|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Maalesef, Ali Bayramoğlu'nun kalemi 'geçici' olarak 'susuturuldu', Sabah gazetesindeki yazılarına son verildi bildiğiniz gibi... Hemen her yazarın kaleminin susturulmasının, o yazarın şahsını aşan anlamları vardır kuşkusuz. Fakat sözkonusu olan Bayramoğlu gibi yazarlar olunca, bunun 'katsayısı' daha da yükselir. Kendi hesabıma Yeni Yüzyıl'da yazdığı günlerden beri takip ederim Bayramoğlu'nu. Son yıllarda yeni bir güne ilk okuyarak başladığım yazardır. Türkiye'nin ve dünyanın içine düştüğü 'netameli' zamanlarda 'demokrat' bir kimliği korumayı büyük bir ustalık ve ahlakla korumayı başarmış ender aydınlardan biridir Bayramoğlu. Bu nedenle herhangi bir kalemin susmasından çok daha kaydadeğer anlamları var Bayramoğlu'nun 'susturulmasının'… Bu ülkede en kolay iş bir 'kamp'ın, daha da özelde bir 'aydın cemaati'nin adamı olmaktır. Defalarca görülmüştür ki, körükörüne devletin siyasetini savunanlar kadar, 'devletçi siyaset'e muhalefet edenler de çoğu kez demokrat bir siyaset yerine 'cemaatçi siyaset' saflarında yer almanın kendine has konforuna sığınmayı daha 'elverişli' buluyorlar. Devletin doğru düzgün bir rasyonel mekanizma olarak çalışmak yerine bir 'cemaat' gibi pozisyon aldığı bir siyasi kültürde, her türlü 'aydın cemaati' de 'devletsi' yapılar gibi yaşamayı doğal sayıyor. Gerçek bir 'aydın kimliği'ne rastlamak çok ayrıksı bir hal oluyor. Etyen Mahçupyan son birkaç yazısında bunu 'aydın kimliği' ile 'kimlik aydını' arasındaki fark olarak belirledi. Belli bir 'kimliğin aydını' olmanın kolaycılığına sapmaz da herşeye rağmen 'aydın kimliği'nizi korumaya çalışırsanız önünüze açılan yol tektir: 'yalnızlık'. İktidar dükalıkları tarafından kuşatılmış bir evrende koyu ve kesin bir yalnızlık.. Bugüne kadar, gerçekten yalnız kalma cesaretini gösterek yazı yazabilen ve gerektiğinde pozisyon alabilen çok az kimse tanıdım. 'Gizli' ya da 'açık', 'makro' ya da 'mikro' veya 'dolaylı' ya da 'dolaysız' bir iktidar biçimine tabi olmaksızın, bir 'entelektüel cemaat'in veya bir 'kültürel hegemonya'nın reflekslerine boyun eğmeksizin yazı yazabilen çok az kimseye rastladım. Ali Bayramoğlu bunların en başında geliyor. Birçok bakımdan olduğu kadar ama en çok da bu bakımdan bu ülkenin en önemli aydınlarından biri… Bayramoğlu'nun yazı yazma sahasının daralmış olduğu bir ülke haline gelmemiz, totalitelerin çarpıştığı bir ortama gömülmek üzere olduğumuzun işareti. Zaten totaliteler üzerinden düşünmeye yeterince yatkın olan bu ülkede, 11 Eylül sonrası daha ağır totaliteler musallat oldu başımıza. Bu noktada her türlü 'savrulmaya' rağmen toplumsal olanı okumakta direnen, okuma faaliyetine toplumsal olandan başlayan Ali Bayramoğlu gibi bakışaçılarına çok ihtiyaç var. Lakin, ülkedeki genel hava totalitelerin çarpışmasına fazlasıyla teşne ve bu durum bütün perspektifleri köreltiyor. Ben ülkedeki havanın Bayramoğlu gibi bir aydının yazı yazmasına zıt bir yöne esmesinin gerçek bir 'sığlaşmanın' işareti olduğunu düşünüyorum. Bayramoğlu'nun kaleminin yeniden çalışmaya başlaması ile bu ülkede herşeye rağmen 'demokratik ve özgür bir gelecek' adına 'yola devam' etmemiz arasında ihmal edilemez bağlar var…
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |