|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Şimdi adını hatırlamadığım uluslararası bir örgütün geçenlerde açıklanan raporunda, "piyasa ekonomisi"nin lâyıkıyla işlediği ülkeler sıralamasında Türkiye, en alt sıralarda yer alıyordu. "Yazık" demiştim haberi okuyunca; demek hiç değilse 50 yıllık bir tarihi olan "Her mahallede bir milyoner!" politikamız da sınıfta kalmış! Şu kadar yıldır "piyasa ekonomisi" ile yatıp kalkmamıza rağmen, demek bu konuda da bir arpa boyu yol ancak almışız... Sözünü ettiğim raporun üzerinden birkaç gün ancak geçmişti ki, bu kez Hürriyet'in 17 Kasım tarihli sayısının birinci sayfasını süsleyen şu haberle karşılaştık: "Dünyanın en ilginç holdingi". Yalan değil, gazete usta bir haberciliği gerçekleştirerek "taşı gediğine" koymuştu. Haksız mıyım "Dünyanın en ilginç holdingi" ifadesi tek başına çoook şeyler anlatmıyor mu? Sadece başlığına değil, haberin şu ilginç spotuna da bir gözatın: "Ordu Yardımlaşma Kurumu" (OYAK), kuruluşundan 40 yıl sonra ilk kez faaliyet raporunu kamuoyuna açıkladı. OYAK'ın 3'ü general, 2'si emekli subay, 2'si sivil olan Yönetim Kurulu da fotoğraflarıyla ilk kez tanıtıldı." OYAK deyip geçmeyin; yine Hürriyet'in haberine göre, bu kuruluş "Türkiye'nin en güçlü 10 şirketi arasında" gösteriliyormuş. Peki OYAK'ın faaliyet raporu ve yönetim kurulu, tarihinde ilk kez niçin kamuoyuna açıklanıyor? OYAK Genel Müdürü Coşkun Ulusoy, OYAK'ın halka açık bir şirket olmamasına rağmen, sadece "şeffaflık" ilkesi gereği bu açıklamayı yaptıklarını söylüyor. Yani hiçbir "mecburiyet" filan yok; sırf bizi memnun etmek için... Hürriyet'in "kül yutmazlık"ı devam ediyor: "2000 yılı faaliyet raporunda OYAK'ın 8 kişiden oluşan yönetim kurulu fotoğrafında, J. Tümgeneral Osman Özbek yer almasına karşın, Özbek'in yönetim kurulundan ayrıldığı, yerine, J. Tümgeneral İbrahim Açıkmeşe'nin geldiği öğrenildi." Demek ki, Ulusoy'un sözünü ettiği "şeffaflık"a henüz ulaşılmış değil! Peki madem ki OYAK bundan böyle "şeffaflık" ilkesine sıkıca sarılmıştır, o halde şimdi de hepinizin aklından geçtiğini sandığım şu soruyu soralım: Faaliyet raporunun ve yönetim kurulunun (ilk kez) açıklanmasıyla OYAK'ın artık "şeffaf" bir kuruluş haline geldiğini ileri sürebilir miyiz? Bana sorarsanız, "şeffaflık"tan henüz çoook uzağız derim... Meselenin "şeffaf" hale gelebilmesi için, herşeyden önce şu temel sorunun cevabını almamız gerekiyor: "Piyasa ekonomisi" saltanatının sürdüğü ülkelerde, ülkenin en güçlü 10 şirketi arasında yer alan bir kuruluşun yönetim kurulunda 2'si emekli, 3'ü görev başında olmak üzere 5 askerin yer alması olağan bir hadise midir? "Şeffaflık"a ilişkin ikinci soru ise herhalde şu olmalıdır: OYAK, "piyasa ekonomisi" kuralları içinde işlerini yürütürken, faaliyet gösterdiği onlarca işkolundaki diğer işletmelere kıyasla vergi, harç, v.s. kalemlerinde avantajlı bir konuma sahip midir? Yani bizim dünya sıralamasında en alt sıralarda yer alan "piyasa ekonomimiz" içinde, rakip kuruluşlarla eşit koşullar altında mı rekabet etmektedir, yoksa ortada bir "haksız rekabet" mi söz konusudur? Mesela OYAK'ın son dönemde iddialı olduğu "Bankacılık" sektörü? Bu sektörde OYAK'ın peşpeşe sahip olduğu bankaların logolarının altına "Bir OYAK kuruluşudur" notunu düşerek, mevduat sahiplerine "Biz Ordu'nun bir kuruluşuyuz; dolayısıyla paranızı kamuoyu araştırmalarında 'en güvenilir kurum' olarak çıkan Ordu'nun bankasına yatırırsanız güven içinde olursunuz!" imasında bulunması olağan mıdır? Biliyorum, çenemi boşuna yoruyorum ve sizin "Sana ne be adam, onu da banka sahipleri düşünsün!" diye homurdandığınızı duyuyorum! Tabii ki haklısınız; ama onlar da "Dünyanın en ilginç holdingi" bahsini hiç açmıyorlar!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |