|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Acar gazeteci, elinde fotoğraf makinesi, işe çıkmış. Şehrin her zaman çamurlu olan meydanlarından birinde muhatabını yakalıyor: - Beyefendi, bir dakikanızı alabilir miyim? Lütfen bana işaret parmağınızı gösterir misiniz? Adamın sağ elinde bir paket var. Paketi çamurlu yere bırakmak istemiyor, sol eline aktarmayı da o an için gerekli görmüyor. Bu yüzden sol elini kaldırıyor; serçe parmağını, yüzük parmağını ve orta parmağını elinin ayasına doğru kıvırıyor, baş parmağını da orta parmağına yaslıyor, bu dördü dışında kalan tek parmağını ileri doğru uzatıyor, böylece muhatabının isteğini yerine getirdiğini düşünüyor. Acar gazeteci makinesini ayarlayıp adamın havada duran işaret parmağının fotoğrafını çekerken, adam bir şeyi daha düşünüyor: "Muhatabım benden 'işaret parmağı'mı göstermemi istedi. Aslında biz bu parmağa 'şahadet parmağı' da deriz ama madem ki bu bey, 'işaret parmağı' demeyi tercih etmiş, tercihini anlayışla karşılayalım." İşini bitiren acar gazeteci, "Efendim, 'işaret parmağı' hakkında bir soruşturma yapıyoruz da..." diyor, "Sonuçları yakında yayınlayacağız." Adama teşekkür edip uzaklaşıyor. Adam, bu olayı, kendisiyle yapılan bu küçük röportajı neredeyse unutmuşken, bir gün gazetede sol elinin işaret parmağını gösteren fotoğrafla karşılaşıyor. Fotoğrafa bakıyor, "fena değil" diyor, "işaret parmağı"mı gerektiği gibi göstermişim. Sonra, öteki fotoğraflara bakıyor: Aaa, biri işaret parmağıyla birlikte baş parmağını da göstermiş! Hele biri var ki, işaret parmağıyla orta parmağını birleştirip tabanca namlusu gibi uzatmış. Belli ki, böylece daha etkili olacağını sanıyor. Başka biri de, yumruğunu uzatmış; "Size işaret parmağımı göstermek istemiyorum" diyor, "Ne olur, ne olmaz!" Bir bayanın da parmağından çok, uzun ve sivri tırnakları dikkat çekiyor. Adam, fotoğrafları ve alt yazılarını ilgiyle inceledikten sonra, röportajın sunuş yazısını okumaya başlıyor. Okudukça rengi değişiyor, sinirleri gerilmeye, tüyleri ayaklanmaya başlıyor. Meğer bu röportajın konusu, "işaret parmağı" değil de, "şahadet parmağı" imiş! Beş vakit namaz kılan bazı Müslümanlar bile, "şahadet parmağı" diye "işaret parmağı"nı göstermek aymazlığına düşmüşler; hele içlerinden bazıları, sol ellerinin parmağını uzatabilmişler. Bu duruma ne kadar hayıflanılsa, az imiş. Vah ki vah imiş! Derin bir nefes alarak öfkesini bastırmaya çalışan adam da, "vah ki vah!" diyor: Vah ki vah!..
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |