Çorum Ensar Vakfı'nın davetlisi olarak geçen hafta sonu Çorum'da idim. Amerikalı uzmanların Çorum ziyaretinden duyulan hoşnutsuzlukların etkisi henüz geçmemişti. ABD'nin Ankara Büyükelçiliği Siyasi İşlerden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Lary Silvermen'in, Çorum'da bazı resmi kuruluşlar, siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları ile basın mensuplarına kapalı oturumlar yapmış olması; 1980 Çorum olaylarını henüz unutmamış halkta bu ziyaretler ile 1980 öncesi benzerlikler bulma endişesi uyandırıyor. ABD'li görevlilerin 18 Nisan seçimlerinden önce de Çorum'da araştırmalar yapmış olması, halkın kuşku duymasını haklı çıkaran bir durum.

Sekiz yıl kesintisiz eğitim projesi bir zamanlar dört bin öğrenci mevcudu olan Çorum İmam Hatip Lisesi'ni ziyadesiyle etkilemiş. Oysa Çorumlular için İmam Hatip lisesinin ve İmam Hatipli'nin özel bir yeri var. 1953 yılında açılan Çorum İmam Hatip okulu'nun ilk öğrencilerinden olan Ahmet Ünaldı Bey ile İmam Hatipli kimliği üzerine sohbet ettik. O yıllarda orta öğretimdeki öğrenciler için şapka giyme mecburiyeti var. Şapkalardaki şeritlerin rengi gidilmekte olan okula göre değişiklik göstermektedir. İmam Hatip öğrencileri, şapkalarındaki şeritten tanıyan halk karşılarında muazzam bir dini otorite varmışcasına saygı gösterir. İmam Hatipli olmak bir kimliktir. Alnı secdeli öğrencilere halk maddi, manevi bütün desteğini gösterir. Öğrencilerin sayısı artıkça ek okul binaları yaparlar. Şimdi o binaların dolu tutulmaması için sarf edilen gayret insanın yüreğine dokunuyor.

Kaldığım süre içinde İmam Hatip kimliğine halkın verdiği önemi gösteren anekdotlar dinledim sürekli. Halen Çorum İlahiyat Fakültesi'nde Öğretim Üyesi olan Salim Öğüt Bey'in annesinin hassasiyetini genç kızlardan öğrenmiş olmak bendenizi ziyadesiyle mutlu etti. Küçük Salim İmam Hatip'e başlamıştır. Annesi "Salim" diye seslenir. Babası kızar: "Ne yapıyorsun hanım. O artık din alimi olma yolunda ilk adımını attı. İsmiyle seslenmek yakışık alır mı? Salim Efendi diyeceksin bundan sonra." Hakikaten de o tarihten itibaren annesi oğluna bir daha doğrudan adıyla hitap etmez. Genç bir delikanlıya böyle bir kimlik verdiğinizde ne olur? Karanlık sokaklarda dolaşırken bile elini cebine atmadan yürür genç delikanlı. Perdelerin arkasından kendini gören biri olur da "İmam Hatipli olacak bir de, elini cebine atmış yürüyor" denilebileceğini düşünerek.

Çorum'da çok üzüldüğüm olaylar da oldu. Yedi Sekiz Hasan Paşa tarafından yaptırılmış Hıdırlık Camii'nde sahabeden zatlar yatmakta. Türbelerin içi son derece bakımsız. Diyeceksiniz ki, türbe ziyaretleri üzerine yapılan onca olumsuz sözlerden sonra tekke ile türbe ile bağı olan kim kaldı? Dindar kadınların "gündemi son derece yoğun ve modern" tekkeyi süpürüp temizleyen insanlar bir başka güzel âleme çoktan göçtüler. Doğru. Fakat yerin altında binlerce isimsiz yatanı unutup da, paslı teneke üzerine yazmış olduğu "Türbeye Gider" yazısının altına dünyanın en önemli işini yapmış ta altına imzasını atmak kusur kalmış gibi filan reklam diye kendi adını koymak ne cahilliktir. Bir yerin yerlisi olmak galiba perspektifi kaybetmek anlamına geliyor. Üzüntümü Belediye Başkan Yardımcısı Orhan Horan ve Cavida Horan vasıtasıyla cemaate iletme imkanı buldum. Derhal değiştireceklerini söylediler.

Çorum'da Selçuklular'dan kalmış Ulu Camii ahşap minberinin hazin sonu ise başka bir üzüntü kaynağı. 1306 tarihli yazıtı bulunan ahşap minber, kündekari işçiliğinin en güzel örneklerindendir. Fakat bu güzelliği görmek artık mümkün değil. Cami restore edilirken aklı evveller tarafından korunmak maksadıyla kaskatı bir yağlı boya ile kapatılıvermiş.

Çorum'da ışıl ışıl gençler var. Onlarla tanışmak için davet beklemeyin. Kendini vakfa adamış olan Zekai İşler Bey'e "ben geliyorum" demeniz yeterli. Zekai Bey ve vakfın gönüllü genç kızları Fatma, Ayşe, Gülümser, Esra size ev sahipliği yapmak için daima oradalar. Çorum'dan Türkiye'ye bakmanın insana kattığı zenginliklere sahip olmak istiyorsanız eğer Ensar Vakfı sizi bekliyor.

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu