yazarı, Fazilet Partisi için herşey yolunda gider, Anayasa Mahkemesi'ndeki dâvâ bile muhtemelen kapatılmama ile sonuçlanacak iken, Recai Kutan'ın, Genelkurmay'dan partiyi zor duruma düşürecek bir açıklama yapılmasını tahrik eden bir tavır benimsediğini söylüyor. Hareket noktası doğru bir tespit bu. Benim beynimi kurcalayan ise bundan sonra yaptığı tespit. İsmet Berkan, "Recai Kutan bunu kasıtlı yaptı, FP'nin amacı Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeğine takoz koymak" anlamına gelen bir cümleyle bitiriyor yazısını... İlk önce şöyle düşündüğümü biliniz: "Kusura bakma İsmet, ama bu tam bir deli saçması." FP'nin geldiği çizgi, Batı'ya ters bakan, geçmişte Ortak Pazar'a şiddetle karşı çıkmış bir çizgi; bu tamam. Ancak, 28 Şubat süreciyle iyice açığa çıkan bir inanç FP'ye egemen bugün: AB ile yakınlığın Türkiye'de demokratikleşmenin garantisi olduğu inancı... AB üyesi olan bir ülkede parti kapatmanın mümkün olmayacağı, düşünce ve düşünceyi ifade özgürlüğü yanında din ve vicdan özgürlüğünün de garanti altına alınacağı belli. Bu sebeple, FP, geçmişte karşı çıksa bile, bugün Türkiye'nin Batılı kurumlar içerisinde yer almasını samimi olarak istiyor... Bu durumda, İsmet Berkan'ın önermesi tutarsız ve çelişkili. FP'nin bugün bütün derdi kapatılmanın önüne geçmek; içine sindiremese bile bunu sağlamak için AB'ye üyeliğe râzı... Oysa, Radikal yazarına göre, AB üyeliğine o kadar karşı ki FP'liler, bunun için partiyi bile gözden çıkartabiliyorlar... Parti kapatılırsa AB'nin kapıları Türkiye'ye kapanacak; Recai Bey de, Genelkurmay'ın tepkisini dâvet eden konuşmasıyla işte bunu sağlamaya çalışıyor... İddiası bu. Gördüğünüz gibi, İsmet Berkan'ın yazısı, gerçeğin ters yüz edilmiş biçimi. 'Esas gerçek', FP'nin kapatılmamak için AB'ye girmeyi arzular hale gelmesiyken, 'Radikal yazarına göre gerçek', AB'ye Türkiye'yi sokturmamak için FP'nin kapatılmayı bile göze alması... "E, bunda ne var?" dediğinizi duyar gibi oluyorum. Türk basınında gerçeklerin ters yüz edildiğine ilk kez tanık oluyor değiliz. Gazeteler, sadece bir gün bu gözle izlense, Kürşat Bumin'e bir yıllık malzeme çıkacağından eminim. Ancak, yine de, İsmet Berkan'a hiç yakışmayan bir çelişki bu. Acaba diyorum, bu yazı, ara sıra benim de yaptığım türden, açıkça söylenemeyen gerçeği bir başka biçimde yansıtmanın biraz aşırıya vardırılmış biçimi olmasın? Gürültünün Türkiye'nin AB üyeliğinin engellenmesi amacıyla kopartıldığını, şimdiye kadar görülmemiş keskinlikteki pozisyonun bunu sağlamaya yönelik olduğunu keşfetmiş, ama adresi değiştirerek vermiş olmasın İsmet Berkan? Güçlü bir odağı rahatsız edecek yerde, zaten herkesin serbest atış yaptığı, "Vur abalıya" misali yerden yere vurulan FP'ye yüklenerek mesajını vermek, biraz zâlimce belki, ama sonuç itibariyle hedefi 12'den vuran bir yöntem... Bu yazı da düz söyleyemeyeceğim bir gerçeğin dolaylı anlatımı gibi oldu, ama idare edeceksiniz artık.
tkivanc@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|