T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Hurafe ve ayet, yanyana mı?

Millî Eğitim Bakanı, MHP destekli, DSP'li Bostancıoğlu'nun bir ilköğretim okulunun açılışında, söylediği sözlerin içinde, "ayetle hurafeyi" birlikte zikretmesi, işi karıştırmasından ileri gelmez, temelde sahip olduğu ve kendisine vücut veren zihniyetin, "ayet-hurafe" söyleminde "ayet"i de "hurafe" kabul ettiğinin bir mantalitesi yatar!..

Yoksa bu işte bir sarsıntı veya, aklî melekeyi kaybedip, "zuhul eseri" raydan çıkma diye bir şey olamaz.

Bunların, son yüz yıldaki ilerleme ve değişmede ana hedefleri, milletimizin "ruh kökü"nü teşkil eden İslamî akide ve imanın üzerine bir başka inanç ve felsefeyi bina etmede, ilk önce "Kur'an ahkamı"nın topluma vücut veren kurallarını, evrensel ilkelerini red ve cerh ederek, inkarcı bir sapmaya dalmalarından ileri gelmektedir.

Her İslamî kural, her İslamî ilke ve vahiy ürünü için aynı yöntemi kullanırlar: "Hurafe ve doğma!" diye!..

Son yüz yıllık Batılılaşma'nın ana serüveni bu noktada düğümlenir. Ve her İslamî ilke, her vahye dayalı kurum ve görüntü, hayat tarzı ve süreklilik üzerine saldıkları bütün oklar, toplar ve füzelerin başlıkları aynı adı taşır: "Doğma ve hurafe!"

Ve gidip dayandırdıkları yer de "Ortaçağ"dır...

Kurtuluş ve diriliş döneminde, her şeyde, "cehd ve gayret" gösterip milletin "din ve imanı" üzerine secde ettiler. Bütün iç hesaplaşmaları terkettiler, "yedi düvel"e karşı milletin bitip tükenen maddî imkanları yerine, "manevî değerleri"ni dillerine dolayıp, asıl hedefe ulaştıktan sonra, dönüp kendilerine vücut veren "imanlı ve kararlı" vatan evladına sırt çevirdiler.

Her türlü kurum ve eğitim yuvasını horlayıp, "Ortaçağ kalıntısı" diyerek, silip attılar.

Öğrenci ve öğretmenleri, "Bozkurt" kılığında "izci" diye kırlara saldılar, sonra da, veli ve ebeveynine saldırdılar:

"Yobaz ve mürteci!" diyerek, bir kısım mevkutelerde salyalarını akıtırcasına, kurtuluşa ve dirilişe vücut verenleri aşağılayıp, mizah malzemesi yaptılar...

Batı'da, asırlarca horlanan "Çifıt Yahudi"nin yerine, bu sefer "Din yobazı imam" diye, her sarıklı ve cüppeliyi bertaraf etmekte yarışa kalktılar ki, sadece bir İbrahim Edhem adında, Ankaralı bir genci, 22 yaşında, "Hayatı Beşer ve İslam'da Tesettür" adlı 50-60 sayfalık bir "risale"sinden ötürü, Urfa'da astılar da Hüseyin Cahid'in "Tanin"i, sehpadaki resmini çekip, "İbrahim Edhem haini cezasını buldu" diye manşetlere taşıdılar.

Daha dün ölen Berin Nadi'nin kayınpederi Yunus Nadi bile "Cumhuriyet"ten önce, Rodos'tan geldiğinde, "İslâm şeriatına sarılmakla kurtuluruz" deyip, "İttihat-ı İslam'ı" savunmuş, ne zaman ki yeni dönem geldi, gazetesinin etrafında Ağaoğlu'nu, Gökalp'i, Kılıç Ali'yi, Ali Çetinkaya'yı ve İstiklal Mahkemesi savcıları ile üyelerini topladı, o zaman da "irtica hortluyor" diye diye, "Akbaba"ları "cahil Müslüman"lar üzerine saldılar..

Şimdi de aynı şekilde, aynı referansı kabulle aynı kulvarda koşarken, yine "Ortaçağ'dan kalma fikirler" diyerek, İslam'ın evrensel ilkelerine, vahye dayalı kural ve emirleri "birer doğma" gibi gösterip, istismarcılıkta yarışa kalkışıyorlar.

Bunlara, yaptıklarını çok görmemelidir. Çünkü, bunlara vücut veren fikir babaları, nice Müslüman kanı döküp, zulme giriştiler.

Dikkat edilir ve incelenirse görülecek ki, 27 yıllık dönemde (1923-1950) hiç bir "Millî Eğitim" Bakanı, hiçbir şekilde "İslam" veya "din" kelimesini ağzına almış değildir. Hiçbir şûrada, hiçbir eğitim ve öğretim yılı başında veya diploma töreninde "doğma" ve "hurafe" kabul ettikleri "İslam ahkamı" ve "Kur'an'ın nizamat veren ayetleri"nden bahsetmiş değillerdir.

Bunlar, dün olduğu gibi bugün de "ayet"in içeriğini "hurafe", Kur'an'ın ahkamını da "doğma" sayan bir doğmatizm ve fanatizmin ürünü olarak sürekli var olup gideceklerdir. Onun için, bu yeni icad olmuş bir "tepkici akım" diye sayılmamalı...

Bu "klancı zihniyet" var oldukça, hiçbir zaman "site devleti"nden "medine (şehir) medeniyeti"ne ulaşmamız mümkün olmayacaktır.

Pozitivist kafa, hiçbir zaman reel yöntemler kullanması mümkün olmayacak bir maceraya girmiş ya, rakamlar değişse de, "milenyum"la bir ilgisi olmayan birer "pre-historik yaratık" olarak unvanını sürdürecektir!..


9 Kasım 2001
Cuma
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED