T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Eylül ayı "dert ayı" oldu

Resmi kaynaklar ekonominin beklenenden de daha fazla küçüldüğünü açıklıyor. Açıkladıkları Türkiye ekonomisi. Bu küçülme bütün herkesi vurdu, fakirleştirdi ama en çok da "gariban, işten atılan" halkımızı yaraladı, perişan etti.

Kapanan, üretimi durduran büyük fabrikalarda işsiz kalanların sayısının altı ayda 1 milyonun üzerine çıktığı belirtiliyor. İşte gözüküp de, "ücretsiz izne" gönderilenler, henüz bu kayıtlara geçmediler. Onlar da "para alamayan işçi" olarak ayrı bir derdi yaşıyorlar. Ekonomi düzelecek, fabrika yeniden çalışmaya başlayacak, onlar da yeniden "iş başı" yapıp para almaya başlayacaklarını umut ediyorlar.

Dört yılda Türkiye'yi 40 yıl geriye atanların neler yaptıklarını gazetelerde okuyorsunuz. Türk halkı inim inim inlerken "kendi insanları" köşeyi nasıl döneceklerini, vurgunu nasıl yapacaklarını ayarlamışlar bile.

Ya sayın Başbakanımız nelerle meşgul? Türkiye'nin itibarını, onurunu "IMF'nin ayakları altına atan" bir yönetim, kalkıp "Türk Lirası'nın itibarı" için camilerde "Cuma hutbesinden" medet umuyor. "Ey!.. Müminler doları bırakıp Türk Lirası kullanın. Kendi paranızın itibarını geri verin" denilince paranın itibar kazanacağını sanıyorlar. Hutbeyi verdiren Diyanet İşleri hacca gidecek vatandaşlardan ücretleri "dolar" üzerinden istiyor. Bu bir "yönetim komedisidir", bilgisizliktir, ciddiyetsizliktir.

Devlet önce kendine baksın. Her şeyi dolara bağladılar, ekonomiyi IMF'ye teslim ettiler, şimdi de doları "tu kaka" ilan edip Türk Lirası'nı "cici para" ilan edecekler.

Böyle bir şey mümkün mü?

Ekonomiyi yeniden ayağa kaldırmak elbette pek kolay bir iş değil. Üretimi yeniden artırmak, ekonomiyi yeniden "büyüme" noktasına getirmek elbette "dış kaynak" bulmadan mümkün değil. Ama "imkansız" da değil.

Yeter ki, "iş bilen", yurtiçi ve yurtdışındaki kendi vatandaşına "güven" veren bir yönetim olsun. Bu hükümetin "beceriksizliği" ve ortalıkta dolaşan "kara para ak para, yeşil sermaye, pembe sermaye" gibi söylentiler yüzünden yastık altına ya da yurtdışına giden paraları geri getirecek, "halkın desteğini almış güvenilir yönetim" gerekiyor. Son aylarda büsbütün "güvensizlik" içersine atılan halkımızı, yeniden üretime katacak bir yönetim gerekiyor.

Halkın sırtına "yeni vergi" koyan değil, vergi oranlarını indirip, enflasyon muhasebesini yasalaştırıp, eski hükümetin vergi olarak aldığı ve "eşi dostu kayırmak, politik yatırım yapmak" için çar çur ettiği kaynakların yatırıma gitmesini sağlayacak yeni bir hükümete ihtiyaç var.

Öyle bir hükümet görebiliyor musunuz?

Toplumu kemiren "yolsuzlukları" bile birbirlerine karşı "politik güç" olarak kullanan, ekonomi batıp giderken bundan "bîhaber" olan ve "siyasi istikrarımız" var diyerek her çeşit "çirkinliğe göz yuman" bir hükümetle nereye varılabilir?

Sizin "siyasi istikrarınız" değil, "siyasi korkunuz" var. Halkın içine çıkmaktan korkuyorsunuz. Halkınız size gelip "protesto" yapmasın diye yolları halkınıza kapatıyorsunuz.

Okul mevsimi geldi. İşinden, aşından olan, işten çıkarılınca aldığı ihbar ve kıdem tazminatlarını yiyip bitiren insanlar şimdi "çocuğun okul önlüğü, defteri, kitabı" için kara kara düşünüyor.

Yaz aylarında serinlemek için bir ağacın gölgesine çekilebilme şansına sahip olan bu "kriz mağdurları", kışın ısınabilmek için ne yapacaklar? Odunu, kömürü hangi parayla alacaklar? Bir fırının duvarına dayanıp mı sırtlarını ısıtabilecekler?

Siz Ankara'dakiler, "halkınız perişan" siz hala orada duruyorsunuz.


1 Eylül 2001
Cumartesi
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED