Türkiye'nin her yerinden "canhıraş feryatlar" yükseliyor. Başbakanlık önünde "yazar kasa fırlatılması" ile başlayan esnafın feryadı giderek "kendini yakanlara" kadar uzandı. Başbakan Bülent Ecevit'in "yol güzergahı" üzerinde her gün kapanan iş yerlerinin sayısı hızla artıyor. Piyasalarda "yaprak kımıldamıyor", ekonomik krizden etkilenen esnafın "dükkanını kapatıp işportacılık yaptığı" açıklanıyor. Hükümet "duymazdan" geliyor.

Piyasaları çekip çevirecek öneriler bir biri peşi sıra gündeme getiriliyor ama "IMF'den korkan hükümet" sadece bakanlarına "çenenizi tutun" talimatı verebiliyor, başka bir şeye karışmıyor.

Esnaf "kulakları duymuyor belki gözleri görür" düşüncesiyle tam sayfa ilan vererek, "derdine derman" arıyor. Yine "tık" yok.

Başbakan Ecevit, TÜSİAD ilanları için "hükümete komplo kuruluyor" demişti. Bakalım Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Birlikleri Merkez Birliği ilanları için ne diyecek?

Esnaf hükümete "komplo" kurmuyor. Esnaf hükümetin "beceriksizliği" yüzünden kendisine kurulan "komplodan" kurtulmak istiyor.

Esnaf 4 milyon insanın "yaşam sorununa" çözüm istiyor. İstedikleri çok bir şey değil. Sadece ve sadece 200 trilyon lira "borç" istiyor. Devletin el koyduğu bankalarda, birkaç bankacının yaklaşık 12 milyar dolar götürdüğü şu ülkede, 4 milyon insanın boşalan tezgahına iki mal koyabilmek için 200 trilyon lira, yaklaşık 125 milyon dolar istiyor.

İktidar koltuğuna "yapışıp" kalanlar, bütün bu istekleri "boş gözle" seyrediyor. Hükümeti istifa ettirmek isteyenlerin "komplo" kurduğunu düşünerek, gerçeklerden kaçıyor.

Hükümet var mı ki, "hükümete komplo" kurulsun?

Bunu sadece biz söylemiyoruz. Koalisyon ortağı partilerin milletvekillerinin de içersinde bulunduğu Diyalog Grubu söylüyor. Grup adına açıklama yapan Başkan ANAP milletvekili Kamran İnan, "Güven ortamının sağlanması için hükümeti, en kısa zamanda gereğini yapmaya davet ediyoruz" diyor.

Nedir gereği?

Hükümetin istifa etmesi.

Sokaklardan sonra artık Meclis'te de "bu hükümetin gitmesinin şart olduğu" konuşuluyor. Bırakın konuşmayı, Diyalog Grubu yayınladığı bildiri ve yaptığı basın toplantısı ile bu "açık seçik" söyleniyor.

Açıklamada, Türkiye'nin Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik ve sosyal bunalımı yaşadığı vurgulanıyor ve "Dünya olumsuz istatistiklerinin rekorunu kırıyoruz. Tek fakirleşen memleket durumundayız. Bu durum hükümetin uygulamaya devam ettiği sakat ekonomik politika neticesidir."

Diyalog Grubu "Türkiye'nin hal-i pür melalini", "Ekonomide bu yıl içinde yüzde 8-10 daralma beklendiğini, yatırımların durduğunu, üretimin durma noktasına yaklaştığını, işsizliğin dayanılmaz boyutlara vardığını, iç borcun 101 katrilyon, dış borcun ise 110 milyar doları aştığını, enflasyonun üçlü rakamlara tırmandığı" şeklinde bir kez daha vurguluyor.

Türkiye'yi bu hale düşüren yönetimin bunun "bedelini" ödemesi gerekmez mi?

Siyasi sorumluluğu olmayanlar, hükümetten düşünce gelecek bir seçimde Meclis'e dahi giremeyeceklerini bilenler, bedel ödemekten kaçıyorlar.

Diyalog Grubu Başkanı Kamran İnan, "Bir gecede bir millet yüzde 40 fakirleşiyorsa bunun sorumluluğu ortadadır. Bundan milleti sorumlu tutamazsınız" diyor ve şu önemli açıklamayı yapıyor:

"Güven ortamının sağlanması için hükümeti en kısa zamanda gereğini yapmaya davet ediyoruz. Geniş halk kitlelerinin desteğine sahip olmayan programların başarılı olması beklenemez.

Topluma ümit verecek değişiklik ve yeniliklere gidilmelidir. Demokraside son merci seçmendir. Bugünkü durumun devamına müsaade edilmemelidir. Halkın dayanılmaz noktaya varan sıkıntı ve bekleyişlerine duyarsız kalamayız. Çözümü Meclis, gerektiğinde millet bulacaktır."

Esnaf "bıçak kemiğe dayandı", halk "yetti artık" derken Meclis'ten "hemen çekil" mesajları veriliyor. Veriliyor ama hükümet hiç de oralı değil. Olur mu böyle bir vurdumduymazlık?!

Hükümete artık "Meclis içinden" de "istifa et" çağrısı yapılmaya başlandı. Her partiden milletvekillerinin oluşturduğu Diyalog Grubu da "istifa et" diyenlerin safına katıldı.

CAN AKSIN

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu