|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Böyle bir başlıktan sonra "Hiç unutmam bir gün..." diye başlamak tuhaf kaçacak, pek de inandırıcı olmayacak fakat, bir saat öncesine kadar kafamda kurduğum giriş cümlesini şimdi hatırlayamadığım için, bu şekilde başlamak zorundayım. Hiç unutmam bir gün eve girişte anahtarı kapının dışında unutmuşum. Bütün gece kalmış. Sabah erken vakit, karşı komşu işe giderken görmüş de sağolsun zili çalıp verdi. Bir başka gün ise, kapıdan çıkışta unutmuşum. Hep o bağcıklı ayakkabılar yüzünden. Başına gelen varsa bilir. Ayakkabının bağcıklarını bağlamaya uğraşırken, kapıyı kilitleyeyim diyorsun, anahtarı takıp çeviriyorsun, öteki ayağını bağlamadığını farkedip onunla ilgilenirken, çantayı da kollaman gerekiyor ki bu arada merdiven otomatı sönüyor; onu yak, ötekini bağla, pardesünün etekleri yere değmesin, hijyene dikkat derken anahtarı unutup çıkıyorsun. Allah'tan ki temiz insanlar şu bizim komşular. Bu sefer üst kattaki bulmuş anahtarı. Gazeteye telefon ettiler "Zili çaldık, kapı açılmayınca meraklandık, kapıda unutmuşsunuz" dediler. Akşam gelince aldım ve hem teşekkür ettim, hem şükrettim. Ya kötü niyetli birine rastlasaydı? Bak cancağızım dedim kendime, bu iki oluyor, bir daha unutma sakın. Birinde karşı komşu, diğerinde üst komşu buldu; üçüncüsünde hipotenüse rastlarsa dımdızlak bulursun evi! Tamam mı? Tamam. Gelin görün ki o günden sonra azami dikkat gösterme eğilimi, zaman içinde "saplantı" haline dönüştü bende. İkide bir anahtarı kontrol eder hale geldim. Aldım mı? Yanımda mı? Hangi cebimde? Şıngırtı nereden geliyor? Yoksa çantaya mı salladım? Hangi gözünde? Arabada giderken bir yandan direksiyon sallıyor, bir yandan cep-çanta kontrolü yapıyorum. Direksiyon başındayken, unutkanlığımın farkındayım ya, anahtarın şıngırtısını duysam bile aklıma tuhaf sorular geliyor. Acaba musluğu kapatmış mıydım? Ocak açık olmasın? Ya pencere? Daha ilginci ise şu: Arabanın anahtarını evde unutmuş olmayayım sakın! Yahu işte arabada gidiyorsun ya! Anahtar olmasa nasıl çalıştırıp gideceksin?!. İşte bunu farkedince hem müthiş rahatlıyorum, hem de kendi kendime gülesim geliyor, gülüyorum o halime. Direksiyon başında tek başına sırıtan birini görürseniz, o benimdir. El sallayabilirsiniz. Ramazanda oruç kafayla dalgınlık katmerleniyor gibime geliyor siz ne derseniz deyin. Bunca dikkate, şunca kontrole rağmen geçen gün yine kapıda unutmuşum anahtarı. Merdivenleri temizlemeye gelen vatandaş bulmuş. "Abey bu anahtar sizin galiba." Ulan bizim kapıda başkasının anahtarı ne arasın? Tabii ki bizim. Demedim tabii. Teşekkür edip elimi cebime attım. Dişleri de epey beyazmış keratanın. (Bu dalgınlıkla aslında tam başbakan olacak biriyim ama, neyse ki politikaya ilgim yok. Yoksa Bülent Bey'den ne noksanım var? Neyi o unutmuş da ben unutmamışım?) Yok arkadaş, bizim ev soyulmayı çoktan hakketti de hep hırlısına rastlıyor çok şükür. Aksilik ya, doktor Kemal de Kanada'ya gitti. Burada olsaydı sohbet etme bahanesiyle uğrayıp, unutmayı önleyici bir ilaç var mı yok mu öğrenirdim. En iyisi "mail" göndermek diyeceksiniz de adresini unuttum. Sözüm başkasına değil Hiç unutmam günün birinde çok önemli bir şeyi unutmuştum da pek fazla üzülmüştüm. Şimdi ne zaman hatırlasam yine ziyadesiyle mahçup oluyor ve o günü hiç hatırlamadığımı söylüyorum. Ne de olsa insan yalan söyleyebilen bir hayvan. Şarkılara kanmayın Hele havasına hiç kapılmayın. Bir arkadaş, "Severim her güzeli senden eserdir diyerek" diyerek, nişanlısının çantasını kafasında buldu. Nişan yüzüğünü ise hâlâ arıyormuş rivayete göre. Ve şimdilerde söylediği tek şarkı "Ah bu şarkıların gözü kör olsun" imiş. Gözler kendilerine, kulaklar başkalarına inanırlar. Alman atasözü
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |