T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Dönemeçte

Türkiye'nin sonuçları itibariyle hassas bir dönemeçten geçtiğine kimsenin kuşkusu yok. Ancak, siyasetle bürokrasinin kesiştiği noktada kulaklara ulaşan akortsuz sesler, dönemecin kazasız aşılabileceği beklentilerine meydan okuyor. Global savaş ortamında yaşanan ve siyasetin mutlaka çözmesi gereken bu talihsizlik, gelecekle ilgili umutları karartan bir etkiye sahip.

ABD'nin Afganistan'dan sonraki hedefinin Irak olacağı neredeyse kesin; Washington'dan gelen mesajlar, "Neresi değil, ne zaman?" yönünde. Bu kovboy tavrı ittifak saflarında ayrışmaya da yol açabilecek. Türkiye'nin resmi tezi Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması; ancak Musul ve Kerkük iştahı ile maceralara yelken açılabileceği de belli. Nitekim, Türkiye'nin Washington büyükelçisi Faruk Loğoğlu, "Saddam'ın 11 Eylül'e bulaştığına dair kanıt verilirse, Irak siyasetimizi yeniden gözden geçirebiliriz" açıklamasında bulundu. Başbakan Bülent Ecevit'in bu açıklamaya verdiği, "Büyükelçinin neden bahsettiğini anlayamadım..." açıklaması çok şaşırtıcı.

Afganistan'a asker gönderme konusunda da, daha önce, Ecevit'in şahsında ciddi çelişkiler yaşandığını hatırlayacaksınız. Önceleri, "Bizden talep yok, olsa da asker göndermeyiz" diyen Ecevit, bir süre sonra 15'ten 90'a kadar asker sayısı telâffuz etmeye başladı; hem de Amerikan savunma bakanının "Biz Türkiye'den asker istemedik" açıklamasına rağmen... Şimdi ise, Afganistan'a binlerce asker gönderme hazırlığında Türkiye...

Asker gönderme olayında yaşanan çelişki bir gösterge ise, aynı durumun Irak konusunda da Türkiye'nin başına geleceğini düşünmek fazla yanlış olmaz. Bir süre sonra, Washington'u tatmin eden Irak'la ilgili kanıtların bizim için de yeterli olacağını işitebiliriz. Irak'a ikinci cephe açılmasında görev üstlenilmesi de pekâlâ gündeme gelebilir. Başbakanın, ilk duyduğunda inkârı ya da şaşkınları oynaması böyle bir gelişmeyi imkânsız kılmıyor çünkü.

Bülent Ecevit'in askerler söz konusu olduğunda çelişkili tavır sergilemesi, bu alanda kararların alınması yöntemiyle ilişkili olabilir. Ancak çelişkilerin kamuoyu önünde sergilenmesi her türlü gerekçeyi geçersiz kılacak kadar sakıncalı. Sivillerin, siyasetçilerin, sorumlu koltuklarda oturanların hayati konularda bir dediği diğerini tutmayan sözlerle halkın karşısına çıkmaları, onlara olan zaten az güveni daha da azaltır. Türkiye, karşısına çıkan dönemece doğru hızla yol alıyor; çarptı çarpacak...

Bu durumun en önemli sebebi, bize özgü siyasette varolan tıkanıklıklar... DYP lideri Tansu Çiller'in bir süredir üzerinde çalışıp liderlere kabul ettirme çabasına girdiği siyasi partiler ve seçim yasalarındaki değişiklikler, tıkanıklığı açabilecek bir uzlaşmayı sağlayabilirse, soruna kısmi bir çözümü de getirecektir. Sorunun gerçek anlamda çözümü ise, milleti iktidara taşımaktan geçiyor. Zayıf, halk desteği düşük politik kadrolar, ister istemez, dışarıyı dinleme eğilimi içerisine giriyorlar. Yaşanan da bu zaten.

Bugünün sorusu, "Milleti iktidara en kısa zamanda taşımak nasıl mümkün olacak?" sorusudur. Bunu yapabilecek olanlar ise elbette siyasi partiler. İktidarda denenmiş partiler içerisinde kendilerini yeniden dizayn sevdasına kapılanlar da var; ama esas beklenti muhalefet üzerinde odaklaşıyor. Meclis'te temsil edilen ve edilmeyen muhalefet partileri, en kısa zamanda seçime gitmeyi getirecek politikalar üretmek zorundalar...

CHP'de ve DYP'de de farkedilir bir kıpırdanma var, ama esas beklenti yoğunluğu Ak Parti üzerinde. Kamuoyu yoklamalarının gösterdiği yüksek destek halk mitinglerinde de kendini belli etmeye başladı. Şimdilik olmayan, bu desteği Ankara üzerinde baskıya dönüştürebilme yöntemi. Ak Parti, hiç değilse bugüne kadar gösterdiği performansıyla, halkı bir baskı unsuru olarak kullanmanın dilini henüz keşfedememiş olduğu görüntüsünü veriyor. Oysa, süratle o dili bulması ve diğer muhalefet partileriyle birlikte siyaseti yeniden çözüm üretecek bir zemin üzerine oturtma çabasına girmesi gerek.

Umulur ki, muhalefet, Irak'ta macerayı göze alan bir Türkiye'de siyasetin önünü kesecek gelişmeler yaşanabileceğini görüyordur.


28 Kasım 2001
Çarşamba
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED