T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i
Bilgisayar'da fiyatları indirdik

Y A Z A R L A R
Merak etmeyin, hükümet sürer...

İki hafta aradan sonra ülke durumunun özeti tek cümlede: Hükümet devam ediyor... Fiyakayı bozan sorunlar bütünüyle ortadan kalkmış değil, ancak hükümetin geleceğinin tehdit altında olmadığının bütün işaretleri ortada. İki hafta öncesine kadar manşetinden "Öldük, bitiyoruz" mesajları veren gazeteler, "Yazarımız araştırdı, her şey tozpembe" diye okur karşısına çıkıyor; koalisyon partilerinin birinden gelen itiraz, tek-sesli yorumlarla "Terbiyesiz" bulunup kınanıyor. AKP lideri Tayyip Erdoğan'ın, "Hükümet gitmez, çünkü daha yapacakları var" kinayeli takılması durumun bir başka yönden özeti...

Hükümetin ömrünün uzun olacağına dair tespitler yanlış değil; bu iktidar, metafizik bir müdahaleyle sarsılana ya da anayasada yazılı seçim süresi dolana kadar (artık hangisi daha önce gelirse), ülkeyi yönetmeyi sürdürecektir.

Türkiye'de yaşananla dünyanın diğer köşelerinde olan-bitenler arasında önemli yakınlıklar var. Daha yeni ziyaret ettiğim için ABD ile karşılaştırma yapabilecek durumdayım: İki ülke arasındaki siyasi benzerlikler olağanüstü şaşırtıcı...

Bu benzerliğin bir bölümü, Türkiye'nin yakın geçmişte yaşadıklarının ABD için 'örnek' teşkil etmesiyle ilgili. Güçlü bir ses çıkıp "Ne oluyorz?" demezse, ABD, siyasi, sosyal ve hukuk sistemleri açısından Türkiye gibi bir ülkeye dönüşecek. 11 Eylül sonrasında ABD'de meydana gelen gelişmelerin bize özgü sandığımız '28 Şubat' sürecini akla getirmesi boşuna değil; ABD, adım adım o yöne doğru yol alıyor...

Ancak, benzerliği daha da çarpıcı hale getiren, Washington ve Ankara'da varolan iktidarların yapısı... Geçen yılın kasım ayında yapılan Amerikan tarihinin en garip seçiminde, ülke genelinde rakibinden daha az oy aldığı halde, sistemin ikinci seçmenli özelliği sebebiyle, Florida eyaletinin sunduğu bir kaç yüz oyluk farkla, başkanlığa George W. Bush gelmişti. Oy kullananların yarıdan fazlasının tercih etmediği Bush yönetimi, medyanın sağladığı destekle, ABD'de parti farklarını bile ortadan kaldıran bir birliği temsil eder hale geldi. Ankara'daki iktidar da, arkasında halk desteği kalmasa da, 28 Şubat'ın haksız rekabet ikliminde medyanın sağladığı moralle sanki tek partili bir sistemin iktidarı kadar güçlü.

ANAP'ın parti içerisinde Mesut Yılmaz'dan sonraki en etkili koltuğunu işgal eden Erkan Mumcu'nun çıkışını bu gerçek ışığında değerlendirmek gerekiyor. Mumcu'nun bu ilk çıkışı değil; ANAP'ın başta genel başkan Yılmaz olmak üzere başka yetkilileri de değişik zamanlarda sıkıntıya sebep olan sert eleştirileri hükümete yöneltmişlerdi. Kendisini de esirgemeyen eleştiriler karşısında geçmişte susmayı yeğleyen Bülent Ecevit'in bu defa farklı davranması için bir sebep yok. ANAP'ın da, ağır eleştirilerinin dikkate alınmamasını hükümeti sarsmaya kadar vardırması herhalde beklenemez. Bu iktidar, çok kuvvetli bir tutkal sayesinde birbirinden ayrılması mümkün olmayan unsurlardan oluşuyor.

Erkan Mumcu'nun çıkışını partide liderliğe oynamasıyla ilişkilendirip kişisel tavır sayanlar var. Yanlış. Daha yeni kongresini yapmış bir partide, liderlik, ancak mevcut liderin arzusuyla değişebilir; Mesut Yılmaz'ın koltuğunu terk etmeyi düşünmediği ise belli. Erkan Mumcu bunu bilmez mi? ANAP lideri habersiz görünse (hatta, sonuçta koltuğunu altından alsa) bile, Mumcu'nun çıkışının parti yönetiminin planı olduğunu düşünmek zorundayız. ANAP hükümette 'farklı' konumda durduğunu kayıtlara geçirme çabasında.

Bu çıkışın 'talihsizliği', ne yaptığını bilmez görünen iktidarın tek elle tutulur projesi olan 'köy-kentleri' hedef almasıdır. İster 'çağdışı' bir görüş olsun, isterse 'nostaljik' esintiler taşısın, mâlî kaynağı bulunan, ilk adımları atılan ciddi ve tutarlı bir proje 'köy-kent'... 11 Eylül sonrasında kanıt tartışmalarında (Ecevit'in, "ABD eldeki kanıtları yeterli görüyorsa, bu bizim için de kâfidir" sözünü unutmayalım), Afgan Savaşı patlamadan önce asker gönderme tartışmalarında (Ecevit, "Askerimiz gitmeyecek" dediği sırada ilk kafile hazırlanmıştı bile) yaşanan çelişkiler, 'köy-kent projesi' için söz konusu değil...

Hükümet devam edecek... Diğer konular otomatik vitese bağlı olduğuna göre, Başbakan Ecevit'e köy-kent projesini yürütmeyi çok görmemek gerekiyor... Daha doğru davranış ANAP'ın da kendine özel bir proje aramasıdır...

Dinleyeceklerini bilsem, belki ben de tavsiyede bulunabilirim.


19 Kasım 2001
Pazartesi
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED