Ekranlarda "spor programları"nı izlemek neredeyse zulüm gibi gelmeye başladı. Her hafta sonu geç saatlere kadar kara kutunun önünde hem gülüyor, hem de üzülüyorum.

Tenkit yazmak yerine hafta sonları yapılan maçların yanlışlarını, doğrularını değerlendirmek istememe rağmen kavga, münakaşa ve milyonlarca izleyici önündeki mahalle kahvesi muhabbeti seyrediyoruz...

Ekranı doldurmaya çalışan, diğer konuklara söz vermeyen yeşil sahaların "eski ustaları!" sanki formasını giydikleri takımların uzmanı olmuşlar. Kendilerinden başkalarına inanmaz ve tanımaz olmuşlar. Hiç çekinmeden yazıyorum üstü kapalı olmasın diye rahatlıkla belirtiyorum. Kaptan Turgay ve Kaptan Ziya... Biliyorum ve biliyoruz sizlerin futbolculuk kariyerlerinizi, şapka çıkartmak gerekiyorsa ben daha fazlasını çıkartırım, merak etmeyin. Ama ikide bir "Ben şu kadar sene kaptanlık yaptım, milli takımda oynadım" demenize anlam veremedim. Kaptan Turgay'ın Galatasaray müzesindeki yeri muhakkak inkar edilemez. Ama kaptan kadar emeği geçenler yok mu. Yalnız sen mi Galatasaray'ı kurtardın. Suatlar, Kadriler, Candemirler, Coşkun Özarılar, Ahmetler, Mehmetler yok mu. Neden onlar çıkıp konuşmuyor. Galatasaray'ın son yıllardaki başarısında "Neron" dediğin kişinin ve devamını sürdüren arkadaşının hiç mi emeği yok. Yapma be kaptan...

Ve Ziya Şengül usta. Fenerbahçe'yi çok seviyorsun, biliyoruz da bu kadar hırçınlık neye... Mustafa Denizli belki Fenerbahçe formasını giymemiş olabilir. Peki sizler neler yaptınız. Bak Galatasaray'lı Fatih Terim'e. Sarı-Kırmızılı takımına neler yaptı ve alnı açık olarak gitti. Hiç alınma, gücenme Kaptan Ziya. Fenerbahçe büyük taraftarı çok iyi bilir, eleştirir taşı gediğine koyar...

Gelelim diğer konukların haline. Ali Sami kardeşim arada bir çomak sokmak istese de kaptanlardan miçolara pas bile gelmedi.

Diğeri ise boş koltuk doldurmaktan öteye gitmedi. Dr. Ahmet Çakar, yaralara neşter vurarak en iyisini yaptı, ama, hasta olan bizler olduk.

Fair-Play lütfen...

BEKİR BORAN

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu