T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i
Bilgisayar'da fiyatları indirdik

Y A Z A R L A R
Ne olacak, alt tarafı roman işte...

Romanı bitirdiğimde, "Sanatoryumu tahrip etmeden önce keşke kendi yaşlanmasını durdursaydı" diye içimden geçirdim... Bu temennide bulunduğum kişi, nisan ayında vefat eden romancı Robert Ludlum; şu günlerde piyasaya çıkan romanı 'The Sigma Protocol', okuyana gerçekten heyecanlı saatler geçirtiyor...

Kim ne derse desin, ben "Ludlum'un roman dünyası" denilebilecek o sanal âlemi gerçekler âleminden çok daha câzip buluyorum. 'Gerçek' dediğimiz âlemde sırlar bir türlü çözülemiyor, siz çözseniz bile, kendi yalanlarına kananlar olabiliyor. Oysa, "Ludlum'un sanal dünyası" çok farklı; orada bütün sırları çözen biri(leri) mutlaka bulunuyor; siz de, okuduğunuz ne de olsa roman, o sanallığı fazla sorgulamıyorsunuz...

Şöyle bir kurgu düşünün: İkinci Dünya Savaşı sonlarına doğru kurulan bir örgüt, bir tür şirket... Bu şirketin ortakları, Nazi Almanyası'nın en büyük beyinleri, ama aralarına Almanya dışından önemli kişileri de alıyorlar. Ellerinin altında kullanabilecekleri çok ciddi bir mâlî kaynak var. Hitler ile ve Nazi düşüncesiyle ilişkili olmadıklarını ispat için genç bir Musevi'yi de 'kasa' olarak aralarına almışlar. Savaş-sonrası dönemde birbirlerine rakip konum almış bu insanlar, aslında, belli zamanlarda biraraya gelerek dünya ile ilgili temel konularda kararlar alıyorlar...

Ludlum bu defa önceki romanı 'Prometheus Deception'da işlediği kimin elinin kimin cebinde durduğu asla bilinmeyen istihbarat dünyasının ötesine geçmiş, dünyayı yönetenleri ele almış... Fazla kalabalık olmayan bir grup bu; ancak isimleri çok büyük kişilerden oluşuyor. Aralarında sadece sanayici, finansman dâhisi denilecek kişiler, parababaları yok; grup üyeleri arasında siyasiler, bürokratlar, gazete patronları, bilimadamları da bulunuyor... İstihbaratla, vurucu timlerle irtibatlı bir grup bu; egemenliklerine engel olmak isteyenleri ortadan kaldırmakta bir an olsun tereddüt etmeyecek kadar gözleri de dönmüş...

Özetlenince çok kaba bir 'komplo teorisi' gibi sırıtıyor, ama ustalık öyle bir teoriden 'sayfa çevirten' bir roman çıkarmada zaten; Ludlum'un başardığı da bu... Romanın sayfalarında gezinirken, bazen bir macera filmi, bazen televizyonda haber programı izliyor gibi oluyorsunuz, bazen de ciddi bir gazetede kafa karıştıran bir yorum okuyor gibi... Ludlum'un okurlarına tanıttığı, dehşetengiz gizemli, müthiş keyif verici, zihin açıcı bir âlem... 40'ından sonra yazmaya başlayan, bugüne kadar 22 gerilim romanı yayımlanan büyük bir usta o... "Bugüne kadar" ihtiyatım, geride bıraktığı dosyalarda başka sürprizler de olabileceğini düşünmemden...

Romanın ölmek üzere olan dışlanmış bir Sigma mensubunun gruptan söz ettiği bölümünü beraberce okuyalım: "Sigma son yıllarda yeni bir istikamete yönelmekte. Bu, kendi başarısının ürünü bir yöneliş... Komünizm artık tehlike olmaktan çıktı ve bu yüzden milyarlarca doları eylemlere ve siyasi güçlere akıtmaya gerek kalmadı. Şimdi belki de Sigma'nın amaçlarını gerçekleştirmenin daha verimli bir yolu var. Sigma'nın bir amacı 'istikrar'... İtirazcıları susturmak, sorun çıkartanları ve sanayi devletine tehdit teşkil edenleri 'bitirmek'. Gorbachev sorun olmaya başladığında onu biz devre dışı bıraktık. Uzak Doğu'daki rejimler fazla olmaya başladıklarında, yabancı sermayenin hemen topluca orayı terk etmesini sağlayan, ekonomileri resesyona uğratan da biziz. Meksika'nın liderleri işbirliğine yanaşmayınca hükümet değişikliğini biz sağladık..."

Herhalde, gerçek hayatta biri bu iddialarla karşınıza çıksaydı, "Yok devenin başı" derdiniz; ama bu sözler 'Sigma Protolü' romanında geçiyor. Ludlum'un hayal ürünü. Romanda da, gerçekleri öğrenmeye çalışan genç, "Neler söylüyorsun sen?" diye itiraz ediyor bu anlatıma. Ölmek üzere olan Sigma mensubu, "Oh, evet" deyip devam ediyor: "Bir toplantı düzenlenir, karar alınır ve kısa süre sonra uygulanır. Samimi söyleyeyim, bunda çok başarılıyız. Dünyadaki hükümetlerin herbiri bizim için çalınacak birer düdük gibidir. Sigma'nın hükmettiği sermaye değişik şirketlerde gizlenmiştir."

Bu boşbağazlığın sebebi, ölmekte olan grup üyesini isyan ettiren yeni yöneliş... Adam gerçeği şu sözlerle ifşa ediyor: "Şu yakınlarda Sigma'nın yeni ve özel bir projesi öne çıktı: Başarısı dünya denetiminin tabiatını devrime uğratacak bir proje. Artık fonların dağılımı, kaynakların aktarılmasıyla ilgisi yok işin; onun yerine, tek ilgi 'Seçilmiş kim olacak?' üzerine yoğunlaşıldı."

Savaşla ilgili bir roman olsaydı, müteveffa Ludlum, burada, "İlk işleri garip bir ülke bulup saldırmak olacak" gibi bir cümle kurabilirdi. Ancak, bu sözler sarfedildiği sırada, Sigma tetikçilerinden biri, "Nedir bu acele?" sorusuna cevap veremeden boşboğaz adamı ortadan kaldırdı... Romanda.

"İyi de bu adamlar da ihtiyarlıyor, İkinci Dünya Savaşı'nda yetişkin olduklarına göre, şimdilerde bir ayakları çukurdadır" dediğinizi duyar gibi oluyorum. Romanın esas entrikası da o 'ölümcül' nokta üzerinde dönüyor ve bana, "Sanatoryumu tahrip etmeden önce keşke kendi yaşlanmasını da durdursaydı" dedirten de o nokta...

Roman evet, sanal dünya, buna da "Amenna", ancak Henry Kissinger gibi, Alan Greenspan gibi isimler her yıl fiziken biraz daha gençleşiyor gelmiyor mu size de? Aman, ne diyorum ben...


20 Kasım 2001
Salı
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED