YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Medya bitti

Çeçenlerde karşılaştığım bir meslektaş, "Nihayet huzura kavuştum" dediğinde bayağı mutlu görünüyordu. İstanbul'da yeni taşındığı evden kanalları almak mümkün olmadığı için sekiz aydır televizyon izlemiyormuş... "Televizyonsuz hayatın daha anlamlı olduğunu fark etmem ömrümün keşfi oldu" dedi bana... Üç gündür televizyonları izleme imkânından ben de mahrumum, daha şen şakrak oldum...

Türkiye'de kabaca 28 milyon insan belli sürelerle hergün televizyon izliyor. Bir zamanlar 'aptal kutusu' diye küçümsenen televizyonun karşısında, o kanal senin bu kanal benim dolaşarak, bütün gününü geçirenler de var elbette; ancak tipik bir Türk, günde üç ilâ dört saat televizyon izliyor... Kadınlar ve çocuklar erkeklerden daha iyi izleyici; erkekler daha çok kendi ilgi alanlarına giren programlara takılıyorlar... Bir çok evde birden fazla cihaz var, çocuklar farklı anne-baba farklı program izliyorlar...

Yaz kapıdan görününce izleyici sayısında düşüş oluyor; ancak sektörü analiz edenler, bu yaz düşüşün çok daha radikal olduğunu görme şaşkınlığı yaşıyorlar... Bu işten anlayan biri, "Eğer yaza denk gelen bu kaçış kışa da sarkarsa, kanallarda şimdiye kadar hiç yaşanmamış depremlerle karşılaşmak kaçınılmaz olur" dedi... İzleyici, en fazla, haberlere ilgisizlik sinyalleri veriyormuş...

Ya gazeteler?

Önceki gün (3 Temmuz), Yeni Binyıl yazarı Metin Münir tipik bir 'gazete yorgunu' tavır sergiledi... Metin Münir uluslararası bir gazeteci, yıllarca ciddi İngiliz gazetelerinin Kıbrıs ve Türkiye temsilciliğini yaptı; Asil Nadir'le birlikte Türk medyasına o da bulaştı ve "Dinozorlara hayır" reklâmları eşliğinde yeni bir Güneş gazetesi oluşturma görevini üstlendi. Başarısızlığı patronunun sonunun çabuk gelmesiyle irtibatlı; şimdi Yeni Binyıl'da ilginç yazılarla okur karşısına çıkıyor...

"Hergün gazete okuma zorunluğu bir tür kürek mahkumiyetidir" diyor Metin Münir ve ekliyor: "Bir türlü okuyucu sayısını artıramayan, yanında başka bir mal verilmeden satılmayan, okuyucusunu neden promosyonsuz artıramadığını bir türlü anlayamayan Türk gazeteleri... Yazdıklarından değil yazmadıklarından kazanan Türk gazeteleri... Bazıları en tutucu partiden daha tutucu, en bağnaz politikacıdan daha bağnaz, en pseudo (sahte) demokrattan daha pseudo..."

Kürek mahkumunun ruh halini şöyle açıyor: "Ruh çökertici bir turdur genellikle gazeteleri okumak. İki santimetrelik suda ciddi ciddi kulaç atan yazarlar, dumura uğramış hayal gücü ve yaratıcılık, çorak siyaset tarlalarında sıkıcı hasat, başkasının borusunu çalmak, tafra, disenformasyon ve kendi insanına psikolojik savaş ilân etmiş karanlık kuruluşların borazanlığı..."

Tabii, Metin Münir gibi gazetelerin bütününe yakınını okuma cezasına çarpılmış değil herkes. Sözgelimi, ben bazı gazeteleri günlük takımımdan çıkaralı çok oldu; hergün birilerine hitap etme amacıyla yayınlanan onlarca gazeteden yalnızca altı tanesini görüyor, bir-ikisini ciddi biçimde okuyorum. Eskiden hergün en az iki saatim gazete mütalalasıyla geçerdi, şimdi en fazla yarım saatte bitiyor gazete turum... Daha fazlasını sinirlerim kaldırmıyor, çok gazete okumak tansiyonuma iyi gelmiyor...

Yıllardır bu sütunda gazete ve dergilerde neler olup bittiğine, yayın dünyasındaki görev değişikliklerine, kanalların izlenme oranı, gazetelerin tirajı gibi ayrıntılara yer verdim. Sağolsun, diğer yayın gruplarındaki dostlar da çevrelerindeki olumlu-olumsuz gelişmeleri, yazayım diye, ilk bana bildirmede yarıştılar... Hepimizin umudu daha nitelikli bir medya ortamına katkıda bulunmaktı. Son zamanlarda bu konulara ilgim azaldı; umudum giderek yok oluyor. Sadece benim değil, dostlarımın da... Bugünkü medya düzeninden doğru ve hayırlı bir gelişme beklemek hepimize hayal geliyor...

En zor durumda olan da okurlar... Yeni Şafak okurları kendilerini şanslı sayabilirler; hiç değilse yalnızca doğruların peşinde kalabalık bir yazar grubu var gazetenizin, birinin eksiğini diğeri tamamlıyor, birinin yanlış bakış açısını öteki düzeltiyor... Ancak, pek çok gazete okuru, haber ve yorum diye önlerine sunulanlar karşısında şaşkın... O gazeteleri eski okurları terk etti, promosyon tâkipçileri de okumak için almıyorlar...

İyi de, gazetecilik 'itibar' üzerine oturan bir meslektir; eğer insanlar gazeteleri ancak rüşvet karşılığı (promosyon sayesinde) alıyorlar ve kerli ferli yazarların sütunlarına şöyle bir göz atmak zahmetine bile katlanmıyorlarsa, patronlar böyle bir duruma nasıl tahammül ediyorlar?

Geçenlerde bir vesileyle kendisinden söz açtığım Amerikalı siyasi yorumcu Jack Germond, geçmişinin muhasebesini yaptığı anılarında, "Benim de hatam olmuştur" diyor ve bazı siyasilerle ilgili hükümlerinde biraz aşırıya kaçmış olabileceğini itiraf ediyor. O siyasilere danışmanlık yapan sonradan eşi olmuş bir kadınla yakınlığının kendisini etkilemiş olabileceğinin itirafı bu... Germond'un 'hatası' olarak yazdığını okuyunca, ister istemez, bizdeki hazin durum gözümün önüne geliverdi...

İnsanlar yaz mevsiminin gelmesini veya evlerinin bulunduğu mevkinin elverişsizliğini bahane edip televizyonlara küsüyorlar, promosyona rağmen satılmayan gazetelere göz atmak zorunda kalanlar ise, kendilerini, 'kürek mahkûmu' ilân ediyorlar...

Türkiye'de medya bitti; yenisini plânlamak gerekiyor...


5 TEMMUZ 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Taha KIVANÇ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...