T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Amerika ve İsrail

Amerikan halkı kendi kendine sormaya başladı: "Eskiden böyle değildi, bir zamanlar Ortadoğu'daki mazlum milletler bizi severdi"

Gerçekten de, Amerika Birleşik Devletleri'nin 1'inci Dünya Harbi'ne müdahalesi, sömürgeciliğin sona ermesi şeklinde oldu. Amerika 2'nci Dünya Harbi'ne iştirak etmeseydi, belki de, Alman faşizmi yenilgiye uğramayacaktı. 1940'larda diktatörlüklerin sona ermesinde ABD önemli bir rol oynamıştır.

Ve nihayet soğuk savaşı Amerika kazandı; komünizmin mağlup olmasıyla, barış içinde yaşama fırsatı doğdu.

Arafat ve Ladin

Ama bugünlerde, niçin İkiz kulelerin hedef alındığını düşünürken, Amerikan milletinin bir özeleştiri yapması gerekiyor. Hiç şüphesiz Amerika'ya yönelen tepkiler, onun bu denli ve ısrarla İsrail'e sahip çıkmasından kaynaklanıyor.

Teröre karşı yürütülen savaşın sonunda, acaba, bugünkünden daha olumlu bir tabloyla mı karşılaşacağız, yoksa terör adı altında, bütün ulusal kurtuluş hareketleri bastırılacak ve Amerika da bu gibi gelişmelere göz mü yumacak? Çeçenler, Uygur Türkleri, Filistinliler hedefte.

Şaron, eski Turizm Bakanı Rehavam Zeevi öldürüldü diye, Arafat'ı ölümle tehdit ediyor. İsrail tankları Filistin özerk bölgesine girdi. Şaron, bir bağlantı kurabilmek ümidiyle, "Yaser Arafat da bizim Usame Bin Ladin'imiz" diyor.

Amerika bütün bu hukuksuzluklara göz yummaya devam mı edecek?

Amerika ve İsrail

13 Ekim 2001 tarihli Aksiyon dergisi "Amerika, İsrail ve boşanmanın eşiği" başlıklı bir makale yayınladı. Bu makalede özetle şu görüşlere yer veriliyor: "ABD'nin iç ve dış politikasında iki büyük ve zıt ekol var. Biri Nixon, Carter, Bush, Reagan çizgisinde var olan Hıristiyan kökenli CIA destekli anlayış. Biri de Kisinger, Abromowich gibi isimlerin temsil ettiği medya destekli Yahudi kökenli, sertlik yanlısı anlayış. Bu iki ekol, ezeli rekabetlerini 11 Eylül'den sonra artık gizleyemiyor. Kennedy'den sonraki istisnasız bütün başkanlık seçimlerinde Yahudiler ile Hıristiyanlar çekişti. Daha önce Clinton'u destekleyen Yahudiler, son seçimde Al Gore'un seçilebilmesi için sadece oylarını değil, paralarını da sonuna kadar kullandılar."

Aksiyon dergisi yalnız Amerika'nın değil, Batı dünyasının da Yahudiler'e bakış açısının değiştiğini hatırlatıyor. Gerçekten de, İngiltere'de geçtiğimiz aylarda yapılan bir toplantının sonuç bildirgesine "İsrail'in soykırım yaptığı" şeklinde bir ifade konulmuştu.

Başkan Bush 11 Eylül saldırısının hemen ardından, "Filistin devletinin kurulmasını destekliyoruz" anlamında sözler sarfetti. Şaron, Amerika'nın bu tavrına tepki göstererek, "İsrail, geçmişte olduğu gibi, bugün de yalnızca kendine güveniyor" dedi.

Aslında Amerika'nın İsrail'e karşı tavır değişikliği Körfez Savaşı'ndan sonra belirginleşti. İsrail'den barış için, toprak vermek de dahil, üzerine düşen fedakarlığı yapması istendi. Barış yanlısı İshak Rabin, fanatik bir Yahudi tarafından öldürülünce, Clinton şu mesajı verdi: "İsrail, barışın yanında olduğu sürece, Amerika onu sonuna kadar destekler"

Mefhumu muhalifinden gidince, bu cümleden, barış için gereken çaba gösterilmediği takdirde, Amerika'nın İsrail'i desteklemeyeceği anlamı çıkıyordu.

Özeleştiri

Amerikan yönetimi için, Amerikan kamuoyu çok büyük bir önem taşıyor. Duyumlarımıza göre, Amerikalılar kendi kendilerine "Neden sevilmiyoruz?" diye artık sormaya başlamışlar.

Sömürgeciliği bitiren, faşist yönetimleri ve komünizmi sona erdiren Amerika, niçin İsrail'e destek vermek için bütün itibarını kaybetsin? Koskoca bir İslâm dünyasında "Şeytan" diye anılsın?

Bu özeleştiri sonucunda, Amerika'nın Ortadoğu'ya yönelik politikalarını değiştireceği düşüncesini taşıyoruz. Kaldı ki, özeleştiri yalnızca İsrail ile ilişkiler noktasında yapılmamalı. Amerika, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'nın baskıcı rejimlerini istikrar adına destekliyor. Tunus, Mısır, Cezayir yönetimleri bu desteğin rehavetiyle bir türlü demokrasiye dönüşemiyor. Suudi Arabistan krallığının arkasında da Amerika'yı görüyoruz.

Zaten istikrar adına Afganistan'a Taliban rejiminin gelmesine göz yumup, teşvik eden ülkelerden biri de Amerikalılar değil mi?

Afganistan'daki gelişme

Nisan 1992'de, Özbek asıllı General Dostum'un gerçekleştirdiği isyan sonucunda, Afganistan'daki komünist rejim son buldu ve yerine Afganistan İslâm Devleti kuruldu. Pakistan'ın Peşaver kentinde mücahit gruplar biraraya gelerek bir anlaşma imzalamışlardı. Afganistan İslâm Devleti'nin devlet başkanlığına iki ay için Tacik asıllı Sıbgatullah Müceddedi gelecek, Peştun asıllı Hikmetyar başbakan ve Tacik asıllı Ahmet Şah Mesut Milli Savunma Bakanı olacaktı. Müceddedi'den sonra, 6 aylık bir süre için, devlet başkanlığına Cemiyet-i İslâmi-yi Afganistan'ın lideri Burhanettin Rabbani geçecekti. 8 ay içinde de, seçime gidilecekti. Ama başbakanlığa getirilen Hikmetyar, komünist rejimin cumhurbaşkanı, kendisi gibi Peştun asıllı Necibullah ile gizli bir şekilde anlaştı; başkenti teslim almak üzere binlerce askerini Kabil'e göndermişti. Öte yandan general Dostum ile Ahmet Şah Mesut birlikte hareket ettiler; Hikmetyar birlikleri ile çatışma çıktı; sonuçta Hikmetyar birlikleri Kabil'i terketmek zorunda kaldı. Hikmetyar, imzalanan protokole göre, Afganistan İslâm Devleti'nin başbakanı olmasına rağmen, Kabil'i bombalamaya başladı. Burhanettin Rabbani ve Şah Mesut birlikleriyle, Hikmetyar birlikleri arasında çatışmalar devam ederken, taraflar da sürekli saf değiştiriyordu. Başlangıçta Hikmetyar'a karşı olan General Dostum, onunla anlaştı. Bu arada Afganistan'ın güney bölgelerinde Taliban adıyla yeni bir örgüt ortaya çıktı. Büyük kayıplarla birliklerini Kabil'den çekmek isteyen Dostum, rakibi Şah Mesut'u vurmak için Taliban'a destek verdi. Taliban örgütü bir taraftan ABD, Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin, bir taraftan da Dostum'un büyük yardımlarıyla hızla ilerledi.

Eylül 1996'da başkent Kabil'i ele geçirdi. Burhanettin Rabbani liderliğindeki Afganistan İslâm Devleti'nin müttefikleri, bölgeyi terkedip, daha önce silâhlı çatışma halinde oldukları General Dostum ile barışmak istediler. Aynı dönemlerde Dostum'un en önemli komutanlarından General Malik'in ağabeyi Abdürrasül Pahrevan, Mezar-ı Şerif'de bir suikast sonucunda öldürüldü. Rakipleri bu suikastı, Dostum'un yaptığını söylemek suretiyle, General Malik'i, General Dostum'a karşı kışkırttılar. Malik, Eylül 1997'de Taliban örgütüyle anlaşarak, Dostum'un ordusunda isyan başlattı ve Dostum'un hakimiyeti altındaki kuzey bölgelerini de Taliban'a teslim etti. Bir ara Türkiye'ye sığınan Dostum, daha sonra tekrar bölgeye gitti; askerlerini toparladı ve Taliban'a karşı savaşmaya başladı. O dönemlerde, Taliban örgütüne karşı Kuzey İttifakı adı verilen birlik kuruldu.

İstikrar ve demokrasi

Avrasya Stratejik Araştırma Merkezi'nden Mehmet Seyfettin Erol ve Fazıl Ahmet Burgut'un bir makalesinden aldığımız yukarıdaki olaylar kronolojisi, Afganistan'da kalıcı ve istikrarlı bir yönetim kurmanın ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Taliban'ın ortaya çıkış ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından destekleniş sebebi istikrar arayışıdır. Ama istikrar, ancak demokratik yönetimler ve özgürlüklerle takviye edilirse kalıcı olabilir. İşte Taliban, terörü destekleyen bir grup haline dönüşmüştür. Ayrıca ülke içinde de kendi insanına zulüm yapmaktadır.

İkiz kuleler saldırısından sonra, güvenliğin insan haklarının önüne geçeceği belirtiliyor. Aslında, barışı, haksızlığın ortadan kalktığı veyahut asgari ölçülere indiği bir düzen üzerine ancak inşa edebiliriz.

Pelopenez savaşları sırasında Atina'nın güçsüz rakipleri anlaşmazlığı hakkaniyet çerçevesinde çözmeyi teklif etmişlerdi. Atina "Güçlüler yapacaklarını yaparlar ve zayıflar katlanmaları gerekene katlanırlar""cevabını verdi.

Öyle bir nokta geliyor ki, zayıflar katlanmaları gerekene katlanamıyor ve kendisi acı çektiği gibi, karşısına da acı vermek istiyor. İkiz kulelere saldırıyı bu açıdan da değerlendirmek lâzım.


24 Ekim 2001
Çarşamba
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED