T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Medya uleması

İki hafta önce izlediğim "Ceviz Kabuğu" programı endişelerimi artırdı: Ramazan geliyor ve biz bu mübarek ay vesilesiyle yapılacak dini programlarda "medya uleması"nın nice "özgün" yorumlarını dinlemek zorunda kalacağız. Bu programı izleyen günlerde kimi görmüşsem o akşam yapılan dini yorumun sığlığı ve yanlışlığını vurguladı. Birçok dostum sonuna kadar izlemeye tahammül edemediğini söyledi. İtiraf edeyim ben de ancak bir buçuk saat kadar izleyebildim. İşin en vahim yönü programa katılan konuşmacının "Prof. Dr." ünvanını taşıması ve İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi olması.

Aslında İlahiyat Fakülteleri'nde çok değerli öğretim üyeleri var. Bunlar kendi sahalarında özgün yorumları ve değerli eserleriyle İslami ilimlar alanında önemli bir hizmet ifa ediyorlar. Ancak bunların bir kısmı medyaya çıkmayı arzu etmiyor; çekildiği köşesinde ilim yapıyor, bir kısmı da medyanın ilgisi çekemiyor. Medya geçtiğimiz beş-on yılda kendi ulemasını kendisi yarattı. Şöyle hafızamı yokladım; medyada sürekli yer alan ve yorumlarıyla çoğu zaman kafa karışıklığına sebep olan bu "medya uleması"nı isimlendirmeye çalıştım; hepsinin benzer özelliklere sahip olduğunu hayretle gördüm.

Hemen hemen tamamı muhtemelen ailelerinin yönlendirmesiyle Kur'an kurslarına gidip hafız olduktan sonra o çizgiyi devam ettirip -o yıllarda İmam Hatip Okulu mezunlarının üniversiteye gitme şansı çok sınırlıydı- İslami ilimler tahsili yapmak zorunda kaldılar. YÖK Kanunu'yla Yüksek İslam Enstitüleri fakülte haline getirilince akademik kariyer imkanı doğdu, bugün sahip oldukları akademik unvan basamaklarında yükselmeye başladılar ve sonunda bu basamağın en üstüne çıktılar. Kimisi idari makamlara da kavuştu. Kabul etmek gerekir ki birçoğu bu sayede sınıf atladı; içinde doğduğu ve konuşmalarında, davranışlarında zaman zaman izlerini taşıdığı sosyal çevrenin dışına çıktı. İşte bu "ulema" zümresi, sınıf değişikliğini sürekli kılmak ve mümkünse daha yukarılara çıkmak için egemenlerin hoşlandığı bir dini söylemi seslendirmeyi çıkar yol gördüler. Ve böylece bir taraftan hakim siyasi otorite diğer taraftan medya tarafından keşfedildiler. Medya bu madenleri keşfedince de gerçek İlahiyat ulemasına kapılarını kapadı. Kapadı çünkü işlerine gelen yorumları onlardan değil, bu ulemadan alıyordu ve bu ulemanın orta oyununu andıran konuşma ve tartışmaları reyting sağlıyordu.

Bu ulemanın çok önemli bir özelliğini daha eklemeliyim: bunlar İslami ilimlerin her dalında uzman. Din pedogojisinde yetişmiş olanı tefsir yazıyor, tasavvuf tarihi uzmanı her alan mütebahhir, kelamı ihtisas alanı seçeni Kur'an mütercimi, hadis ihtisası yapanı her sahada fetva uzmanı, sosyolojide doktora yaptığı söyleneni moda desinatörü; İslam'a uygun elbise modelleri çiziyor. Bu söylediklerimde hiç mübalağa payı yok. Hiçbir dalda dikiş tutturamayan işsizlere mesleği sorulunca "ne iş olsa yaparım" der ya, bunlar da İslami ilimlerin her dalında tam yetkiyle söz sahibiler. Her konjonktüre uygun yorum üretiyorlar.

Bu sözlerimle farklı fikirlere karşı çıktığım zannedilmesin. Tam tersine önemli bir kırılma noktasından geçtiğimiz şu yıllarda farklı dini yorumların ortaya çıkmasını gelecek için faydalı hatta gerekli görüyorum. İslami ilimlerin yeni bir canlılık dönemine girmesi için bu yapılmalı. Yapılmalı da sağlam ilmi esaslara dayanarak yapılmalı. Ve bu farklı yorumlar doğrudan televizyonlarda halka değil, öncelikli olarak İlahiyat ilim muhitlerine sunulmalı ve ilim adamlarının testinden geçmeli. Bu yapılmıyor; medyatik ulemanın son yıllarda yazdığı kitaplar, -köşe yazılarının kitaplaştırılmasından bahsetmiyorum- ilmi kongrelere sunduğu tebliğler, ciddi dergilerde yayımlanmış makaleleri kaç tane doğrusu merak ediyorum. Benim karşı çıktığım medyatik kalma uğruna bu ulemanın ihtisas alanlarıyla ilgili olmayan konularda yalan yanlış yorum yapması. İşte yaklaşan Ramazan endişelerimi bu yüzden artırıyor. Nasıl dişimiz ağrıyınca göz doktoruna gitmiyorsak, yaptırdığımız evin statik hesaplarını makine mühendisine yaptırmıyorsak, televizyonlarda ceza hukuku yorumlarını ticaret hukukçularından dinlemiyorsak İlahiyat camiasındaki ulemadan da kendi ihtisas alanlarıyla ilgili konuşmalar, yorumlar bekliyoruz. Ramazan'daki kültür programlarından yararlanmamız biraz buna bağlı...


9 Kasım 2001
Cuma
 
M.AKİF AYDIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED