|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ömrünü sanata vakfetmişti
Prof. Dr. Süheyl Ünver, 20. yüzyılın başlarında dışlanan ve küçümsenen 'Türk tezyinat sanatı'na bir ömür vakfetmişti.
Prof. Dr. Süheyl Ünver, hayatı boyunca hastalarına şifa dağıttığı gibi Türk süsleme sanatına yaptığı iyileştirici müdahalerle de tarihin bir köşesinde unutulan klasik sanatlarımızın yeniden hayata dönmesini sağladı. Türk süsleme sanatının son büyük halkası diyebileceğimiz Ünver, hayatı boyunca minyatür, ebru, hat, tezhip üzerinde sayısız eser verdi. Anadolu'yu karış karış gezip, tarihi mezar taşlarından türbelere, çeşmelerden hamamlara kadar çok geniş bir alanda yaptığı araştırmalar sonucu elde ettiği bilgileri, suluboya çalışmalarıyla renklendirerek not tutuğu binlerce defterde muhafaza etti. Bitmek tükenmek bilmeyen çalışma arzusuyla Türk sanat tarihini ilgilendiren her belgeyi, her bilgiyi değerlendirmeye çalıştı. Süheyl Ünver'in bu dünyadan göç ederken çalışmalarını emanet ettiği ve Türk süsleme sanatında yapmak istediği devrimi kaldığı yerden sürdürmesini vasiyet ettiği kızı Gülbin Mesera'yla Türk tezyinat sanatının son büyük ustası hakkında konuştuk. Gece gündüz çalışırdı Türk kültürüne ve tıp tarihine dair ciltlerle ifade edilebilecek neşriyatı olan babası Süheyl Ünver'in, Türk gençlerine armağan ettiği sanatsal mirasının ve çizgisinin takipçisi olan Gülbin Hanım, babasının gece gündüz çalışan biri olduğunu söylüyor. Ünver'in bütün eserlerine sahip çıkan Mesera, babasının Türk tezyinat sanatına verdiği emeklerin yanısıra az bilinen bir yönünden bahsederek onun suluboya üzerine yetkin bir sanatçı olduğunu vurguluyor. Ancak suluboya resimleri sanat için değil mevcut olan tarihi eserleri tespit etmek için döküman amacıyla yaptığını ifade ediyor : "Yurtiçi gezilerinde ilk yaptığı iş yanına bir defter almaktı. Seyahatlerinin sonunda o defterleri doldurmuş olarak İstanbul'a geri dönerdi. Bunların 500 tanesi bende, 1050 tanesi Süleymaniye Kütüphanesi'ne bağışlandı. O küçük defterlerin içinde 50-60 tane de resim olurdu. Çok önemli gördüğü tezhiplerin reprödüksiyonlarını yaparak arşivine koyardı. Önemli tıp şahsiyetlerinin minyatürlerini de yapmıştı." Mesera, babası Süheyl Ünver'in bu çabasının hayatının son yıllarına kadar sürdüğünü vefa ile anıyor. Sanat için yollara düştü Babasının bu kadar yoğun bir çalışma temposunda ailesine vakit ayırıp ayıramadığını sorduğumuzda Gülbin Hanım "O çok iyi bir aile babasıydı. Bize çok vakit ayıramazdı ama herşeyimize kol kanat germiş bir babaydı" cevabını veriyor ve ev ortamlarıyla ilgili o sıcacık anıları paylaşıyor bizimle. Babasının zengin bir arşive ve durmaksızın üreten bir sanatçı kişiliğe sahip olmayı nasıl başardığını sorduğumuzdaysa şunları söylüyor Gülbin Hanırm: "Babam yurt dışı gezilerinde gideceği ülkede eğer kendisinin ilgisini çekecek bir tarihi eser yoksa o ülkeye gitmezdi. "Beni bir kütüphane, tarihi bir eser, bir cami ilgilendiriyor" derdi ve araştırmaları açısından verimsiz bulduğu ülkelere gitmemeye gayret ederdi. Mesela Hollanda'ya gitme sebebi Laiden Kütüphanesi'nde araştırma yapmaktı. Amerika'ya üç yıllığına gittik ama Amerika ona çok farklı geldiği için orada duramadı ve bir yıl sonra döndük. İran seyahatimiz onun için çok verimli olmuştu. Fakat o, Türkiye içinde gezmeyi hiçbir şeye değişmezdi. Onun Türkiye içindeki gezileri bir tatil yöresine gitmek yerine, Niğde, Kayseri, Konya, Bursa gibi tarihin yattığı yerleri gezmekle ibaretti." Türk tezyinatında rönesans istemişti Süheyl Ünver'in ülkesini, Türk kültürünü çok seven ve tarihine gönülden bağlı bir insan olduğunu vurgulayan Gülbin Mesera, 1950'li yıllarda yeni yapılar inşa edilirken eski binaların yıkılmasının onu derinden yaraladığını söylüyor: "O, yangından mal kaçırır gibi ne yapsam kârdır düşüncesiyle eski binaların fotoğraflarını çekerdi. Hedefi Türk süsleme sanatında rönesans yapmaktı. Onun hedefi geriye dönüp eskinin en güzel, en başarılı motiflerini alıp onlardan yeni motifler komposize etmek, yeni yorumlar yapmaktı." Babasının bu arzusunu gerçekleştirmeyi düşündüğünü belirten Mesera, Süheyl Ünver'in kıymetinin yeterince anlaşılmamış olmasına ise üzgün: "Bir Süheyl Ünver'in bunca mesaisini Avrupada ülkelerindeki Kültür Bakanlıkları çok daha iyi idrak ederdi. Bunları babam olduğu için söylemiyorum. Şu anda onun arşivinin bekçiliğini yapıyorum. İlerde bir yere gidecek, ama gönül onun eserlerin, adına kurulmuş bir müstakil enstitüde, bir merkezde toplanmasını isterdi." İki alanda da çok iyiyidi
Türk süsleme sanatını yeniden şaha kaldıran A. Süheyl Ünver, 17 Şubat 1898 tarihinde İstanbul'da dünyaya geldi. Annesi ünlü hattat Mehmet Şevki Efendi'nin kızı Safiye Rukiye Hanım olan Ünver, Mekteb-i Tıbbiye'de okudu ve bu alandaki başarılı çalışmaları ona ordinaryüs ve profesör unvanlarını kazandırdı. 1936-1955 yılları arasında Güzel Sanatlar Akademisi'nde Türk minyatürü ve süsleme dersleri verdi. Topkapı Sarayı'nın 300 yıllık nakışhanesini onararak, nakışhaneyi yeniden faaliyete geçiren Süheyl Ünver, 14 Şubat 1986 tarihinde aramızdan ayrıldı. Arkasında bıraktıkları ise Türk süsleme sanatına ilgi duyanlara ışık saçmaya devam ediyor. Allah rahmet eylesin....
|
|
|
|
|
|
|
|