|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Acaba Mesut Yılmaz, neden hep kibrit alevi gibi parlayıp, sonra birden sönüveriyor? Hani bu "Ulusal Güvenlik Sendromu"nu aşamazsak, Avrupa Birliği Treni'ni kaçıracaktık.. Hani Türkiye'de demokratik hak ve özgürlükler dahi, seçilmişler tarafından rahat rahat konuşulamıyordu.. Yılmaz'ın bu çıkışından sonra, bir MGK toplantısı yapıldı.. Orada "cihet-i askeriye" de, "bildiğiniz gibi yapın" dedi "seçilmişler"e.. Sonra ne oldu?. Mesut Yılmaz, atladı Sofya'ya gidip, maç seyretti.. Şu ana kadar da, ne Mesut Yılmaz'dan, ne de politika oluşturan kamuoyu odaklarından, "Avrupa Birliği için yapılması gerekenler" konulu bir ses çıkmıyor.. Anayasa değişiklikleri konusu bile, toplumun gündeminde değil.. Diyanet İşleri cuma hutbelerinde "Allah T.L.'den razı olsun" diye, imamlara vaaz verdiriyor.. Ama bunun yanında, "Allah rızası için Avrupa Birliği'ne giriş konusunda gerekli şeyleri yapalım" diyen yok.. Sadece, Zafer Bayramı Resepsiyonunda Genelkurmay 2'nci Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt bu konuya girmiş.. - Asker A.B.'ye karşı diyen, çarpılır.. Biz değil Allah çarpar. Atatürk'ün laik, demokratik ordusu, çağdaşlaşmaya karşı olur mu, demiş.. Tabiî ki bu ifadeler de, Mesut Yılmaz için rahatlatıcı olmalı.. Çarpılmanın "ruz-u mahşer"e bırakılması, bir politikacı için, "dünyevi hesaplaşmalar"a göre tercih edilir bir olgudur.. En azından zaman kazanmaktır!. Ama bu arada Avrupa Parlamentosu da, Türkiye'deki hesaplaşmaların zamanına ve mekanına bakmak niyetinde pek değil.. Avrupa Parlamentosu'nun pazartesi günü görüşeceği "Kıbrıs'ın A.B. Üyeliği İlerleme Raporu"nda, Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren ifadeler var.. Örneğin, bizimkilerin pek beğendiği "Ulusal Program"ın Kıbrıs'a ilişkin ifadelerinin, "kabul edilemez" olduğu vurgulanıyor.. Rauf Denktaş bir yandan Birleşmiş Milletler'le "görüşürüm-görüşmem oyunu" oynayadursun.. Biz, Kıbrıs'ı çözümünü de, "Ruz-u Mahşer"e istediğimiz kadar erteleyelim.. Ama Avrupa Parlamentosu raporu, "Türkiye 1974'ten beri Kıbrıs'ta işgal gücüdür" diyor ve "meşru tek yönetim Rum tarafıdır" yargısını seslendiriyor.. Buna göre, "Rum Kıbrıs" Avrupa Birliği'ne girerse ve buna karşı Türkiye de, "Türk Kıbrıs"ı ilhak ederse, Avrupa Birliği, Türkiye ile bütün köprüleri atmaya hazır.. E peki şimdi ne olacak? Nerede Mesut Yılmaz? Yani bu Avrupa Birliği yolundaki tek sorun, "Ulusal Güvenlik Sendromu" değil ki? Galiba sorun, bizim seçilmişlerin, hemen her konuda "çözümsüzlük ve suskunluk sendromu" içinde bulunmalarından kaynaklanıyor.. Nedir Yılmaz'ın "Kıbrıs Planı" peki? ŞAKA
Yaa.. Vah vah!.
Devlet İstatistik Enstitüsü'ne göre, Türk ekonomisi 50 yılın rekor küçülmesini yaşamış.. 2001'in 2'nci çeyreğinde, Gayrı Safi Milli Hasıla yüzde 11,8 küçülmüş.. Bunlar "Devlet İstatistik Enstitüsü" rakamları.. Oysa "Çifte Standartlar Enstitüsü"ne göre, Türkiye ne bu kadar başarılı bir iktidar, ne de böyle parlak ekonomi gördü.. Başka ne diyebiliriz ki?. Şaka yapacak halimiz mi kaldı? TEBESSÜM
MİT'ciler Batı Konukevi Salonu'nda..
Soğuk Savaş'ın casus hikayeleri vardır.. "Gizli Ajanlar"ın nasıl gizli kaldıkları alaya alınır bu hikayelerde.. Mesela, bir CİA Ajanı, değişik bir kimlikle Moskova'ya gönderilmiş.. Orada, Amerika hesabına çalışan bir Rus'la buluşacakmış.. Kendisine, buluşmanın ayrıntılarını anlatmışlar.. - Gorki Caddesi'nde, 16 numaralı apartmanın 4 no.lu dairesinin kapısını çalacaksın.. Kapıyı açan adama, "yağmur yağarsa hava bulutludur" diyeceksin.. O da sana "havada güneş olursa, yağmur yağmaz" derse, anla ki bu ajan Boris'tir.. CİA Ajanı, Moskova'da, verilen adresteki kapıyı çalıp, açan adama "yağmur yağarsa, hava bulutludur" demiş.. Bunu duyan adam da gülmüş.. - Herhalde siz casus Boris'i arıyorsunuz.. O bir kat altta oturuyor, cevabını vermiş.. Dün Sabah gazetesinde, "Başbakanlık MİT Personeli Sosyal Güvenlik ve Dayanışma Vakfı'nın 4'üncü Olağan Genel Kurul İlanı" vardı.. Epey de büyük ve göze çarpan bir ilandı bu.. İlana göre MİT'cilerin Sosyal Güvenlik ve Dayanışma Vakfı toplantısı, 21 Eylül Cuma günü, "Batı Konukevi Salonu"nda yapılacakmış.. Hoş bir durum değil mi? Bayındırlık Bakanlığı veya Enerji Bakanlığı pek şeffaflaşmadı henüz.. Savcılar ve polis, hesapları şeffaflaştırmaya çalışıyor.. Ama MİT, ne güzel şeffaflaşmış.. Bir bölümü "dış istihbarat"ta da çalışmış "bizim ajanlarımız", gazete ilanı ile toplantı yapıyorlar artık.. Acaba bu vakıfta, sadece kadrolu personel mi üye? Parça başı çalışanlar, çift taraflı ajanlar, medya ve diğer mesleklerdeki görevliler de, vakıf üyesi mi? Acaba "Batı Konukevi Salonu", nerenin "Batısı"nda? Özetle, güzel şeyler de oluyor Türkiye'de.. Dileriz, siyaset de MİT kadar şeffaflaşır..
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |