T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

Seviyesizliğe isyan

Türk Musikisi'nin dev ismi Münir Nurettin'in oğlu, unutulmaz şarkıların bestecisi ve yorumcusu Timur Selçuk'la dünü, bugünü ve 'öte'sini konuştuk

Fikirleri, prensipleri, kavgaları ve tabi müziğiyle önemli bir isim olan Timur Selçuk'la, 26 yıl önce kurduğu Çağdaş Müzik Merkezi'nde koyu bir sohbete tutulduk. Bir Türk kahvesi tadında geçen bu zevkli sohbette, Ayrılanlar İçin, Ayten'in Sonu gibi şarkılarıyla sevdiğimiz sanatçı "Timur Selçuk"un yanısıra öğretmen, vatandaş, baba ve "insan" Timur Selçuk'u tanıma imkanı bulduk.

26 yılda beş bin öğrenci yetiştirmiş Timur Hoca bu merkezde. "Doğduğunuz andan itibaren ölüme doğru yaklaşıyorsunuz. İnanan insanların bu konuya yaklaşımı gönül huzuruyladır. Dünya nimetlerine yönelik yaşamayı seçmiş olanların ise, yaşlandıkça korkuları büyür. Bizler için hamdolsun böyle değildir." diyen Timur Hoca, geri sayımın sıfırlanmadan, Yaratan'ın kendine verdiği artı değerleri ve kendi biriktirdiklerini, özellikle gençlere aktarma çabasında olduğunu belirtiyor. Müzikle birlikte insanı insan yapan değerleri nakletmek gerektiğinin de altını çizerek.

Geçtiğimiz günlerde Açıkhava Tiyatrosu'nda sevenleriyle buluşan ve Türk Musikisi bestelerini Senfoni Orkestrası'yla seslendiren Timur Selçuk, bu yorumları 1968'den beri yapıyor.

Çok ses, zengin düşünce

Sanatçı, babasından dolayı gönülden bağlı olduğunu söylediği Türk Musikisi için, bestecilere iki önemli görev düştüğüne inanıyor. Birincisi; Türk Musikisi ve Halk Müziği'nin üst düzey kalitede eserlerini çok sesli hale getirip, otantik ezgilerle kulağı tek sesli müziğe alışmış olan insanımıza çok sesliliği getirmek. İkincisi ise; kendi malzemelerimizden yola çıkarak, özgün eserler üretmek. Sanatçı, çok sesli müziği öğrenen kişinin, çok sesli düşünceyi öğreneceğini, dünyayı daha farklı kavrayacağını ve daha barışçı olacağını belirtiyor.

Babam kırılma noktasıdır

Babası üstad Münir Nurettin Selçuk'un, Türk Musikisi'nde bir kırılma noktası olduğunu ifade eden Timur Selçuk, "Türkiye her konuda, Cumhuriyet'in gerektirdiği üst düzey bir dünya olma noktasını yakalamış değil, dolayısıyla şu an M.Nurettin çapında bir insan beklemek haksızlık olur" diyor. Kavgacı bir yapısı olduğu ve kavga etmek için de umutlu olmak gerektiği için umutsuz değil. Her ne kadar, "Bir geçiş dönemi yaşıyoruz. Toz duman birbirine karışmış, ayaklar baş, başlar ayak olmuş" dese de, bu dönemde bilmediğimiz, su yüzüne çıkmamış çok değerli insanlar olabileceğini düşünüyor.

Düşman olarak tanıtıldık

Müzikteki kaliteyi, müzik ahlakına bağlayan sanatçı, önce toplumun ahlaklı olması ve ahlakı talep etmesi gerektiğini ifade ediyor. Sanatçı, ülkenin yaşadığı ekonomik geriliğin de farkında ama şunları söylemeden de geçemiyor: "Yaşamın anlamı ay sonunu ahlaklı bir biçimde dayanışmayla, çocuklarımıza güzel bir ülke bırakmak adına nasıl getirebiliriz olmalı." Toplumumuzda öyle bir dönem yaşandı mı sorumuza ise; "Sosyal adaletin işlediği bir döneme yetiştim. Çocukluğumda hepimiz aynı şeyi giyer, aynı şeyi yerdik" cevabını veren Selçuk, "Biz o Kurtuluş Savaşı'ndan mis gibi bir somun ekmek olarak çıktık. Sonra kırıntı haline geldik. Solcu-sağcı, alevi-sünni, Kürt-Türk, şeriatçı-laik dedik" diye ekliyor. Siyasetçilere kızmadığını söyleyen Selçuk, etkin bir yurttaşın doğruyu seçmesi ve 365 gün kendisini yönetenlerin enselerinde olması gerektiğini belirtiyor. Meclisin de, ahlaklıların ahlaksızlara karşı mücadele vereceği bir çatı olması arzusunu taşıyor. Tüm anlattıklarını hep ahlaka ve Yaratan'a bağlıyor Timur Selçuk.

"Kendimi Osmanlı görmekten mutluyum"

1964-1975 yıllarında müzik çalışmaları için Paris'te kalan Timur Selçuk, ülkeye dönüş kararını bir dönem Paris'te yaşayan babasının kendisine anahtar olan "Ben Paris'te kalsaydım kim Münir Nurettin olacaktı, kim öğrenci yetiştirecekti." sözlerini düşünerek vermiş. Bir de Paris'te doğan ve bizim Eurovision Şarkı Yarışması'ndan tanıdığımız Hazal'ın arada derede kalıp kimlik bunalımı yaşamaması için. Pop dünyasına girmek istemeyen Hazal, şimdi tiyatro oyunu yazıyor. Kardeşi Mercan ise, bale eğitimi alıyor. "Biraz Osmanlı yanı olan bir babayım ben" diyor, Timur Selçuk. Osmanlı'ya yakınlığının, hem F. Sultan Mehmet, hem de M. Kemal hayranı olan babasının yönlendirmesiyle olduğunu söyleyen sanatçı, çocuklarını da böyle yetiştirdiğini anlatıyor. Dedesi ilahiyat profesörü olan, annesinin büyükannesi ise Hafız Hanım olarak tanınan inançlı bir ailede yetişen Selçuk, kendisine imanın dile döküldüğü zaman kıymetten düşeceğini ve inancın ancak ahlaklı yaşayarak gösterileceğini öğrettiklerini ifade ediyor. Ortaokuldan beri namaz kıldığını da söyleyen sanatçı, Türkiye'de yaşanan bazı durumlara karşı bunları ifade etme gereği hissettiğinden beri de "değişti" sözlerine muhatap olduğunu hatırlatıyor.

Sevda OKAY

 
Engelsiz sanat
2. Uluslararası Engelliler Sanat Festivali bugün İstanbul'da başlıyor. Bedensel Engelliler Derneği düzenlediği ve 19 Ağustos'a kadar devam edecek olan etkinlikte 18 ülkeden gelen 400'e yakın sanatçı çeşitli sanat dallarında performanslarını sergileyecekler. Engellilere verdiği destekle tanınan dünyaca ünlü caz sanatçısı Christine Jones'un vereceği ücretsiz konserle de zenginleşecek festivale tiyatro gösterileri Mısır, Afrika, Fransa; sergileri Arnavatuluk, Mısır, Kanada, Afrika Japonya, Türkiye, Hollanda; dans gösterileri Brezilya, İsrail; müzik Hollanda, Arnavutluk, Brezilya, Mısır ve Belçika'lı sanatçılarca icra edilecek. Tel : 90 312 418 69 56
Aspendos'u acaba nasıl saklasak?
Aspendos Antik Tiyatrosu'nda düzenlenecek Tarkan konseri ve "Sultans of the Dance" gösterisi, Mimarlar Odası Antalya Şubesi'nin tepkisine neden oldu. Şube Başkanı Recep Esengil, yaptığı yazılı açıklamada 22 Ağustos'taki Tarkan konseri ile 30 Ağustos-9 Eylül tarihleri arasındaki 'Sultans of the Dance' gösterisinin, Tiyatronun fiziksel yapısında hasara neden olabileceğini savundu. "Tiyatronun popüler isimlere açılması ve bunun devamının geleceği endişe yaratmakta ve çok önemli bir tarihi değer buna alet edilmektedir" denilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi: "Antik Tiyatro, Roma İmparatorluğu döneminin en gelişmiş ve en önemli örneklerinden biridir. Bu önemli yapıyı Selçuklular onararak, tiyatroya farklı bir fonksiyon vermişler, yazlık saray olarak kullanmışlardır. Her uygarlık, bu önemli yapının daha uzun yıllar yaşayabilmesi için elinden gelen katkıyı yapmıştır." Antik tiyatroda, 1994 yılından bu yana her yıl Uluslararası Opera ve Bale Festivali düzenlendiği hatırlatılan açıklamada, bu etkinlikler sırasında tiyatronun akustik özelliğinden yararlanılarak gösterilerin "çıplak sesle icra edildiği" kaydedildi. Buna rağmen, sözkonusu etkinliğin bile antik yapıya zarar verip vermediğinin tartışıldığı belirtilen açıklamada, Tarkan konseri ve "Sultans of the Dance" gösterisinin "tiyatronun fiziksel yapısı üzerine dinamik bir yük getireceğinin kesin olduğu" ifade edildi. Bu arada "Sultans of the Dance" topluğunun yapacağı gösteri için hazırlıklar başladı. Efes'e gelen Mydonose Prodüksiyon yetkilileri, orijinal sahnenin üzerine, yerden 3 metre yükseklikte yeni bir sahne kurdular. Organizasyonda çalışan İngiliz Alan Catlanach, "Müze, Kültür Bakanlığı ve buradaki kazı heyetiyle birlikte çalışıyoruz. Antik Tiyatro'ya hiç bir tahribat olmadan sahneyi kurduk. Onların istekleri doğrultusunda önlemlerin tümü alındı. Aynı prosedür çerçevesinde ses düzeyi konusunda da gerekli önlemleri aldık" dedi.
14 Ağustos 2001
Salı
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED