T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Kimlikler lütfen!"

"Türkiye'de olması gerektiği gibi çalışan bir sivil toplum kuruluşu göster" deseler, Mazlumder'in adını verirdim. Ülkemizde "insan hakları"nı bu kadar ciddiye alan ve çalışmalarında "sağcı-solcu", "İslamcı-laik", "Türk-Kürt", "o-bu" demeden insan hakları ihlallerini bu derece ısrarla takip eden başka bir sivil toplum kuruluşumuz var mı? Mazlumder şu kadar yıllık tarihinde, "insan hakları" söz konusu olduğunda, bu ülkede de "samimi" bir şeyler yapılabileceğini o kadar güzel kanıtladı ki, yolunun açık olmasından başka dileğimiz yok...

Ve ne kadar da çalışkan ve hızlılar... Medya marifetiyle bir olaydan haberdar olmanızın üzerinden birkaç saat geçmiyor ki, Mazlumder'in açıklaması hazır... İşte bakın, Konya'nın Akkise beldesinde yaşanan olaylar da hiç gecikmeden yerinde araştırılmış, üzerinde düşünülmüş ve ortaya "Akkise Beldesi İnceleme Raporu" adı altında bir açıklama konmuş. "Rapor"u kaleme alanlar Mazlumder Konya Şube Başkanı Mustafa Akmeşe, GYK üyesi Adem Seleş ve Av. Mustafa Atılgan'dan oluşan Mazlumder "acil yardım" heyeti. Ne diyor bu rapor? Ancak isterseniz, "rapor"a geçmeden önce, Akkise beldesindeki olaylar üzerine dünkü gazetelerde yer alan haberlere kısaca bir gözatalım:

Benim kanaatim, gazetelerin Mesut Yılmaz'ın kongrede yaptığı konuşmayla ateşlenen bir haftalık "ulusal güvenlik" tartışmasından çok "yorgun" çıktıkları yolunda! O kadar "yorgun" düşmüşler ki, biraz kendilerine gelmek ve kendilerini pek hararetli geçen "asker-sivil" tartışmasından bir müddet uzak tutmayı tercih etmişler... (Eh olacak o kadar; herşeyi de medyadan bekleyemeyiz ki!) O kadar "yorgun"lar ki, Akkise beldesinde yaşanan ve Hürriyet'in bir gün önce "Dehşet gecesi" manşetiyle duyurduğu olayların ardındaki gelişmelere birinci sayfada yer vermek bile unutulmuş! Gazetelerin olayları değerlendirişinde de "sapmalar" var... Hemen hepsi, Hürriyet'in "olay sırasında vatandaşların da askerlere ateş ettiği anlaşıldı" ifadesini paylaşıyor görünüyor. 2 astsubay, bir uzman çavuş ve 22 erin yaralandığı, askeri araçların tahrip edildiği öne çıkan yeni bilgiler arasında.

Hatırlıyorsunuz, bu bilgiler ilk bilgilerin arasında yer almıyordu. Olayların hemen ertesinde sivil kıyafetle ve elinde Kalaşnikof tüfekle masanın üzerine çıkıp Akkiseliler'e "Nedir sizden bu çektiğim?" diyerek öfkelenip halkı dipçikten geçirtip üzerlerine ateş açtırdığı söylenen Kıdemli Üstçavuş Ali Çalışkan'ın dünkü gazetelerde öyle bir açıklaması var ki, sanırsınız ki jandarma canını Akkiseliler'in elinden zor kurtarmıştır. Hem de belde meydanında teker teker toplanan 975 boş kovan ortada öylece dururken... Bakın üstçavuş neler diyor: "Belde halkının toplandığı Cumhuriyet Meydanı'nda, herkesin duyması için masa üzerine çıkarak, görev yaptığımızı söyledim ve yardımcı olunmasını istedim. Üzerime sandalye attılar, başımdan yaralandım. Saldırıyı durdurmak için elimdeki silahla havaya ateş açtım. Kalabalık, askerlere de saldırınca ben de uyarı ateşi açılması için emir verdim." Nasıl buldunuz üstçavuşun açıklamasını? Sizi bilmem ama bana çok inandırıcı geldi... "Huzur" içinde yaşayan Akkise halkı, beldelerine "huzur operasyonu" için gelen 80-100 jandarmanın üzerine hep birlikte saldıracaklar? Benzer bir olay ülke tarihinde var mı acaba?

Mazlumder heyeti, Akkise'de başta jandarma kurşunuyla ölen Hasan Gültekin'in ailesi olmak üzere 50'nin üzerinde Akkiseli ile görüşmüş. "Rapor"da olayların şu şekilde başladığı anlatılıyor: "(20 kadar jandarma) Belde meydanında bulunan 3 kahvehaneden ikisinde kimlik kontrolü yaptıktan sonra, askere çağrı pusulası olan yaklaşık 120 asker adayının veda eğlencelerinin yapıldığı kahvehanede kimlik kontrolü yapmıştır. İki asker adayı tarladan geldiklerini, sadece üzerlerinde askerliğe çağrı pusulalarının bulunduğunu söylemişlerdir. Bunları kimlik olarak kabul etmediğini galiz ve ağza alınmayacak küfürlerle ifade eden komutan, kimliği olmayan iki genci götürmek istemiştir. Kahvehanedekiler buna gerek olmadığını arkadaşlarını tanıdıklarını ve herhangi bir vukuatın olmadığını söyleyerek arkadaşlarını vermek istememişlerdir. Daha önce aynı şekilde gözaltına alınanlara yapılan işkencelerin, belde halkını böyle davranmaya sevk ettiği izlenimi edinilmiştir..."

Görüyorsunuz; bir önceki yazımda ben de dikkatinizi çekmeye çalışmıştım: 7 bin nüfuslu bir beldenin "tarladan dönen" gençlerinin üzerlerinde "kimlik" bulunmamasından tabii ne olabilir? Bu köy irisi beldede, süt sağarken de "kimlik" mi gösterilecek? Hem bu derece "kimlik görme" merakı da nedir, neyin nesidir? Bir millete kendi vatanında bu derece sıklıkla ve ısrarla "kimlik" sorulur mu? Türkiye'de "zenci", Almanya'da "göçmen işçi" miyiz nedir?

Mazlumder raporunda "Resmi açıklamalarda yer verildiğinin aksine, hiçbir jandarma olay sırasında yaralanmamış ve karşılık görmemiştir. Askeri araçlara da hiçbir şekilde zarar verilmemiştir. Olaylar sırasında ses bombası olduğu zannedilen bir bomba atılmış, bombanın patladığı yerdeki barut izi görülmüştür. Olay tamamen tek taraflı olarak gelişmiştir" deniliyor. Rapor'un sonunda yer alan sorular da ilgi çekici; çok ciddi sorular. Bunların bazıları da şöyle: -"Son zamanlarda hiçbir vukuatın olmadığı belde ahalisi, sık sık yapılan kontrollerle planlı olarak tahrik edilmek mi istenmiştir?"; -"Herkesin isim isim bilindiği bir beldede kimlik yoklaması niçin bu kadar önem kazanmaktadır?"; -"Yaralandığı iddia edilen askerlerin kimlik bilgileri neden verilmemiştir? Gerçekten olay sırasında mı yaralanmışlardır?"; -"Yaralandığı iddia edilen askerleri kimler yaralamıştır? Bu olayla ilgili gözaltına alınanlar var mıdır?"; -"Tahrip edildiği iddia edilen askeri araçlar nerededir? Eğer tahrip edildiyse neden basına ve resmi yetkililere gösterilmemiştir?"; "Yaralanan askerler ve tahrip edilen araçlar neden iki gün sonra açıklanmıştır? Deliller mi karartılmak istenmektedir? Yaralanan askerler ve tahrip edilen araçlar var ise niçin olaydan hemen sonra açıklanmamıştır?"

Sizi bilmem ama Mazlumder'in raporunda yer alan bu sorular bana göre çok ciddi sorular? Yine bana göre, olaylar hakkında açılan soruşturmaya Mazlumder'in "müdahil" olarak katılması da sağlanmalıdır. Eğer "inandırıcı" sonuçlar elde etmek gibi bir niyetimiz varsa tabii...


14 Ağustos 2001
Salı
 
KÜRŞAD BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED