T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i
Bilgisayar'da fiyatları indirdik

Y A Z A R L A R
Erkan Mumcu'yu susturun, yalanların ömrü uzasın

Erkan Mumcu, Türk siyasal hayatının en 'üretken' simalarından biri. Siyasi hayatta hangi pozisyonda olursa olsun, belli bir doğrultuyu korumasını biliyor. Bulunduğu görevlere ya da aldığı siyasi pozisyonlara göre bir 'siyasal hakikat' savunusu yapmıyor. Hangi görevde olursa olsun ya da hangi pozisyonu alırsa alsın, belli bir 'siyasi perspektif' içinden konuşuyor. Üstelik bugüne kadar söyledikleri son derece dikkate değer. Bunun yanı sıra, son zamanlarda ANAP adına ciddiye alınabilecek çıkışlar ondan geliyor.

Bütün bunlar yan yana gelince Mumcu'ya dönük bir 'susturma kampanyası'nın başlaması, bu topraklardaki düşünce ve siyaset geleneğinin 'genetiği' gereği doğal karşılanmalıdır...

Mumcu konuştukça, 'statükonun kalemleri' ve 'siyasi bekçileri', tartışma ve siyaset zeminlerini 'safari'ye çevirmeye soyunuyorlar.

Peki ne diyor Mumcu?

Söyledikleri, herşeyden önce Türkiye'nin yapısal sorunlarını dillendirmekten ibaret. Bunları kuru kuruya dillendirmiyor tabii. 'Yeniden yapılanma' başlığı altında bir çözüm önerisi sunuyor. Bu öneriler, bu ülkeyi düze çıkarmak için kafa yoran birçok aydının yıllardır savunduğu temel 'siyasal perspektif'le paralellik halinde zaten. Üstelik Mumcu'nun işini ciddiye aldığını, yayınladığı önerileri hem sivil toplum kuruluşları, hem de ANAP teşkilatları düzeyinde 'sıkı markaj'la takip etmesinden anlamak mümkün.

Fakat tüm bunlar tepki çekiyor…

Ülkenin kriz içinde bulunduğu bugünlerde, çok daha 'hırsla' ve 'derinlemesine' yapılması gereken tartışma konularına değindiği için, Mumcu'ya dönük olarak, bir tür 'silikonlaşmış tepki' örgütlenmeye çalışılıyor.

Çünkü, Mumcu'nun takipçiliğini yaptığı öneriler, 'devletin yeniden yapılanması'nı öngörürken, bunun aslında 'siyaset kurumunun köklü bir değişime uğramasını' zorunlu kılacağı çok açık.

Bu durumda Mumcu'nun karşısına 'statükonun siyasetçileri' çıkıyor.

Türk siyasal hayatına hakim olan zihniyet şemalarının tartışılmasının önüne, memleket adına bütün siyasi hesapları statükodan kaynaklanan statüleri devamlı kılmak olan siyasetçiler herkesden önce dikiliyor.

Ve bildik metodla, 'siyasal psikiyatri'nin nesnesi haline getirilmeye çalışılıyor Mumcu. Teşhis baştan belli zaten: 'gizli liderlik hesapları'…

Tüm bu abra-kadabra'lar, siyasetin dar koridorlarında birşey ifade etse de, siyasetin asıl sahibi ve öznesi 'halk' nezninde birşey ifade etmiyor. Çünkü 'statükonun siyasetçileri'nin bu ülkeyi getirip bıraktığı yerin 'dünyanın üçüncü ligi' olduğu hiç bu kadar açık görülmemişti.

Bu nedenle Mumcu'nun ve benzerlerinin 'siyasal duruş'u ile mevcut 'siyasal durum'un bekçileri arasındaki 'fark', bu ülkenin 'gelecek perspektifi' ile 'siyasal zayiat' olması arasındaki fark olarak beliriyor.

Bu nedenle soruyu doğru sormak gerekir:

Mumcu susunca ve eleştirdiği zihniyet semaları bir müddet daha hakimiyetlerini sürdürme fırsatı elde edince ne olacak?

Devleti küçültmekten bahseden ama devletin istediğini zengin, istediğini fakir eden fonksiyonlarına asla dokunmak istemeyen 'siyasi statüko', bu ülkeyi bu yüzyılın dinamikleriyle buluşturabilecek mi?

Cevaba gerek bile yok…

Susturulmak istenen görüşlerin, 'yalan siyaset'le sorunlu olmasından daha doğal birşey yok.


19 Kasım 2001
Pazartesi
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED