T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Mustafa'ya mektup!..

Biliyorum, bugün Cuma, amma sen, bir Müslüman olarak Cuma namazına gidemiyeceksin. Çünkü, ibadet özgürlüğün kısıtlı... Halbuki, hal ve gidişin iyi... Niye böyle?

Anlatayım:

Ne zaman ki, "Albayrak Şirketler Gurubu Yönetim Kurulu Başkanı" olarak ortaya çıktın, bütün "eşirra"nın gözleri size dikildi.

Sen ki, Ofli bir köylü "Hacı"nın oğlusun; ağabeylerin, kardeşlerinle beraber İstanbul'a gelip, inşaat ve taşımacılık yapmışsınız ve yirmi yılda, büyük bir aşama kat etmişsiniz. Bunu birileri hazmedemedi.

Edemezdi, onlara göre, "sen ve ailen birer köylü" idin... Köylü şehre gelip, Ataköy, Yeşilköy, Yeniköy'de oturamazdı. Mutlaka köyde, şehrin varoşlarında oturacaktı.

"Taşralı" olarak gelip, şehrin kapısını aralarsa da kapıcı ve çaycılıktan öte bir işlevi olmayacaktı.

Çünkü şehrin levantenleri, baron ve baronesleri için hayat sürüp gidecek, iş varsa onlar yapacak, fabrika onların olacak, gazeteyi onlar çıkaracaktı.

Sizler, diğer gazete patronları gibi, "babadan müntekil" bir gazete patronluğuna kavuşmuş değilsiniz... Onların bir kısım yazarlarca "sevgili patronum" diye methiyelere mazhar olmaları doğaldı. Çünkü gazete patronları söğüşleyecek ve yazarları da doyurup, karşıtlarına saldırmaya güç getirecek performansı göstereceklerdi. Sizin böyle bir özelliğiniz yok!

"Hacı babanız" geçen gün, gazetenin baskı yerine gidip, yerde bobin parçalarını, bozuk baskıları alıp, bir kenara yığınca, nasıl bir sabırla sizi yetiştirip, nasıl bir evladü ıyale örnek olduğunun bilincini gösterdi. O zaman, sizi içlerine alamaz, sindiremez ve kıskanırlar.

Basında söz sahibi olmak, gazete çıkarmak, mağdur olmuş gazeteci-yazarları barındırmak onlara "özgürce yazı yazma" hakkını tanımak, Bab-ı Ali'nin alışık olmadığı bir yöntemdi.

"Melinozlu Hacı"nın resmini yıllarca basıp, "Ofli hoca" imajı ile para kazananların tepesini attıran, "Albayrak"ların iş-güç sahibi olup, gazeteleri ile basın hayatımızda yeni bir ses ve solukla ortaya çıkmalarıdır.

Onun için, size ve ailenize karşı baş gösteren bu baskı ve karalama operasyonunun ana etkeni, adamların alanına girip, oyunlarını bozmanızdır.

Sizi ziyarete gelemedim, amma bu "mektup"la daha rahat haberleşmiş olduk!..

Yalnız sana bir haber vereyim: Bu acılı ve kasavetli günler çabuk bitecek. Herkes yaptığının hesabını verecek, hiç kimse, bir başkasının hakkını gasb etme gücünü, destekçisini ve aracısını bulamayacak. Amma, sen ve senin gibiler, huzur ve onurla o demir kapılardan başı dik ve alnı ak çıkıp, toplumun halis ve ap-pak insanları arasında hizmete ve hayat sürmeye devam edeceklerdir.

Bu duygular içinde, "zalimin zulmü varsa, mazlumun da Allahı var" diyerek, Cuma'nı kutluyor, en yakın zamanda aramızda olman ve bir "bovling maçı" için, şimdiden randevu defterimin bir sayfasını sana açıyorum, sevgili Mustafa!..

Çünkü, bovling topu ile devrilecek pek çok "lobut" var dışarda! Sen yokken de üreyip duruyor!..

Not- Duyduğuma göre, sana renkli tv verip ayrıcalık yapıyorlar. Biz ise, Silivri mahpesinde, "siyah-beyaz tv" bulmakta zorluk çekiyorduk! "Sogun" dizisini siyah beyazla seyrederken, sen "İskoçyalı"yı, "Cesur Yürek"i tamamen renkli sey- redebiliyorsun! Hadi hayırlısı!
S.A.


26 Ekim 2001
Cuma
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED