|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
11 Eylül, ikinci bir 28 Şubat dalgası gibi. Başörtüsü yasağının İlahiyat Fakülteleri'ne kadar uzanması; bazı "liberal" yazarların, İslâmî hassasiyete sahip insanları, "sömürge valisi" sıfatıyla sorgulayıp, "Talibancı" ilân etmeleri; İslâm ile terörün kasıtlı olarak birarada telaffuz edilmesi ve kimilerinin Usame Bin Ladin'in eylemleri ile 28 Şubat'ı meşrulaştırma çabaları... Ve tabiî, AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'a bitmek tükenmek bilmeyen hücumlar. Menfaatçiler devrede
Aslında, Erdoğan'a yönelik saldırı, sadece, laikçilerden kaynaklanmıyor. Bunun arkasında, çıkarcılar da var; kamu bankalarından beslenerek semirenler, devlet ihalesine girenler, borsa manipülasyonu yaparak, küçük yatırımcının paralarını cebe atanlar var. Tayyip Erdoğan'ın milletvekili olmaması için sarf edilen gayretlerde, Kartel'in medyası baş rolü oynuyor BBC'den iki gazeteci, 40 dakikalık Türkiye programı için ülkemize geldi. Bu arada, benim de görüşlerimi aldı. Laikçi kesimden kimileri, bu İngiliz gazetecilerine hem, başörtüsünün bir "siyasi sembol" olduğunu anlatmaya çalışmışlar, hem de Tayyip Erdoğan'a, askerlerin iktidar fırsatı vermeyeceğini söylemişler. Ben tam aksini ifade ettim. "Bizim ordumuz, seçim sonuçlarına son derecede saygılıdır" dedim. Arkasına halk desteğini alarak gelen birine iktidarı vermemek için, müdahale olmaz. Bu gibi sözler, vatandaşı, Tayyip Erdoğan'a oy vermekten caydırma için yapılan propagandadır. Şu yanlış anlaşılmasın. Elbette, Türkiye'de, halkın seçtiklerini deviren çok sayıda darbe gerçekleşmiştir. Bu açıdan bakınca, milli iradeye saygısızlık yapılmıştır. Ama, dikkat ediniz, seçimlerden yeni çıkan bir taze güce karşı değildir bu darbeler. Sonradan vesileler yaratılmıştır; veyahut iktidarların bazı tavırları ile fırsat verilmiştir. Halk seçerse, desteklerse, Tayyip Erdoğan başbakan olacaktır. Bunu bildikleri için, şimdiden, "hukuken" yolunu kesmeğe çalışıyorlar. Tayyip bitti mi?
Kartel'in bir kanadının iki gazetesi, benzer başlıklar yayınladılar "AK Parti'ye kötü haber" "Tayyip'i bitiren karar." Anayasa Mahkemesi'nin afla ilgili gerekçesinden yola çıkarak ortaya atılan iddiaya göre, "Şartla Salıverme, özel af sayılıyor. Bu sebebten dolayı da, mahkûmiyete bağlı ehliyetsizlikler sürüyor." İddiaları anlayabilmek için, affın geçmişini şöyle bir hatırlayalım. 1999 yılında, 4453 ve 4454 sayılı kanunlar çıktı. İlki, Şartla Salıverme ile ilgiliydi. Bazı hükümlülerin yatmak mecburiyetinde olduğu ceza süresinden, 10 yıl indiriliyordu. 10 yıllık indirim yapıldıktan sonra, hükümlülük süresi dolmuş olanlar, iyi halli olup olmamalarına bakılmadan ve istekleri olmaksızın derhal serbest bırakılıyordu. (Zaten, iyi hale bakılmadan serbest bırakma söz konusu olduğundan, Anayasa Mahkemesi, bir "özel aftan" söz etmiştir. Zira Şartla Salıverme, infaza ilişkin bir olaydır ve iyi hale bağlı olarak, gerçekleşir. Suçun türü değil, hükümlü ön plandadır. Oysa, 4453 sayılı yasada, kimi suçlar Şartla Salıverme'den yararlandırılırken, kimisi istisna kapsamında kalmıştır. İşte bu haliyle, düzenlemeler, Anayasa Mahkemesi tarafından, özel bir af niteliğinde bulunmuştur ) 4453 sayılı yasa Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından veto edilmişti. Meclis, onun yerine, 4616 sayılı Şartla Salıverme Yasasını çıkarttı. Anayasa Mahkemesi, 4616 sayılı yasaya ilişkin çeşitli mahkemelerden gelen başvuruları değerlendirdi, kimi suçları, "Şartla Salıverme", ("özel af") kapsamına aldı; kimini ise, istisnalar arasında bıraktı. Bu bölümün, Tayyip Erdoğan ile bir ilgisi yok. Basına af
1999 yılında, Meclis, 4454 sayılı bir yasa ile, (Kabul tarihi 28.8.1999) 12 yıl veyahut daha az şahsi hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkum edilmiş olanların cezalarının infazını da erteledi. Bu yasa, sadece basın yoluyla işlenen suçlara uygulanacaktı. Cumhurbaşkanı, 4453'ü veto ederken, 4454 sayılı yasayı onaylamıştı. Fakat, Fazilet Partisi, Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırılık iddiası ile, Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi, panel veyahut mitinglerde, sözlü olarak aynı suçu işleyenlerin de cezalarının infazının ertelenmesi gerektiğini belirtti. 4616 sayılı yasa
Bunun üzerine Meclis, 4616 sayılı Şartla Salıverme Kanunu'nu çıkarttı. Bu kanunun birinci maddesi, aşağı yukarı, 4453 sayılı ve Demirel tarafından veto edilen kanunun bir tekrarı idi. Sadece istisna kapsamına giren suçlarda, bazı farklılıklar mevcuttu. 4616 sayılı Kanun'un ikinci maddesi ise, Anayasa Mahkemesi'nin direktifleri doğrultusunda düzenlenmişti. Sadece basın değil, panel veyahut mitinglerdeki konuşmalardan doğan mahkumiyetlerin de ertelenmesini öngörüyordu. Bu yeni düzenlemeden, Erbakan yararlandı. Hasan Celal Güzel ve Tayyip Erdoğan da, cezaları infaz edildiği için, hak mahrumiyetlerinin giderilmesi açısından, 4616 sayılı Kanun'un ikinci maddesinden istifade ettiler. Güzel ve Erdoğan şu görüşü ileri sürüyorlardı: "4616 sayılı Kanun'un erteleme maddesine göre, "ertelemeden yararlanan hakkındaki mahkûmiyet, üç yıllık süre sonunda, vaki olmamış" sayılıyor. 3 yıllık süreç, hakların askıda olduğu bir dönem değil. Ceza almış olanların tamamen özgür oldukları bir süreç. Dolayısıyla, ana mahkûmiyete bağlı olarak ortaya çıkan hak kısıtlamaları da, mevcut değil. Çünkü ana cezaya bağlı olarak, hak kısıtlamaları da erteleniyor." Lehteki düzenleme
Kanunun yayımı tarihinde, Tayyip Erdoğan ve Hasan Celâl Güzel cezalarını çekmişlerdi. Bununla beraber, failin lehindeki düzenlemeler geriye doğru işler (Türk Ceza Kanunu madde iki) ilkesinden yola çıkılarak, ana cezaya bağlı hak kısıtlamalarının kalktığı, hem Erdoğan'ın, hem de Güzel'in siyasi yasaklı olmadığı ileri sürüldü. Aksi görüşte olan Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun iddiası, kabul görmedi. Hasan Celal Güzel'e ve Erdoğan'a, Anayasa Mahkemesi kararıyla, siyaset yolu açıldı. Milletvekili Seçimi Kanunu, "312'den mahkûm olanların, af edilseler bile, milletvekili seçilemeyeceğini" öngörüyor. Siyasi Partiler Kanunu'nda ise böyle bir ibare yok. Siyasi Partiler Kanunu, sadece, "312'inci maddeden mahkum olanların seçilemeyeceğini" söylüyor. "Af edilseler bile" rezervini koymuyor. Bu durumda, Tayyip Erdoğan'ın, bir siyasi partiye üye olmasının veyahut genel başkan seçilmesinin önünde hiçbir engel yok. Sadece, "af edilse bile" ibaresine dayanılarak, kurucu olamayacağı belirtiliyor. Çünkü, kurucu olabilmek için, Siyasi Partiler Kanunu'na göre, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olmak gerekiyor. Siyasi yasak yok
Konu, siyasi hak değil, sadece kurucu olup olmamak ve milletvekili seçilmekle sınırlı iken, Kartel neyin kıyametini koparıyor? Yok efendim, Şartla Salıverme Kanunu'nun bazı maddelerini iptal eden Anayasa Mahkemesi'nin gerekçesinde, "özel aftan" söz edilerek, "özel afta, kısıtlamaların sürdüğü" belirtilmiş. Halbuki Anayasa Mahkemesi'nin o gerekçesi, 4616 sayılı kanunun birinci maddesi (Şartla Salıverme uygulaması) ile ilgili. Ertelemeyi ikinci madde düzenliyor. Zaten Anayasa Mahkemesi de, Güzel hakkında verdiği hükümle, Tayyip Erdoğan için, siyasi yasak şeklinde bir hak kısıtlaması olmadığını ortaya koydu. Tartışma sadece, "affa uğrasalar bile milletvekili seçilemez" noktasında yürütülüyor. Tayyip Erdoğan'ın, genel başkanlığı değil, "Kurucu genel başkanlığı" münakaşa konusu yapılıyor. Bu arada, özel af ile genel affın arasındaki fark şu: Afta da, tıpkı erteleme gibi, mahkumiyet vaki olmamış sayılıyor ve bütün hak kısıtlamaları ortadan kalkıyor. Bu haliyle, erteleme, (kamu davasının açılmaması, açılmış olan davanın ortadan kaldırılması, ve mahkumiyetin vaki olmamış sayılması) sonuçlarını doğurduğu için, özel affa değil, genel affa benziyor. Erdoğan cephesinin, "Af edilse bile milletvekili seçilemez" noktasındaki savunması ise şöyle: "Bu bir af değil ertelemedir. Erteleme, üç yıllık deneme süresinde, hakların aynen muhafaza edilmesini öngörür. Nitekim, Danıştay İçtihatı Birleştirme Kararı'nda (15.1.1990) "ertelenmiş mahkûmiyeti bulunan memur kişinin, deneme süresi bitmeden, görevine son verilmesi, tecilin (ertelemenin) gayesi ile bağdaşmaz." denilmektedir. Memur, cezası tecil edildiği için, görevine devam etmiştir. Kalite yarışı
Erdoğan'ın siyasi yasakları üzerinden hesap yapanlar var. Aynı şekilde, halâ Erbakan'ı, siyasetin dışında tutmak arzusunu taşıyanlara rastlıyoruz. AK Partili Ertuğrul Yalçınbayır, Anayasa Uyum Komisyonu'nda, Erbakan'ın affının ve yasakların toptan kaldırılmasının, siyasi yarışta kaliteyi arttıracağını söyledi. Ama, kalitelerine güvenmeyenler, hiç kaliteli bir yarışı ister mi?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |