|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
'Anchorman'ler sokağa
O, farklı bir anchorman. Klasik 'anchorman'ler gibi stüdyoyla sınırlamıyor kendisini... Bazen sokağa çıkıp haber topluyor, bazen de konuşmacı olarak gittiği sempozyumda bir başka konuşmacıyla röportaj yapıyor. Kendi deyimiyle ustalarından öğrendiği, "Haberci oturan adam değildir. Oturan seyircidir" düsturuyla hareket ediyor. Akşam ekran karşısına geçince de Türkiye'de şimdiye kadar görülmemiş bir haber bülteni sunuyor. A Takımı'nda 9 yılı, televizyonculukta 16 yılı, gazetecilikte de 29 yılı geride bırakan ve bu süreç içinde Türkiye'nin Savaş Abi'si olan Savaş Ay, yeni bir formatla yeni yayın dönemine giren Flash Tv'nin anchormanı olarak çıkıyor izleyici karşısına. Ancak, farklı bir ana haber bülteniyle. Akşam 21.00'de başlayıp 23.00'e kadar giden, küçük bir aradan sonra daha soft bir tarzla 01.00'lere, 02.00'lere kadar süren bir bülten. Haberle iç içe Her haber spikerine sorulan klasik soru, "Haberin ne kadar içindesiniz?", Savaş Ay için abes kalıyor. Çünkü, bazen sunacağı haberi kendi yapıyor. Gece ekibiyle birlikte nöbet tutuyor. Böylece de hayatın içindeki ritmi yakalamış olduğunu düşünüyor. "Benim anchormenliğim böyle" diyen Ay, savaş muhabirliği yaptığı yıllarda ünlü gazetecilerle birlikte çalışırken onları gözlemlediğini, şimdi de onları taklit ettiğini söylüyor. Ay, habercilikte o kadar olmasa da, insanlarla diyalogta ve sokağı iyi tanımakta başarılı olduğunu belirtiyor. Krizin medyada birçok kişiyi mağdur ettiğini söyleyen Ay, gazeteciliğin de altın devrinin başlayacağını söylüyor ve ekliyor: "Medyada işten çıkarmalar olunca, kalanlar daha ajite bir şekilde işlerine sarıldılar. Bu küllerin içinden Zümrüt-ü Anka kuşu gibi gazeteciler kendini yeniden yaratacaklar." 32. GÜN'ÜN HAYLAZ ÇOCUĞU Birçok başarılı gazeteci gibi 32. Gün ekolünden gelen Savaş Ay, kendisini bu okulun haylazı olarak görüyor: "32. Gün'de yetişen diğer arkadaşların belgesel ve araştırmacı gazetecilik tarzları var. Ben daha haylaz olan mahallenin çocuğu tarzını benimsedim. Çünkü ben o kültürü biliyorum. Ankara kulislerini, siyaseti sevmiyorum." "Ustam" dediği Birand'a büyük bir vefa borcu olduğunu söyleyen Ay, geldiği yerde Birand'ın katkısının olduğunu anlatıyor: "A Takımı için teklif aldığımda ilk gittiğim insan Birand ustam oldu. Programdaki kılığıma kıyafetime kadar onunla karar verdik. Sonraki yıllarda yap dediği şeyleri yaptığımda fayda elde ettim. Yapma dediklerini yaptığımda da zarar gördüm." SEYRİ ŞAHANE
Senyor Terim'den Bay Terim'e Havva Setanay İlhan'dan bir ekran notu: "Galatasaray'a UEFA Kupası'nı kazandıran Fatih Terim'in İtalya'nın Milan takımına transfer olması tüm Türkiye'nin gurur kaynağı olmuştu. Terim'in evrensel çaptaki başarısı, cesareti ve şöhreti, geniş hedef kitlelere ulaşmak isteyen tüm reklam ajanslarının iştahını kabarttığı için, ünlü teknik direktörün İtalya'da nasıl bir hayat sürdüğünü yerli reklam filmlerinden izler olmuştuk. O, teknik direktörlüğünün yanısıra bir reklam yıldızıydı aynı zamanda. Terim'in Türkiye'de 'Avrupa'yı fetheden Sultan Fatih' edasıyla karşılanmasını, toplumsal bilinçaltımızdaki kollektif kompleksin su yüzüne çıkmasına bağlayabiliriz. Ancak milli gururumuzun sembolü haline gelen Terim'in Milan takımındaki görevine son verilmesi akan suyu tersine çevirdi. Terim'in Milan'dan ayrılmak zorunda kalması, sadece bir teknik direktörün görevinden alınması anlamına gelmiyordu çünkü; bu aynı zamanda mili övünç kaynağımızı besleyen kuyuya atılan bir taştı."
|
|
|
|
|
|
|
|