T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Baba-oğul

Fabrikatör, banker ya da şöyle veya böyle zengin bir babanın çocuğu zengin oluyor da, şampiyon bir sporcunun çocuğu neden babası gibi şampiyon olamıyor? Zenginlik de aslında gelip-geçici, sözün gelişi, bir dönemlerde Karun kadar zengin oldukları belirtilen Vanderbilt'ler, Rooschild'ler, Morgan'lar, ve elbette yazımın başında belirttiğim Karunzadeler bugün nerdeler? Varlıklılık 3-5 ya da en çok 7 kuşak sürüyor.

Bütün Avrupa'nın tahtlarına mekan kuran Hapsburg'lar, Hohenzoller'ler gittiler gitmesine de onların çocukları, torunları, torunlarının torunları nerelerdeler? Einstein hayat için boşuna "izafi" dememiş!

Spor Akademileri Türkiyemizde yeni kurulduğu dönemlerde Tarabya Oteli'nde bir toplantı vardı. Tam asansöre binmiştim ki, iri-yarı, fötr şapkalı biri "Spor Sempozyumu hangi katta?" diye sorduktan sonra verdiğim cevap üzerine yanıma ilişmişti.

Bu Bey, oturum başladıktan sonra kürsüye çıkıp konuştu. Şöyle dedi: -"Zengin bir adamın çocuğu zengin oluyor da, şampiyon bir adamın çocuğu neden şampiyon olamıyor?" Spor Akademileri Rektörü olduğunu öğrendiğim bu zat kürsüden indikten sonra kendimi tutamayıp O'nun boşalttığı yere kurularak şunları söylediğimi hatırlıyorum: "Sporda asansör yoktur, zenginin oğlu zengin olabilir ama şampiyonun oğlu şampiyon olamaz!" iddiasında bulunan zatla asansörde tanıştık. Spor Akademileri Rektörü olduğuna göre bu zatın, sporda da asansör olduğunu bilmesi gerekir. Nasılki alkolik ebeveynlerin çocukları sporcu olamıyorlarsa sağlam ebeveynlerin çocukları sporcu olabiliyorlar. Demek ki, sporda asansör vardır. "Sağlam vücut, aynen ebeveynden evlada geçer."

Konuşmamı yapıp yerime gelip oturmuştum. Akşam verilen kokteylde bu değerli spor adamı beni buldu ve aynen şunları söylediydi: "-Ali Bey, siz inmisiniz, cin misiniz? Beni tam kalbimden vurdunuz..."

O dönemlerde Tokat Milletvekili Ali Şevki Erek, Gençlik ve Spordan Sorumlu Bakan'dı. Ali Şevki Bey, adam oğlu adamdır, bir takıp zırzoplara, sporumuzun başına çöreklenen "yap-işlet-devretçi" değil de hortumculara benzemezdi. O'nunla da uzun sohbetlerimiz oldu. Netice olarak demek istiyorum ki, asansörde tanıştığım ve sporda asansör yoktur diyen Türkiyemizin ilk Spor Akademisi Rektörü gibi ben de bu iddiayı biraz açmak istiyorum: Zenginlik, birkaç kuşak, rüzgar gibi gelip geçici! 1896 yılından 2000 yılına kadar yapılan Olimpiyad Oyunları'nda en azından 100 bin altın madalyalı yarışmacı oldu

Bunlardan hiçbirinin oğlu (Macar ciritçi Nemethy ve İsveçli trapcı dışında) babaları gibi altın madalya kazanamadılar. Doğru, sporda asansör yoktu ama şampiyon babaların evlatlarına verdikleri bir zenginlik vardı, bu zenginlik de genetik olarak sağlamlıktır. Alkolik ebeveynler bu şansa sahip olamazlar. O halde sağlam vücudun evlada geçmesi de bir zenginliktir, fabrikatör zenginliğinden de daha fazla sürer...

Tren durdu

Şahane vücutlu güreşçilerimizden İzzettin Vardarlı, Florya'da 10 katlı bir apartmanda oturur, kiracılarla uğraşmak istemediğinden dolayı da bütün apartmana ailece kurulmayı rahatlık sayardı.

Evin alt katında Holştayn türü inek de besleyen ve ciğ-ciğ bu ineğin sütünü içen, oğluna da içiren İzzettin Vardarlı, bir gün apartmanın üst katındaydı ki oğlu bağırdı: "Baba, tiren durdu!" İzzet'ten cevap: "Dursun oğlum!" Oğuldan babaya: "Ama baba tiren rayları üstünde bizim inek yatıyor!" İzzet'ten el cevap: "De me! Yatsın oğlum! SakIn sahip çıkmayalım! Sonra bizden tazminat talep ederler!"

Şampiyonlar

Yaşar Doğu, Celal Atik, Gazanfer Bilge, hemen hemen erkek evlat sahibi bütün Olimpiyad şampiyonlarımız evlatlarının kendileri gibi Olimpiyad şampiyonu olmasını istediler. Kader, buna izin vermedi. Çünki, baba-oğul çizgisinde "kuşak kopukluğu" olduğundan evlatlar, babalarının çektikleri çileleri yüklenip de birincilik basamaklarına tırmanmaktan uzak kalıyorlar. Bütün Olimpiyad şampiyonları arasında aynı durum göze çarpar.

İstisnalar

En azından 100 bin Olimpiyad Şampiyonunun oğlu Olimpiyad Şampiyonu olamadığına göre (2 istisna dışında) kahraman güreşçilerimizin evlatlarını babaları gibi altın madalya alamadıkları için kınayamayız. Bu bir araştırma konusudur ve akademilerde görevli eğitimcilerin bu konuyu iyice irdelemeleri gerekir.


31 Ekim 2001
Çarşamba
 
ALİ GÜMÜŞ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED