YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Korumaya değer olan

Bir zamanlar babaannelerimizin soğuk algınlığı için torunlarına hazırlayıp içirdikleri çiçek-çayları ve başka hastalıklar için önerdikleri bitkisel ilaçlar genellikle kocakarı ilacı diye damgalanarak saf dışı edilirdi.

Aynı şekilde tarımda zirai mücadele için ilaç kullanmaya yanaşmayan köylüler gerici-tutucu-yobaz-çağdışı ilan edilir, "bu kafa yok mu, bu kafa" diye dudak bükülürdü.

Şimdi neler görüyoruz?

Tarımda doğal mücadele için böceklerden faydalanmaya çalışanlar, doğal gübrenin baştacı edilmesi, ziraî mücadele ilaçlarının hem çevre, hem insan için öldürücü birer zehir olduğunun ilanı... (Son bir haber: Trakya kaynak sularında önemli ölçüde nitrat bulunmuş)

Şehrin en lüks muhitlerinde, lüks mekânlarda, lüks ambalajlar içinde ve gayet pahalı satılan bitkisel ilaçlar.

Batı'dan ambalajlanarak gelen düşünceler nasıl da alıcısını bulmakta gecikmiyor.

Bütün bunlar bana korunacak şeyin ne olması gerektiğini düşündürdü.

Kırk elli yıl önce dede yadigârı bahçe içinde, ahşap ama soylu, büyük bir medeniyetin mahsulü evlerimizden kurtulmak için can atardık. Apartımanlardan oluşan lüks muhitlere transfer olmak 1. lige çıkmak gibi bir şeydi.

Hatta bu modernist çılgınlık Boğaziçi'nde apartman-yalı âdetini de doğurmuş, güzelim sahiller betonlaşmaya yüz tutmuştu.

İnsanlar ahşap evlerinden, mis gibi taşlıklardan, çıkrıklı kuyudan, bahçedeki kara duttan ve elmadan, yaz boyu açan çiçeklerden utanır olmuşlardı sanki. O evde oturmak, orada kalmak, çağın gerisine düşmek ile bir tutuluyordu.

Elbette ki bu tutumun altında ev ve arsa kıtlığı ile rant gelirlerinin büyük bir itici gücü vardı. Bunu kimse inkâr etmiyor.

Ziraî mücadele ilaçlarının başlangıçta verimi artırdığını da kimse inkâr etmiyor. Hatta hormon kullanarak tanesi bir kilo çeken armutlar elde etmenin de kârlı olduğu söylenebilir.

Doping yaparak yarış kazanılabilir.

Ama bir süre sonra atılan ilaçların tarım arazisindeki toprağı değiştirdiğini, bir daha ürün alınamayacak hale getirdiğini acıyla görürsünüz. Artık büyü bozulmuş, ilahî halka zedelenmiştir. Sanki âlemin işleyen harika ritmine çomak sokulmuştur.

Demek ki aslında takındığımız tavır bir dünya görüşü, bir hayat anlayışının yansımasıdır. Neyi koruyup, neyi atacağımıza da bu açıdan bakmalıyız.

Türkiye'de "Özel Çevre Koruma Bölgesi" olarak ilan edilen 637 bölge var. Bunlar arasında en az 148 bölgenin "Özel Çevre Kıstasları"na uyduğu söyleniyor.

Bu sahada belirlenen kıstaslar nelerdir?

Özel Çevre Koruma Kurumu şunları sıralıyor: "Turizm ve yaban hayatının gelişmesine katkıda bulunacak, halkın rekreasyon ihtiyacını karşılayacak olan, nesli tehlikeye düşmüş bitki, hayvan ve kuşların korunmasında önem taşıyan veya bitki ve canlılar bakımından kendine has tabii bir biyolojik özelliğe sahip olan, yangın madencilik ve zirai faaliyetler ile biyolojik yapısı bozulmamış veya biyolojik zenginliklere sahip olan şehir, kasaba gibi gelişmiş yerleşim bölgeleri dışında kalan ve uzun vadede de yerleşmeye uygun olmayan alanlar".

Diğer bir kriter ise "Çevresindeki tarım ve endüstriyel faaliyetlerin kirletici tesirlerinden fazla etkilenmeyecek" olmasıdır.

Bilindiği gibi "Özel Çevre Koruma Bölgeleri" oluşturulması kararı, Bakanlar Kurulu'nca alınmaktadır.

Bu bize ülkemizde yürürlükte bulunan yüzlerce kanunu hatırlatıyor.

Yine bilindiği gibi böyle yasaklar koyan kanunlardan en mühimleri geçtiğimiz yıllar içinde mevcut hükumetler tarafından rafa kaldırılarak "turizme dayalı ekonomik çıkarlar için" kurban edilmiştir.

İstanbul'un en fazla korunmaya muhtaç alanları bir kısım kimselerin yatırımlarına açılmış, oteller ile doldurulmuştur.

Fetih ve istila nasıl güç isterse; koruma da öylesine güce ihtiyaç duyar. Hatta müdafaa harpleri daha zordur.

Siz baraj kapaklarını açar, suyun tamamını bir kanala gönderirseniz bunun karşısında durmaya çabalayan cılız gövdeleri suçlamaya hakkınız olmaz. Göstermelik korumacılık ise gözboyamaktan öteye gidemez.


5 TEMMUZ 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...