T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Derviş'in programında sona yaklaşılıyor

Yaklaşık bir ay önce uygulamaya konulan ve çelişkilerle dolu Kemal derviş imzalı programda değişikliklere gidileceği bizzat Kemal Derviş tarafından açıklandı.

Kemal Derviş hazırladığı programın hatalı olduğunu kabul ediyor. Aksi halde değiştirme gereği duymazdı.

Allah aşkına şu hale bakın. Yere göğe sığdırılmayan, krizden çıkışın tek ilacı olarak ilan edilen ve kimsenin toz kondurmadığı programın yanlış olduğu kesinleşmiştir. Kesin olan bir başka husus da Kemal Derviş'in kafasının karışık olduğu, ne yaptığını bilmediği ve teknik altyapısının yetersiz olduğudur. Size belki garip gelebilir, ancak, Kemal Derviş ekonomi bilmiyor. Ekonomi bilimine hakim olsaydı, bu kadar kısa sürede programında değişikliğe gider miydi?

Programdaki çelişkileri bu köşeden okuyucularımıza duyurmuştuk. Devlet'in borçlanmasını zorunlu hale getirdikten, borçlanma dışındaki, örneğin, Merkez Bankası kaynaklarını kullanma gibi, finansman imkanlarını ortadan kaldırdıktan sonra faiz oranını belirleme iktidarınız ortadan kalkar. Bu güç Devlet'e borç verecek olanlara geçer.

Son yapılan kamu kağıdı ihalesinde bu çelişkinin nasıl realize olduğunu hep birlikte gördük. Bankalar Hazine'nin önerdiği faiz oranını beğenmeyerek istediği parayı Devlet'e borç olarak vermediler. Hazine borçlanmayı planladığı miktarı yakalayamadı.

Hazine bankaların istediği faiz oranını vermek zorunda kalacaktır. Merkez Bankası kaynaklarını kullanamadığı için bankalardan borç almak dışında seçeneği bulunmamaktadır. Merkez Bankası Kanunu'nda Kemal Derviş'in isteği doğrultusunda yapılan değişiklikle, Hazine'nin Merkez Bankası'ından kısa vadeli avans kullanma imkanı ortadan kaldırılmıştı. Kamu bankaları yoluyla dolaylı olarak Merkez Bankası kaynaklarını kullanma şansı da bulunmamaktadır. Gidebileceği tek yer Bankalardır.

Hazine'nin belirlediği faiz oranından borçlanma yapmakta zorlanacağını önceki yazımızda çok net olarak belirtmiştik. Tahminimizde yanılmadık.

Bundan sonrası

Bundan sonra Kemal Derviş ekonomide kontrolü kaybetmeye başlayacaktır.

Piyasalar Kemal Derviş'in programıyla hiçbir yere varılamayacağını fark etmişler ve tepkilerini yansıtmaya başlamışlardır. Piyasalar son derece tedirgin. Borsa endeksinin değeri 1 sent civarında olmasına rağmen son 4 günden beri Borsa'da hızlı bir düşüş yaşanmaktadır. Dövizdeki kıpırdanmanın da dikkatle izlenmesi gerekiyor.

Borsa'ya yeni yabancı yatırımcı gelmiyor. Vadesi gelen Hazine bonolarını ellerinden çıkaran yabancılar döviz satın alarak Türkiye'yi terk ediyorlar. Bu noktada Kemal Derviş'in misyonu ile ilgili belirleme yapmakta fayda var.

Kemal Derviş'in misyonu

Kriz öncesinde, Devlet'e borç verenlerin alacaklarının değeri yaklaşık olarak 65 milyar Dolara tekabül etmekteydi. Bu rakamın bugünkü değeri 42 milyar Dolar civarındadır. Devlet'e borç verenler devalüasyon nedeniyle 23 milyar Dolar zarara uğramışlardır. Eğer Kemal Derviş gönderilmemiş olsaydı dövizin fiyatı yükselmeye devam edecekti ve Devlet'e borç verenlerin kayıpları artacaktı.

Devlet'e borç veren ve devalüasyon nedeniyle zarara uğrayanlar arasında yabancı yatırımcılar da bulunmaktadır. İşte bu noktada yabancı yatırımcıların kayıplarını azaltmak ve bonoları sattıktan sonra karşılığı dövizleri güvenli bir şekilde yurt dışına çıkarmalarını sağlayabilmek amacıyla İMF devreye girmiştir.

Devalüasyondan sonra Merkez Bankası'nın kullanılabilir rezervi kalmadığı için yabancılar ellerindeki bonoları satmış olsalar dahi bunları Dolara çevirme imkanları bulunmamaktaydı. Zira, Türkiye'de döviz kalmamıştı. Yabancı yatırımcıları kurtarabilmek için İMF Türkiye'ye kredi vermeye hazırdı, ancak, gönderdiği paranın yerinde, yani yabancı yatırımcıların ellerindeki bonoların bedellerinin dövize çevrilmesinde kullanılmasından emin olmak istiyordu.

Göndereceği paranın yolsuzluklara kurban gitme veya siyasi yatırımların finansmanında kullanma ihtimali bulunmaktaydı.

Bu ihtimalleri ortadan kaldırması veya azaltması ve göndereceği paraya göz-kulak olması için Kemal Derviş'i Türkiye'ye gönderdi.

Kemal Derviş bu görevi canla-başla ve başarıyla sürdürmektedir. Buğday taban fiyatının belirlenmesinde Kemal Derviş'in kahramanca mücadelesini bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Kendisine emanet edilen paraya sonuna kadar sahip çıkıyor.

Hükümet ise iktidarda kalabilmek için bu planı kabul etti. Kabul etmeseydi devalüasyon oranı büyüyecek ve Hükümet de krizin altında kalacaktı. Kısacası al gülüm-ver gülüm.

Bundan sonra ne olacak sorumuza dönebiliriz.

Kemal Derviş dövizin fiyatının yükselmemesi için elinden geleni yapacaktır. Yabancı yatırımcılar Hazine bonosundan çıkıp paralarını dövize çevirme işlemi tamamlanana kadar dövizi baskı altında tutmaya devam edecektir. Bunu yapabilmesi için elindeki tek silah faizdir. Faiz oranlarını yükseltecektir. Misyonunu tamamladıktan sonrası tufan.

Mevcut makro ekonomik göstergeler, Kemal Derviş'in piyasaları kontrol etmekte zorlanacağına işaret etmektedir. Kemal Derviş hızla güven kaybetmekte ve piyasaların ateşi yükselmektedir. Yeni ve daha büyük bir devalüasyon sonbahardan önce gelebilir. İşte o zaman Türkiye ve Türk halkı çok zor günler, savaş şartlarından daha ağır günlerle karşı karşıya kalacaktır. Allah bu Millet'e yardım etsin.


1 Haziran 2001
Cuma
 
NURETTİN CANİKLİ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED