|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye fukaralaştı, demokrasisi düzgün çalışmıyor ve insanlar yarınlara umutla bakmıyorlar ise -ki öyledir- bunda en büyük pay politikanın yolsuzluklardan beslenmesine aittir. Bir kısır döngü elinde esir Türkiye: İş dünyası politikayı finanse ediyor, musluğun başına oturan politikacı da vaktiyle kendisini 'gören' işadamlarına kaynak aktarıyor... Bu kısır döngünün devamı da ülkedeki bozuk düzenin devamına bağlı. Bir kaç kişi kazansın diye bütün ülke kaybediyor... Bazı medya organları, bir süredir, İstanbul belediyesi eksenli yolsuzlukları sayfalarına ve ekranlarına taşıyorlar. Belediyeler, yapıları sebebiyle, yolsuzluklara bulaşmaktan uzak değiller. Milyonlarca dolarlık ihaleler söz konusu; kurdukları şirketler de denetimi zorlaştırıyor. Bu sebeple, belediyelerde yolsuzluk yapmak mümkün. En son İGDAŞ'la ilgili olarak medyaya yansıyan yolsuzluk iddiaları, ülke gerçeklerine, bu yüzden, fazla ters düşmüyor. Bir takım şirketlere sağlanan imkânlar politikacıları desteklemeye yaramış olabilir pekâlâ. Ancak, yine de, şu sıralarda ortalığı kaplayan iddiaları ihtiyatla karşılamakta yarar var. Bu ihtiyatın bir sebebi, kopan fırtınayla 'yolsuzluğun' mâlî boyutu arasındaki tutarsızlık... Koparılan gürültüyle olayın çapı mütenasip değil. Belli ki, olay, hukukî sonuç doğurmaktan çok politik çıkar amacıyla kurcalanıyor. Bir sebep de, Yeni Şafak'ın sahiplerini de içine katan bir önceki dalganın iki-üç aracın ruhsatıyla ilgili yanlışlığa indirgenmesinin de gösterdiği gibi, furyanın, yoketme amaçlı 'intikamcı' bir kampanya biçiminde yürütülmesidir. Bu arada, 11 Eylül'ün ülkemiz politik hayatına yansımasından medet ummaya hazır, miadını çoktan doldurmuş politikacıların rekabete dayalı hesaplarını da unutmamak gerekiyor. İhtiyatlı olma gereğini zorlayan bir başka unsur da, projektörlerin, İGDAŞ'ta yapıldığı ileri sürülen 'yolsuzluk' içerisinde önemsenmeyecek bir bölümün atfedildiği bir şirketin 'hatır ortağı' olduğu belli bir meslektaş üzerinde yoğunlaştırılması... Kanal-7 televizyonu haber dairesi başkanı Ahmet Hakan Coşkun, "Kardeşimin şirketiyle kurucu olarak adımı yazdırmaktan başka bir ilişkim olmadı" dediği ve menfaat ilişkisini kesinlikle red ettiği halde, imâ yoluyla mahkum edilmeye çalışılıyor. Şirketteki hisse oranındaki yanlış bilgiyi ilgisizliğiyle yorumlayacak yerde, bunu, gerçekleri örtbas etmeye çalışma olarak manşetlerine taşıyorlar... Ellerinden gelse, haberleri sunduğu stüdyoda çarmıha gerecekler... Bunu yapabilseler 'temsilî' bir töreni gerçekleştirmiş olurlardı. Yolsuzlukların üzerine gittikleri iddialarının ardında yatanın, Türkiye'deki muhalif söylemi yok etmek, gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemek olduğunu dünya âleme ilân eden simgesel bir tören... Ahmet Hakan, bugüne kadar sergilediği 'yansız' habercilik anlayışıyla, o törende kurban edilmeye uygun bir kişi çünkü... 11 Eylül, dünyanın her yerinde, belli görüşler dışındaki yaklaşımları ortadan kaldırmayı amaçlayan bir sürece de dönüştü. Pakistan'dan Endonezya'ya, İngiltere'den Amerika'ya kadar bir çok ülkede, 'farklı olmak' tehlike arzetmeye başladı. Bazı ülkelerde sürecin gerekleri acımasızca uygulanıyor; yıllar önce vatandaşlık kazanmış insanları sınırdışı eden ülkelere bile rastlanıyor. 'Aykırı söz' televizyondan, 'farklı bakış açısı' gazeteden kovulmayı getirebiliyor. Şimdiki 'yaygara', aldığı biçim bakımından, 11 Eylül ile irtibatlı görünüyor. Konuyu bir 'Haçlı Seferi' mantığıyla gündemde tutan gazete ve kanallar bakımından, olayın gönül serinletme yönü de var. Kafa karıştırma cephesinin en başında, kısa süre öncesine kadar birbirlerinin kirli çamaşırlarını okur önünde teşhir eden medya organları bulunuyor. Kirsiz, pis olmayan, yolsuzluklara, hortumlamaya bulaşmamış kimse kalmadığını ispatlama gayreti içerisinde davrandıkları o kadar belli ki... Politikayı yolsuzluklarla içiçe sokan bir anlayış da, elinde tuttuğu makamları, çizgilerini siyaset dışı edecek hareketliliği durdurma amacıyla tepe tepe kullanıyor. Kimi küçük adamlara büyük görevler veriyor ve bu yolla başka küçükleri iştaha getiriyor; bu arada, içli dışlı olduğu medya kuvvetlerini de metazori cepheye sürüyor... Yolsuzluk kim tarafından yapılırsa karşı çıkmalıyız; ancak bu denli kör göze parmak bir senaryoya da göz kırpmamız gerekmiyor...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |