T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Kaya Çilingiroğlu

Allah rahmet eylesin..

90'lı yılların başlarında Trabzonspor'un Atletico Madrid'e Avni Aker'de yenilip de umutsuzca çıktığı Madrid seyahatindeyiz.

Takımımız keklik vaziyetinde.

Maçtan bir gün önce her Trabzonspor kafilesinde olduğu gibi en renkli seyahati ve saat başı orijinal yaşanan fıkraları bir bir devirmekteyiz.

"Çok yemesek bari" diye düşündüğümüz maçın bir gün öncesinde otele bir haber geldi.

"Bu akşam saat 18.00'de otelin lobisinde hazır olun"

Olduk..

Bir otobüse doldurulduk ve Madrid'in 85 kilometre dışında bir tatil beldesine, karasal iklimin göbeğine yapılmış mükemmel bir tesise geldik. Suni göllerin etrafında inanılmaz bir tatil beldesi ve adı da Atletico Madrid'in göğsünde yazan "Marbella".

Yani takımın sponsorunun tesisindeyiz. Tesisin sahibi de Atletico Madrid'in başkanı, İspanya'nın en zengin adamlarından biri olan ve aynı zamanda "Bir Baba" diye de adlandırılan Jesus Gil..

Aslında bir "mafya babası"..

Görüntüsü, kilosu ve purosu ile Brian de Palma'nın "untouchables" filminin karakteri sanki.

Yani takımına kendi sahibi olduğu tesislerin adını göğüs reklamı yapmış bir fanatik. Fakat paranın canına okumuş fanatiklerden..

Ben o 85 gidiş, 85 dönüş ve 4 saat müzikli yemeği hep "Kaya abi"nin yanında yaşadım. Hiç bir zaman unutamayacağım anılarım birikti o yarım gecede.

Yemeğin orta yerinde konuşmalar ve bayrak teatisi tamamlandı. Av etiyle kuş sütünü katık ederek yenildi ve içildi. Ardından bir yan salona geçildi ve bize özel hazırlanmış bir şov başladı.

Dört kişilik İspanya'nın en ünlü flamenco gurubu, önünde bir kadınla karşımıza geçti. Şakıyıp rakseden bir "İspanyol kart-dilbere" baka baka şov başladı.

Otantiğin kralındayız yani..

Fakat gecenin finalini anlatmam gerekiyor..

İki saate yakın süren flamenco gösterisinin sonuna gelinirken bir anda ortalık karıştı. Trabzonspor'lu yöneticilerden biri piste fırlamış, kadını kolundan çekerek sürüklüyor. Kendi ata müziklerini pek güzel icra eden İspanyol gitarcılara ise bir başka dansı tarif etmeye çalışıyor. Garipler şaşırmış, ne olduğunu anlayamıyor, ortalık karışıveriyor.

Yerinden fırlayan "Kaya abi" kolundan tuttuğu gibi Trabzonspor'lu yöneticiyi kenara çekti. Orkestrayla bir şeyler konuştu. Kadını sakinleştirdi ve flamenco tekrar başladı.

Yanıma geldiğinde "kaya abi"ye neler olduğunu sordum.

Aldığım cevap şöyleydi:

"Bizimki dellenmiş yine. İspanyollara horon öğretmeye kalkmış. Kadına da 'Askaros deresi'nin sözlerini öğretmeye çalışıyordu."

"Kaya abi" bizi bir skandalın elinden ve bir "mafya babasına" rezil olmaktan kurtarmıştı. Sonra maç öncesinde Lemi'yi bir doldurdu ve Lemi hayatının maçını oynadı ertesi gece..

60 dakika 10 kişi oynayan Trabzonspor, bir penaltısının verilmediği maçta iki kez direkten dönen topun ardından 0-0 berabere çıktı o cehennem gibi staddan da kaçan tura bakakaldı.

Allah rahmet eylesin..


3 Ağustos 2001
Cuma
 
ÜMİT AKTAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED