T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Globalleşmeye karşı Endülüs ve Osmanlı modeli

Dünyanın en zengin hammadde kaynaklarına sahip "Rus İmparatorluğu"nun bir iç ya da dış saldırıya uğramadan dağılıp gitmesi, Soğuk Savaş döneminin ekonomik, siyasal ve kültürel dengeleriyle birlikte değerlerini de altüst etti.

Ekonomik güç savaşında Amerika karşısında Rusya'nın büyük bir yenilgiye uğrayarak, Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinin özgürlüklerine kavuşması, ulus devletler arasındaki siyasi sınırların aşılmaz duvarlar olmadığını gösterdi.

Doksanlı yılların başındaki gelişmeler, ülkeler arasındaki bilgi, sermaye ve teknoloji alışverişini geçmişte benzeri görülmedik bir biçimde hız ve yoğunluk kazandırdı.

Soğuk Savaş döneminin putları nasıl yıkıldıysa, ülkeleri birbirinden ayıran değerler de öyle yıkıldı. Avrupa Birliği ülkeleri arasındaki sınırlar gibi, bütün ülkeler arasındaki farklar da önemini yitirdi.

Doksanlı yıllardaki gelişmelerle bir dönem kapandı, yeni bir dönem başladı. Bütün dünya "Sanayi Devrimi" gibi, yeni bir "devrim"le karşı karşıya geldi.

Yeni devrimin adı: "Globalleşme"dir. Globalleşme, genellikle New York Times'ın dış politika yazarı Thomas Friedman'ın anladığı gibi, rakipsiz kalan Amerikan kültürünün bütün dünyayı işgali olarak anlaşılıyor.

Globalleşmeyle "Hollywood" kültürü bütün dünyayı pasaportsuz dolaşma hakkı elde etti.

İSAV'ın globalleşmenin değişik boyutlarını tartışmak üzere 9 ve 11 Kasım tarihleri arasında düzenleyeceği "Küreselleşme, İslam Dünyası ve Türkiye" sempozyumunun hazırlık çalışmaları tamamlandı.

Sempozyum'da globalleşmenin ekonomik, siyasal, kültürel ve hukuki etkileri incelenerek, tarih içinde iki önemli global örnek olan "Endülüs" modeliyle "Osmanlı Millet Sistemi"nden alınması gereken dersler ele alınacak.

Globalleşme bütün ülkeleri, bütün toplumları, farklı, hatta zıt kültürlerle bir arada yaşamaya zorluyor. Globalleşen dünyada, kültürler birbirlerine artık saygı göstermeye mecbur.

Globalleşme güçlü kültürleri yeryüzü ölçüsünde yaygınlaştırırken, farklı kültürlerin de varlıklarını koruyabilmesinin yollarını genişletiyor.

Öte yandan da, bir arada yaşamak için gerekli hukuki ve siyasi yapıları zenginleştirerek, daha sağlam bir zemine oturmasını kolaylaştırıyor. Bir arada yaşamanın hukuku ve siyasi modeli oluşuyor.

Globalleşmenin ve globalleşmenin hukuki ve kültürel altyapısı sözkonusu olduğunda, bütün dünyanın geçmişte iki büyük Avrupa devleti olan Endülüs ve Osmanlı'dan öğreneceği çok önemli evrensel hukuk ve ahlak ilkeleri var.

Endülüs ve Osmanlı bugün gerçekten "Post-global" diyebileceğimiz bir yönetim sergilemişler. Onlar hiçbir topluluğu inançlarından dolayı aşağılamadıkları gibi, hiçbir kesimi de inançlarını değiştirmeleri için zorlamamışlar.

İspanyolların Latin Amerika'da yaptıklarını Araplar İspanya'da, Türkler Balkanlar'da yapsalardı, İspanya Araplaşır, Balkan ülkeleri de Türkleşirdi.

Onların uzun ömürlü olmaları, ordularının vurucu gücünden değil, adalet terazilerinin kusursuzluğundan kaynaklanıyordu.


31 Ekim 2001
Çarşamba
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED