|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Gösteri dergisinin Ekim-Kasım sayısında, Feridun Andaç'ın Selim İleri'yle, İleri'nin son romanı "Bu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak" üzerine yaptığı bir söyleşi yer alıyor. Esasen, söz konusu söyleşi, yalnızca Selim İleri'nin bu son romanının, gerek yazılış serüveniyle (yazar, romanına bir öykü olarak başladığını ve metnin bu öyküden uç bulup üç kere yazıldığını ifade ediyor) romanı yazmaya yönelten duygu ve düşünceyi (yazar, yakaladığı bir 'acı'dan kalkarak, "ayrılık için bir roman" yazmayı düşündüğünü ve bunun da ancak "bir 'içtenlik' dürtüsü"yle gerçekleşebileceğini hissettiğini belirtiyor), gerek roman kurgusu, olay ve ilişkiler ağını, gerekse baştan beri otobiyografik bir roman yazmayı isteyen yazarın 'ben' duygusunu dönüştürme gayretinin açılım noktalarıyla "içli, sızılı bir gidiş"i koyultmayı merkeze almakla kalmıyor; aynı zamanda Selim İleri'nin yazı hayatının oluşum süreciyle bu sürecin dayanaklarını, roman/öykü sanatına dair yaklaşım biçimiyle algılayış içeriğini, öte yandan hayat karşısındaki varoluş tavrı ve sezgisel yaklaşımıyla artık iyiden iyiye yozlaşmış görünen insan/toplum ilişkilerine bakışını, bir yazarın iç çelişkileriyle hayâl kırıklıklarını, hassas bir kişilikten sızan yazar sorumluluğuyla okurları bağlamındaki görüşlerini, yazarlık idealleriyle kimi zaman örselenmiş duygu/düşünce dünyasının sancılarını ve en nihayet, kendini görmek/bulmak arzusuyla içinin titrediği 'yer'i gözler önüne sermesi bakımından da ilgi çekici bir ağırlığa sahip. Dolayısıyla, söyleşinin bir taraftan Türk roman ve öykücülüğüne eserleriyle katkıda bulunmuş değerli bir yazar olan Selim İleri'yi bu son romanı ekseninde değerlendirecek/yorumlayacaklar için bir 'ön-kılavuz', diğer taraftan yazarı kendi diliyle daha 'içerden' kavrama, anlama/anlamlandırma imkânı açısından okuyucularına sunulan bir tür 'sahih harita' işlevi taşıdığını söylemek mümkün. İsterseniz, Selim İleri'nin iç-dünyasında yeşeren muhayyile gücüyle dış dünyanın gerçekliği ve belirleyiciliğinin, nasıl ve hangi bağlamlarda kesişip örtüşerek karşımıza yepyeni bir 'yazar dünyası' çıkardığına ilişkin, bana oldukça dikkat çekici 'yöneliş' gibi gelen bir yaklaşımı alıntılayalım: Feridun Andaç soruyor: "Mekân duygusu yoğun olan birisiniz. Anlatılarınızda bunlardan hiç kopmadığınız bilinir. Sizin için hep besleyici yanları bulunan mekânların anlatımını burada da önceliyorsunuz. Yazınızın kaynağı da bu. Burada kopamadığınız, sizi besleyen neresi?" Selim İleri'nin bu soruya verdiği cevap, şahsen benim için de benzeri bir 'mekân' hissiyatını içerdiğini sandığım ve bu bakımdan, doğrusu söyleşinin pek çok bölümünde olduğu gibi bu bölümünde de kendi hâlet-i rûhiyeme vurgu yaptığını düşündüğüm bir 'tercüme' olarak ifade bulmuş: "Bahçeler galiba. Gözümü kapar kapamaz, 'Bu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak'ı hep harap olmuş bahçeler içinde görüyorum. (...) Bahçeleri 'güzel', 'etkileyici' anlatmak istediğimi hatırlıyorum. Her şeyin bu kadar acıya koşullandığı ortamda o bahçelerden beslenmek istedim." Evet, "bahçe" 'imgesi' kimi şair ve yazarlarda son derece kuvvetli bir 'yazma' dürtüsü uyandırır ve çoğu zaman, içten içe 'aşkın' bir mekân çağrışımı yaşatır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |