İngiliz yazar Helen Fielding'in tüm dünyada çok satan kitabı 'Bridget Jones Diary'nin aynı adla sinemaya aktarılan versiyonu da, tıpkı kitabı gibi sezonun en çok ilgi görecek filmlerinden biri olacağa benziyor. Filme adını da veren Bridget'i, Cannes Film Festivali'nin açılışında gösterilen 'Nurse Betty' adlı filmle adını duyuran Renee Zellweger canlandırıyor. Zellweger'e İngiliz sinemasının ünlü iki erkek oyuncusu Colin Firth ve Hugh Grant eşlik ediyor. Filmin yönetmenliğini ise belgesel yapımcısı olan Sharon Maquire üstleniyor.

Bridget'in çıkmazları

Bridget Jones'un Günlüğü, modern kadının iç dünyasında yaşadığı fırtınaları anlatıyor. Başarılı bir iş yaşamı, ekonomik bağımsızlığı ve toplum içinde aktif bir rol üstlendiği halde hayatını paylaşacak bir eş bulmakta zorluk çeken, yalnız, duyarlı ve seçici kadınların sayısının gittikçe arttığı günümüzde, aynı sorunları yaşayan şapşal, sevimli, toplum içinde konuşmayı bir türlü beceremeyen, kişisel gelişim kitaplarının bağımlısı, 30'unu geçmiş ve bekar olan Bridget, bu 'yalnız' kadın yığınlarının sözcüsü oluyor. Dünyada, iş hayatında rutin işlere gömülen, son derece sıkıcı ve tekdüze yaşamı olan, ama günün birinde beyaz atlı prensinin çıkıp hayatını renklendireceğini düşleyen kadınların gün geçtikçe sayısal çoğunluğa eriştiğini düşünürsek, filmin uyarlandığı kitabın tüm dünyada çok satmasını anlayabiliriz. Ancak modern Batı kadının çıkmazlarını özetleyen Bridget'in, tamamıyle bütün dünyadaki kadınların sesi olabileceğini de söyleyemeyiz.

Film, bir Noel arifesinde bir günlük tutarak hayata yeniden başlamak isteyen Bridget'in birbirinden tamamen farklı iki erkek arasında git geller yaşamasını anlatıyor. Akıllı, İngilizlere has soğukluğu ve tutarlı kişiliğiyle dikkat çeken avukat Mark Darcy ve yakışıklı, havalı, günübirlik ilişkilere alışkın çapkın patronu Daniel Cleaver'ın arasında kalan Bridget, sonunda doğru kişide karar kılar.

Dediler ki;

Romanın yazarı Helen Fielding, kadınlardan yoğun ilgi gören karakteri Bridget hakkında şöyle diyor: "Bridget bu denli popüler olduysa ismi bir türlü konulmayan kupkuru bir yaşam sürdüren bir kadın olmasıdır. Her kadın bu duyguyu iyi bilir ve kendisinden başka herkesin iyi yaşadığını sanır. Oysa farkına varamadıkları gerçek şudur: Başka insanlar da aynı duyguları hisseder. Hemen hemen herkesin içinde bir tutam da olsa Bridget vardır."

Filmde kusursuz İnglizce aksanıyla konuşabilmek için dersler ve Bridget'in halet-i ruhiyesini daha iyi yansıtabilmek için kilo alan Renee Zellweger ise şöyle diyor Bridget için: "Kitabın uluslararası başarısının şüphesiz pek çok sebebi var, ama bence bunlardan en önemlisi onun kadınların yaşadıklarını doğru şekilde yansıtmadaki gücü. Bridget, biz kadınların sürekli duyduğumuz iç sesini dile getiriyor. Çoğu sadece kadınlar tarafından anlaşılacak pek çok şeyini paylaşıyor izleyiciyle."