T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Melez Türkler'in siyaseti?

Mevcut hükümet deneyimi, halkın derinlemesine katılımını sağlamayan hiçbir projenin başarılı olamıyacağını gösterdi. Ekonomik programların en büyük sorunu, halk desteğini arkalarında bulamamaları. Güven vermeyen siyasi iktidarlar, halkın desteğini bulamadığı için, ekonomik programlar da masa başında yapılmış 'taslak çalışmaları' olmanın ötesine geçemiyor.

Böylece, siyasetin 'toplumu derinden kavrayamama' gibi çok ciddi bir problemi oluyor. Toplumu kuşatamıyor siyaset. Toplum da siyaseti bir güven kaynağı olarak görmüyor; 'dayanak noktaları'nı siyaset dışı kurumlarda arıyor.

Fakat bu yapı artık ilerleyemiyor. Kendine bir yol bulamıyor. Çünkü, toplumsal talepler 'siyasal alan'a çıkmak istiyor, bunu dikkate almayan siyasi hareketlere sırt dönüyor. Siyaset alanı, toplum tarafından boşaltılıyor ve terkediliyor. Bu yüzden en büyük parti 'hiçbiri partisi.' Türkiye 'siyasal mekan' inşa etme yeteneğini yitiriyor; siyasal açıdan 'mekansızlaşıyor.' Bu durumdan 'yönetim krizi' doğuyor ve Türkiye 'kilitleniyor.'

Türkiye'nin bu kilitlenmeden çıkması için 'siyasal mekan'ı yeniden inşa etmesi şart. Siyasetin alanının en geniş biçimde tanımlanmasıdır bu. Aksi halde, daha da dinamikleşen şartlar içinde, giderek daha çok zaafa düşecek Türkiye. İşte bu noktada, 'yeni siyasal merkez'i, toplumsal taleplerin ortaklığına (ortalamasına değil) dayanan bir siyasi hareket inşa edebilir.

Küresel dünya ile etkileşim içindeki sermaye kesiminin talepleri ile Türkiye'nin aldığı her dönemeçte biraz daha fakirleşen geniş yığınlar arasında kopuş büyüyor. Bir başka deyişle, 'Beyaz Türkler'in talepleri ile 'Esmer Türkler'in talepleri arasında, 'ortak bir kamusal alan' oluşumuna izin vermeyecek kadar 'yırtılma' meydana geliyor.

Ekonomik kriz bunu her geçen gün daha da kışkırtıyor. 'Demokrasi talebi' ile 'ekmek talebi' birbirinden ayrı dünyaların talepleri olarak kurgulanmaya başlıyor. Demokratikleşmenin ülkenin refahını artıracağına dair görüşü temsil edecek olan 'orta sınıflar'ın silinmesi demek bu. Yani, siyasetin en sağlam zeminini kaybetmesi demek. Türkiye açısından temel problem bu.

Bu durumu aşmak ancak 'iki Türkiye' arasında ortak alan olabilecek bir 'siyasal mekan' inşa etmekle mümkün. 'Kamu hizmetlerinden yararlanmaya ihtiyaç duymayacak kadar zengin olanlar'la, 'kamu hizmetlerinden yararlanmaya güçleri kalmamış olanlar' arasındaki 'kopuş'u tamir edecek bir siyasi hareket arıyor Türkiye.

Beyazlarla esmerler arasındaki 'renk ayrışması'nı giderecek, yani 'demokrasi talebi' ile 'ekmek talebi' arasındaki bağlantıları yeniden kuracak bir siyasi hareketin ancak gerçekten 'yeni' olma iddiası olabilir. Finans sektörüne doğru yatarak 'üreten güçler'i felçleştiren gidişatın toplumsal dengeye gelmesi için bu 'yeni siyasi aklın' toplumsal düzeyde 'keşfedilip', siyasal düzeyde 'konumlandırılması' gerekiyor.

Demokrasi talebinin arkasındaki güçlerin siyasal rengi ile ekmek talebinin peşine düşmüş yığınların siyasal rengi arasında bir etkileşimin aranmasıdır bu...

Dünya çapında kazanç elde etme imkanları olduğu için sadece 'meslek asabiyeti' olanlarla, ağır yoksulluk altında etkisizleştikleri için sadece 'mensubiyet asabiyeti' olanlar için ortak bir kamusal alan demektir bu.

Beyaz olmaya ya da esmer olmaya indirgenmiş bir siyasallaşmayı aşan, 'melez bir siyasallaşmayı' inşa eden bir siyasi hareket, bugünün şartlarında Türkiye'nin gerçek arayışını temsil eder. Burayı ıskalayıp, sonra da 'merkez sağdaki boşluğun nasıl doldurulması gerektiğine' kafa yormak boş bir iştir.


8 Ekim 2001
Pazartesi
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED