T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İMF'nin dengesiz şartları

Kemal Derviş uzun zamandan beri ek kaynak arayışında. Öyle anlaşılıyor ki G-7 ülkeleri, Amerika'nın koordinatörlüğünde ve İMF aracılığı ile Türkiye'nin, daha doğrusu Hükümet'in ayakta kalması için gereken dış kaynağı sağlayacak.

Uluslar arası konjonktür dış kredinin teminini kolaylaştırıyor.

Bu Hükümet her istediklerini yerine getiriyor. Daha iyisini nereden bulacaklar?!

Türkiye'ye verilecek dış kredi, Hükümet'in devam edip etmemesi tercihiyle doğrudan bağlantılıdır. Hükümet'i ayakta tutan İMF ve Dünya Bankası'nın verdiği kredilerdir.

Hükümet'in bir kolundan İMF, diğer kolundan Dünya Bankası tutmuş, yürütmeye çalışıyorlar.

İMF'nin göndereceği 13 milyar dolarlık ek krediyi, yukarıda çizilen çerçevede değerlendirmek gerekir.

Buna rağmen verilecek olan kredinin hiçbir şarta bağlanmamasını düşünmek mümkün değil. İMF'nin vazgeçilmez kuralı, tartışma konusu krediler için de geçerlidir.

Bir dizi şart söz konusu. Hem de son derece ağır.

İMF'nin şartları

13 milyar dolarlık ek kredi için İMF yeni iç kaynak bulunmasını istiyor. İç kaynak dediğiniz şey vergidir.

Vergilerin en az % 20 oranında artırılmasını talep ediyor.

İMF'nin bu isteği Hükümet tarafından, 2002 yılı bütçe rakamlarına yansıtılmış durumda. 2002 yılında enflasyonun 20 puan üzerinde vergi geliri artışı hedeflenmiştir.

Eğer 2002 yılında GSMH, cari fiyatlarla yaklaşık % 50 oranında artar ve 280 katrilyon liraya ulaşırsa, önümüzdeki yıl, GSMH'nın % 21'i oranında vergi toplanması öngörülmektedir.

Normal şartlar altında Türkiye ekonomisi bu kadar yüksek vergi ödeme gücüne sahip değildir.

Gelir üzerinden alınan vergiler açısından 2002 yılının kara bir yıl olacağı genel olarak kabul edilmektedir. % 7,5 oranında küçülen bir ekonomiden çıkacak vergi beyannameleri de olumsuz olacaktır.

İMF'nin ikinci isteği kamu harcamalarının kısılması, özellikle sosyal güvenlik kuruluşlarına aktarılan kaynak miktarında kesintiye gidilmesi ve kamudaki personel sayısının azaltılması.

Yatırım harcamaları ile tarımı desteklemek amacıyla yapılan harcamaların bütçe içindeki payı son yıllarda gittikçe azalmaktadır. 2001 yılında ise bu harcama kalemleri için ayrılan ödeneklerin sadece bir bölümü kullanılmaktadır.

Personel harcamaları bütçeden % 21 civarında bir pay almaktadır. Son yıllarda bu oran istikrarını korumaktadır. Ancak, 4 yıldan bu yana, kamu çalışanlarının satın alma güçlerinde hissedilir düşüşler meydana gelmiştir. Kamu maaşlarında, reel azalmalara müsaade ederek tasarruf sağlamak mümkün değildir.

Belki, emekliliğin hızlandırılması yoluyla personel sayısının azaltılması neticesinde kamu harcamalarında bir miktar tasarruf sağlanabilirse de rakamın önemli olmayacağını söylemek mümkündür.

Sosyal güvenlik harcamalarında son yıllarda reel artışlar meydana geldiği ve bütçe içindeki payının sürekli yükseldiği doğrudur.

Ancak, unutulmamalıdır ki sosyal güvenlik harcamaları, ekonomik durgunluğun ağırlaşmasını önlemekte ve iç barışın korunmasına katkı sağlamaktadır. Sosyal güvenlik harcamalarında yapılacak indirimler, toplam talebi azaltacağı için ekonomideki küçülmeyi hızlandırır.

Esasında Devlet'in faiz dışındaki harcamalarında azaltılacak bir kalem bulunmamaktadır. Bugün Devlet, sağlık ve eğitim gibi asli fonksiyonları için yeterli kaynak ayıramamaktadır. Bunun temel nedeni de, faiz harcamalarının bütçe içindeki payının sürekli yükselmesidir.

1980 yılında faiz ödemelerinin bütçe içindeki payı % 5'in altındayken bugün % 50 seviyelerine ulaşmıştır.

Bütçe içinde faiz harcamaları dışında kesinti yapılacak kalem bulunmamaktadır.

İMF'nin yukarıdaki taleplerinin tamamı ekonomik durgunluğu artırır ve milli gelirdeki düşüş trendini hızlandırır. Halbuki ekonomide canlanma olabilmesi için tam tersinin, yani kamu harcamalarının artırılması gerekir.

Son istek

İMF'nin en can alıcı talebi talebi, gayrimenkul ve şirket satın alım ve satımlarında 5 yıl süreyle hiçbir verginin alınmaması.

Bir taraftan, vergi gelirlerinin artırılmasını isterken, diğer taraftan vergi indirimi talep etmesi çelişkili gibi görülüyor. Peki İMF neden böyle bir talepte bulunuyor?

Vergiler artırılır ve faiz dışındaki kamu harcamaları kısılırsa, durgunluk daha da ağırlaşır, şirketler ve gayri menkullerin fiyatı döviz bazında iyice düşer.

Yabancılara da ucuzlayan şirket ve gayri menkulleri toplamak kalır. Daha sonra yüksek fiyatla satılmak üzere alınacak şirket ve gayri menkullerin satışında bir kazanç ortaya çıkacaktır. Vergi muafiyeti, İMF tarafından bu kazancın vergilendirilmemesi amacıyla talep edilmektedir.


31 Ekim 2001
Çarşamba
 
NURETTİN CANİKLİ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED