T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Çözüm yolu, "tepe"den geçiyor!.

Hepimiz harıl harıl, "Türkiye krizi" üzerinde yazıyor, konuşuyor, tartışıyoruz..

Hastalığın teşhisini koyduk, semptomları saptadık..

Daha ötesi, "Avrupa Birliği", "İMF", "Dünya Bankası" benzer kurumlar da, "Türkiye krizi"nin boyutlarını ve alınması gerekli önlemleri, çeşitli şekillerde açıkladılar, bildirdiler..

Peki bu krizden çıkış, nasıl olacak?.

Sadece teşhis veya tedavi yollarının bilinmesi yetmez ki..

Nasıl, kim, ne zaman, hangi yöntemlerle, "çözüm"ü gerçekleştirecek?

Belli ki bu gidiş, iyi bir gidiş değil.. Bir toplum, bu kadar ümitsiz ve çözümsüz, dirliğini ve düzenini nereye kadar koruyabilir?.

Artık hepimiz biliyoruz..

Çözüm siyasetin işi.. Çünkü krizin kaynağında siyaset, ya da "siyasetsizlik" var..

Yani Derviş veya başka bir görevli, Türkiye'nin borç sarmalını, şu ya da bu şekilde döndürmeyi başarsa ve ekonomi biraz düzelse, yine "Türkiye krizi" bitmiş olmuyor..

İç ve dış politikanın, idarenin, devlet-vatandaş ilişkilerinin, hukuksal yapının, sosyo-politik tablonun bozuklukları sayısız..

Türkiye'ye, "değişim mühendisi" niteliğinde, vizyonu ve cesareti olan, hem halkın hem "devlet"in desteğini almış, "kimseye borcu olmayan" bir "lider" ve "bir kadro" bulmak gerekiyor..

Ayrıca bu lider ve kadrosunun, "dış dünya"ya ve özellikle Amerika ile Batı Avrupa'ya da, güven vermesi gerekiyor..

Bu "siyasi çözüm" için gereken yaratıcılığı gösterebilirsek, hemen her konuda "ulusal güvenlik" gerekçesiyle "değişim"i engelledikleri ileri sürülen "güçler" de, rahatlar ve uyum gösterirler..

Çünkü bugün, toplumun çeşitli kesim ve katmanlarını saran ümitsizlik ve çaresizlik, "devlet kurumları"ndaki namuslu ve sorumlu insanlar için de geçerli..

Onlar da, kuşaktan kuşağa aktarılan ve yenileri eklenilen "kriz stoku"nun, resmi ideoloji adına bekçiliğini yapmaktan mutlu değiller.

Ayrıca onlar da biliyor ki, "Cumhuriyet Muhafızı" olmak konumu, bir anda, onlarla birlikte Türkiye'yi de Batı'dan kopartıp, Ortadoğu'ya, izolasyona ve sadece "askeri üs" olmaya itebilir..

Demek ki, bu "siyasi çözüm" ya bulunacak, ya bulunacak..

Başka çaresi yok..

Bunu çok erteledik.. Sonuç ortada..

"Güneydoğu sorunu"na çözüm arama noktasından, sonunda "Türkiye sorunu"na çözüm arama noktasına geldik..

Sürekli "kötüye gitmek" bir kader olamaz.. Ne bu kadar çaresiz bir ülkeyiz, ne de insan kaynaklarımız bu kadar yetersiz..

Turgut Özal çapında vizyon ve misyon sahibi bir politikacıdan 10 yıl sonra, eğer ülke yönetiminde Bülent Ecevit Başbakan'sa ve siyasete Mesut Yılmaz'lar, Devlet Bahçeli'ler hakimse, burada bir yanlışlık vardır..

Demek ki çözüm arayışına, "tepedeki değişiklik"le başlamak gerekiyor..

Biliyoruz ki "siyaset ağaları" gitmeden, ne yeni insanlar, ne de yeni politikalar, hayat hakkı bulabiliyor..

Şimdi bunun, demokratik ve hukuksal yollarını bulmamız gerekiyor..

ŞAKA

Bahşişi bol tut!.

Adam, tiyatroda ilk kez oynanacak cinayet piyesinin, galası için salona girdi.. Yer gösteren görevliye, kapıda şöyle dedi..

- Benim biletim, arka sırada bir koltuk için.. Eğer ön sırada boş bir yer bulup beni oturtursan, sana çok iyi bahşiş veririm..

Görevli, o gece gelmeyeceğini bildiği bir seyircinin en ön sıradaki koltuğuna oturttu adamı.. Adam da görevliye, çok küçük bir bahşiş verdi.

Bunun üzerine görevli adamın kulağına eğilip,

- Piyesin sonunda anlaşılacak olan katil, ahçıdır, dedi..

YENİ OLUŞUM

Tayyip Erdoğan güçlü ama, ya ötesi?

Ağustos sonunda yapılan ANAR anketi, "Bugün bir seçim yapılsa kime oy verirdiniz" sorusunun cevabını, yüzde 23,8 oranında "AK Parti'ye oy verirdim" şeklinde çıkartıyor..

ANAP, MHP ve DSP'nin, bu ankette yüzde 5'lerin altına düştüklerini görünce, Tayyip Erdoğan'ın "tabandaki gücü" ortaya iyice çıkıyor..

Ancak aynı ANAR anketinde, "kararsız"ların oranı yüzde 13,1, "Hiçbirine oy vermem"lerin oranı da yüzde 31,5..

Yani, Tayyip Erdoğan'ın oy tabanı dışındaki o büyük alan, hâlâ sahipsiz..

Belli ki, bu alanı doldurup, bir siyasi güç haline dönüştüreceği varsayılan Kemal Derviş, kendisini en fazla pompalayan kesimlerde de erimekte.. Durgunluk, işsizlik rakamları ve "krizden çıkış tarihi"nin sürekli ertelenmesi, Derviş'i siyasete girmeden, siyasi başarısızlığa itiyor..

Zamanında Ecevit koalisyonuna rest çekebilseydi, durumu çok farklı olurdu..

Peki kim dolduracak, yüzde 50'lere yakın seçmen destekli bu boşluğu?

Demirel veya onun iteceği bir isim mi?

İşte siyasetin önümüzdeki aylarına dönük en büyük sorusu, "yeni oluşum"a ilişkin olacaktır..


3 Ağustos 2001
Pazartesi
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED