T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Olay sadece "Afganistan" değil!.

Her konuyu olduğu gibi, "Terörizmle Global Savaş"ı da, "Türkiye'nin iç meselesi" haline dönüştürdük..

Ve sonunda Türk kamuoyuna yansıyan görüntü, "olay"ın sadece "Afganistan'ın bombalanması" ve buna karşı Türkiye'de "İslamcılar ile Liberaller'in saflarının ayrılması" şeklinde oldu..

Bu büyük bir saçmalıktır..

"Türkiye'nin dünyanın merkezi" olduğu saplantısından kaynaklanan bir cahilliktir bu tablo..

11 Eylül'de ABD'yi hedef alan terörist saldırı ertesinde, Başkan Bush 20 Eylül günü Amerikan Kongresi'nde bir konuşma yaptı.. Bu konuşma, Terörizme Karşı Global Savaş'ın, "5 cephe"de başlatıldığını açıkladı..

Afganistan'ın bombalanması ve Taliban'ın, El Kaide ile Usame Bin Ladin'e verdiği desteğin "zor kullanılarak" sona erdirilmesi çabası, cephelerden sadece bir tanesi..

Diğer dört cepheyi hatırlatalım..

Global bir anti-terör koalisyonun oluşturulması için açılan, "Diplomatik Cephe"..

Terörizmin kaynaklarının saptanıp kurutulması için oluşturulan "İstihbarat Cephesi"..

Teröristleri yargı önüne getirmek için açılan "Adalet Cephesi".

Terörizmin finansal kaynaklarının dondurulmasını amaçlayan "Global Finansal Cephe"..

Şu anda Afganistan'daki bombalamalarla süren "Askeri Cephe"nin açılması üzerinden, sadece üç hafta geçti..

Bu cephedeki zorlukları ve hedefe ulaşmanın zorluklarını, bizim "Türk uzmanlar" kadar, Amerika da biliyor..

Daha önce Sovyetler'in Afganistan'da başlarına gelenleri de, Yugoslav halkı ile Afgan halkının farklarını, Afgan bombardımanının dünya kamuoyunda yaratacağı tepkiyi, Amerikan yönetimi hem biliyor, hem görüyor..

Ayrıca "Kuzey ittifakı"nın, Afgan nüfusunun azınlığına hitap ettiğini, Peştun'lar olmadan Taliban'ın yenilemiyeceğini, Washington da hesap ediyor.. Kendisi de bir Peştun olan devrik Kral Zahir Şah'ın devreye sokulması çabası, bu bilginin bir işareti değil mi?

Ancak şunu da hiç unutmayalım..

Amerika'nın Afganistan'ı bombalamasına ve bu sırada masum sivillerin de ölmesine, bizim, Pakistan'lıların, Endonezya'lıların ve nüfusu ağırlıkla Müslüman olan toplumların gösterdiği tepkinin ötesinde, Amerikan kamuoyu büyük ölçüde bu bombalanmayı destekliyor..

Amerikan siyasi muhalefetini temsil eden kesimler, Bush'u "neden Afganistan'ı bombalıyorsun" diye değil, "neden daha yoğun ve topyekûn bir saldırı yapmıyorsun" diye eleştiriyor..

"Diplomatik Cephe" de, bu tablo içinde genişlemekte.. Birleşmiş Milletler, Afganistan'da "Taliban sonrası" için formüller aramakta.. Bosna, Kosova, Doğu Timor gibi daha önceki deneyler değerlendiriliyor..

"Keşmir" gibi, "Filistin Sorunu" gibi, "Diplomatik Cephe"yi bölecek problemli konulara, özel yaklaşımlar getiriliyor.. İsrail'e baskılar artırılıyor..

Sudan, Libya, Suriye gibi, daha önce "terörizme yatkın" damgası yemiş ülke rejimleri ile, "İstihbarat Cephesi"nde ilişkiler kuruluyor..

İran gibi, Rusya gibi, Tacikistan ve Özbekistan gibi, geçmişte işbirliği olmayan veya çok az olan ülkeler, şimdi Amerika ile "Teröre Karşı Global Savaş"ta, inter-aktif ilişkiye girdiler..

Dünyanın her ülkesinde, (81 ülke) şu ana kadar 24 milyon dolarlık banka hesabı donduruldu.. Bütün uluslararası havaleler gözden geçiriliyor..

İnanılmaz yoğunlukta bir "enformasyon birikimi" var şu anda..

Yani, bizdeki "Sanal Liberal-İslamcı gerginliği" içinde, bu yüzyılın ilk en önemli olayının özünü ve gelişmelerini ıskalarsak, yine cahillik etmiş oluruz..

ŞAKA

Bitmeyen senfoni!.

1923'ten bugüne aktarılan en "değişmez sorun", galiba "siyasi yasaklılık" ve sonra da bunların affı meselesi..

150'likler.. Demokrat Partililer.. Bütün partililer.. Erbakan ve Tayyip Erdoğan..

Liste, galiba hiç bitmeyecek..

Galiba bir de, Ecevit'le Demirel'in birbirlerine alternatif olmaları hiç bitmeyecek..

KARADAYI-DEMİREL

"Devlet adına" konuşmak dikkat ister!.

Cumhurbaşkanları da, Genelkurmay Başkanları da bazan hem yanılır, hem de yanıltabilir..

Buna bir örnek, bundan önceki Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, hiçbir belirli milletvekili sayısının desteğini taşımayan Yalım Erez'e, 1999'da başbakanlık görevini vermesi değil midir?

Siyasetin nabzını bu kadar iyi tutan Demirel'i yanıltan şey, 28 Şubat döneminin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Karadayı'nın, bir sohbette, Yalım Erez'i destekler yolda cümleler kullanması olmuştu..

"18 Şubat"ın demokrasiyi rayından çıkartan ortamında, Süleyman Demirel de demokrasinin sayısal gereklerini unutmuştur..

Orgeneral Karadayı'nın Erez'e sempati seslendiren sözlerini, "Derin Devlet Erez'i istiyor" şeklinde yorumlamış ve ona Başbakanlık görevi vermiştir..

Demek ki Türkiye gibi ülkelerde, Genelkurmay Başkanları'nın bir cümlesi, bazan siyaseti yanlış yollara sürükleyebilir..


31 Ekim 2001
Çarşamba
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED