|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
MHP'nin 'temiz parti' imajını bozan 'Vurgun Operasyonu'nun yol açacağı sonuçların sadece MHP ile sınırlı kalacağını düşünmek için safdil olmak lazım. 'Hedefteki adam', ister istemez, MHP'li Bayındırlık Bakanı Koray Aydın. Koray Aydın'ın istifası sağlansa, hatta parti ile ilişkisi kesilse bile, MHP'nin 'yolsuzluk' kavramından 'bağışık' olmadığı ve olamayacağı kanısını gidermek mümkün olmayacak. MHP'nin kendisini bu duruma düşürdüğüne inandığı ANAP'tan bunun 'acısını' bir şekilde mutlaka çıkartacağı da kesin. Bu partiyi yakından izleyen Avni Özgürel dünkü Radikal'de "Ankara'da şu ara herkesin koltuğunun altında 'diğeri'yle ilgili yolsuzluk dosyasıyla dolaştığı herkesin bildiği bir sır" diye yazıyor ve ekliyordu: "… Bazı dosyaların açılıp bir süredir bilgi belge toplandığından ve her an devreye sokulmak üzere el altında tutulduğundan hem Bahçeli'nin hem de Şevkat Çetin'in haberlerinin olması gerek… Şaşırtıcı olan ANAP'ın bu kozu şu aşamada kullanması. Muhtemelen Yılmaz, TBMM yeni yasama yılını açtıktan sonra, ipuçlarını büyük kongrede verdiği ve gerek kamuoyunda gerekse MGK platformunda netice almış göründüğü siyasi atak planının MHP tarafından engellenmesi ihtimalini ortadan kaldırmak istiyor. Ve MHP'nin böyle bir sebeple köşeye sıkıştırılması konusunda dışarıdan da 'yüreklendirildiği' hissini veriyor… Bayındırlık Bakanlığı'nda devam eden soruşturmanın Koray Aydın'ın mesul tutulacağı noktaya tırmanacağını düşünmek akla ziyan. Böyle bir sıçrama hiç şüphe yok ki ANAP'ın planının şaşması demek. Yılmaz mümkün olsa birkaç MHP'li bakanı daha önce itekleyip sonra kurtarmayı arzular…" İşte bu tür yorumlara zemin teşkil eden şeye Türkiye'de 'siyaset', bu 'oyun'u böyle oynayanlara 'siyasetçi' deniyor! Bir başka tanımla, siyaset, 'yolsuzluk pistinde dans' ise, bu pistin 'dansözleri'ne siyasetçi denmiş oluyor. Halkın 'siyaset kurumu'ndan ve 'siyasetçi' tipinden iyiden iyiye soğuması ve hele bir de 'kriz'in yol açtığı artan yoksullaşmasının etkisiyle yolsuzluklara tahminlerin ötesinde bir öfke duymasının sebebini anlamak zor değil. Ve bu manzara beraberinde 'demokrasinin erozyonu'nu da getiriyor. Tıpkı Latin Amerika'daki gibi… İki yıl önce bu vakitlerde Washington'daki araştırma kuruluşu Wilson Center'da idim. Wilson Center, Latin Amerika'da yolsuzluklara karşı politikalar konusunda ciddi bir çalışma yapıyordu. Bu çalışmada Kolombiya'daki yolsuzluk sorunu ve yol açtığı sonuçlar şöyle ifade edilmişti: "Kolombiya'da yolsuzluk sorunu demokratik kurumların zayıflığından kaynaklanmaktadır. Yolsuzluk, kamu ve özel alanların arasındaki çatlaklarda büyüyor ve hükümetin etkinliği ve dürüstlüğü vatandaşların gözünde azaldığı ölçüde genişliyor. Hükümetin faaliyetleri kamuoyunun günlük gerçeklerinden uzaklaştıkça, vatandaşlar siyasi liderlerinden dürüstlük ve duyarlılık beklemekten vazgeçiyorlar. Bu yabancılaşma vatandaş katılımını ve ilgisini azaltıyor ve Kolombiya'nın demokratik sistemini daha da zayıflatıyor. Bu durumun ışığında, yolsuzluk sorunu daha geniş çerçevedeki devlet yönetimi konusundan ayrılamaz ve konuya bütünselliği olan toptan bir yaklaşım gerektirir." 1999'da Kolombiya için okuduklarınızı Türkiye 2001 olarak kolaylıkla tercüme edebilirsiniz… Dünkü yazımızda sözünü ettiğimiz 'Rusya'da Yolsuzluk' başlıklı çalışmaya geri dönüp, şu satırları izleyelim: "Rusya son yıllarda, sonuçta hiçbir yere ulaşmayan, büyük skandallara tanık oldu. Bağrıldı çağrıldı, gürültülü ithamlar yapıldı ve kapsamlı bir soruşturmanın yürütülmesi ve suçlanan yetkililerin mahkemeye çıkartılmaları istendi. Ve sonra bu davalar yavaşça sönüverdi. Ne olduğuna ilişkin sorulara karşılık 'soruşturmanın derinleştirilmesi'nden gayrı bir şey işitilmez oldu. Bu arada gerçek yolsuzluklar engellenmeden, aynen devam etti." 1990'ların sonundaki Rusya için okuduklarınızı da, Türkiye 2001 olarak kolaylıkla tercüme edebilirsiniz. 'Beyaz Enerji' ve 'Mavi Akım' soruşturmalarının gelip dayandığı nokta, yukarıda Rusya için anlatılanlara tıpatıp uymuyor mu? Rusya ve Latin Amerika ülkelerine benzer bir konumda bulunmamak için, Avrupa Birliği'ni hedef alan bir ülke için; bu manzaradan çıkmak şart. Bu nedenle, hükümetin bütün kanatlarını sarmış olan 'yolsuzluklar'ı gideceği yere kadar kovalamak şart. Muhtemelen, tam da bu nedenle, MHP'yi kuşatan ve 'dışarıdan' yüreklendirildiği 'hissini veren' Vurgun Operasyonu'nun ardından, yeni yasama yılıyla birlikte MHP de harekete geçirilerek ve 'dışarıdan' yüreklendirilerek, hükümetin 'diğer' ortağına yönelinecek. Bu yolla ve yakın gelecekte, hükümetin çatırdaması bir 'sürpriz' olmayabilir. Siyaset sahnesinin yeniden 'dizayn' edilmesi, büyük ölçüde bu gelişmelere bağlı. 'Dışarı'ya kızmanın anlamı da yok. Yolsuzluklar yok edilmeden, demokrasiyi elde etmek imkansız….
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |