|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hattın dâhi sanatkârı
Bizim medeniyetimiz kitap medeniyetidir. Bütün sanat ve kültür eserlerimiz, hatta tarihimiz kitaba dayalıdır ve bu kitap da Kur'an-ı Kerim'dir. Osmanlı Devleti, Kur'an-ı Kerim'e bağlılığını ve sevgisini ortaya koyabilmek için asırlarca her sahada büyük eserler vermiştir. Osmanlı devrinde bir Türk Sanatı olarak temayüz eden sanatlarımız da hep kitabımızın etrafında şekillendi. Hat Sanatı bunun en güzel örneğini teşkil eder. Hat Sanatı'nda Şeyh Hamdullah'dan sonra Ahmed Karahisari, Hafız Osman ve Mustafa Râkım, dahi sanatkârlar olarak büyük inkılablara imza atmışlar ve bu sanatın milli bir karakter kazanmasına emek vermişlerdir. 1758-1826 yılları arasında yaşayan Mustafa Râkım, bilhassa Padişah tuğraları ve Celî Sülüs Hat sahasında inkılab yapmış, bu sanatımızın klasik bir hüviyet kazanmasında büyük rol oynamıştır. Dr. Süleyman Berk, cumhuriyet devrinde ilk defa Mustafa Râkım'ın hayatını ve sanatını araştıran ilim adamı oldu. Hocası, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Muhiddin Serin'in teşvikleriyle doktorasını tamamlayan Süleyman Berk ile büyük sanatkâr Mustafa Râkım üzerine konuştuk:
Türk hat sanatı'nda Mustafa Râkım üzerine doktora yaptınız. Râkım'ın önemi nedir? XVIII. yüzyılın önemli sanatkârlarından olan Râkım Efendi, Celi Sülüs hattı ve Padişah tuğrasında inkılâp kelimesiyle ifade edilen değişimi gerçekleştirmiştir. Şöyle ki; 18. yüzyıla kadar celi sülüs hattında, harf yapısı ve terkipte, istifte bir türlü gerçekleştirilemeyeni başarmıştır. Harf yapısında, kalem kalınlığı ile harfin büyüklüğü arasındaki tenâsübü, oranı bulmuş, harfleri istifte yerli yerine yerleştirmiştir. Padişah tuğralarında da hat ve şekil yönünden değişiklik yapmış ve tuğrayı estetiğine kavuşturmuştur. Râkım öncesi, harflerde bulunan donukluk ve kütlük istifteki dağınıklık Râkım'la giderilmiştir. İstifte harfler yerlerini bulmuş, âdeta harfler birbirlerini kucaklamışlardır. Daha önce seyrek bulunan harekeler de, istife dolgunluk veren bir hâle gelmiştir. Râkım'ın san'at tarihimizdeki önemi saydığımız bu özelliklerinden gelmektedir. Râkım olmasaydı bu güzelliklere ulaşmakta zorlanır olabilirdik. Râkım, bu başarıları hangi metodla yakalamıştır? Râkım icâzetini (diplomasını) 11 yaşında 1183/1769 tarihinde almış, kendi üslûbunu ise yaklaşık 45 yıl sonra, 1230/1815'lerde ortaya koymuştur. En güzel yazıları 1234/1819 tarihini taşımaktadır. Râkım'ın sanat hayatının 45 yıllık dönemi, kronolojik olarak tasnif edildiğinde Râkım'ın âdeta her yazısında, bir öncekinde olmayan bir nükteyi görürüz. Oldukça serbest ve cesur çalışmaları olmuştur. Bu durum, kendi gelişimini sağladığı gibi, kendinden sonra gelenlere de bir açılım sağlamıştır. Râkım'ın bugün Türk-İslam Eserleri Müzesi'nde bulunan kalıpları incelendiğinde onun istif yaparken her şeyi önceden tasarlayıp öyle yazdığı anlaşılır ve görülür. Râkım, celîde o derece mahâret kesbetmiştir ki, üç santim kalınlığındaki yazıları doğrudan kalemle yazma başarısını göstermiştir. Râkım başarısını, çok çalışması yanında eski üstadların eserlerini dikkatlice tedkik etmesine borçludur. Biz Râkım celilerinde önceki dönemde görülmeyen kalem hakkının halâvetini, canlılık ve kıvraklığını görürüz. İstif de Osmanlı'da Rakım'la gelişme yoluna girmiştir. Râkım karşısında bu dönemde başka üsluplar çıkmış mıdır? Râkım'ın muasırı olan Mahmud Celaleddin Efendi'nin üslûbu, Rakım üslûbuna nazaran sert ve durgun bir üslûba sahiptir. Mahmud Celaleddin her ne kadar sülüs ve nesihte kudretli bir ele sahipse de aynı başarıyı celî sülüste gösterememiştir. Bu sebeple kendisinden sonra bir hattat nesli devam eden celî mektebi, daha sonra inkırâza, kesintiye uğramıştır. SÜLEYMAN BERK Mustafa Rakım Efendi üzerine çalışan Süleyman Berk, 1964 Bursa İnegöl doğumlu. Üniversite eğitimini Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi'nde tamamlayan Berk, hat derslerine lise yıllarında başladı. Mehmet Özçay, Prof. Muhittin Serin ve Prof. Uğur Derman'la çalıştı ve "Hattat Mustafa Râkım'da Celî Sülüs ve Tuğra Estetiği" isimli doktora tezini 1999 yılında tamamladı. Akademik çalışmalarını halen sürdüren Berk, bu güne kadar iki şahsî sergi açtı. Mustafa Rakım Efendi
Önemli bir hattat olan ve eserlerine Mısır'dan Yunanistan'a her yerde rastlanan Mustafa Rakım Efendi, 1758-1826 tarihleri arasında yaşadı. Ordu Ünye'de doğdu, ilk tahsilinden sonra İstanbul'a, ağabeyi İsmâil Zühdî'nin yanına gönderildi. İlmî tahsili yanında ağabeyinden sülüs-nesih çalıştı ve 1769'da icâzetini aldı. Bir ara III. Derviş Ali'den de nesih çalıştı. Yaptığı bir resim III Selim'e takdim edilince padişah kendi resminin de yapılmasını istedi ve bu resmin takdiminin ardından kendisine müderrislik verildi. Çeşitli pâyelerden sonra en son Anadolu Kazaskerliği ünvanını aldı. Sultan II. Mahmud'la sıkı dost oldu, padişahlığından sonra II. Mahmut'a Celî sülüs dersi verdi. 1826 yılında vefat etti. Türbesi Fatih Karagümrük Atik Ali Paşa Camii karşısında bulunan Rakım Efendi'nin İstanbul'daki eserlerinden bazıları şunlar: Fatih Nakşıdil Sultan Türbe ve Haziresi'nin bütün celî sülüs yazıları, Tophane Nusretiye Camii özellikle Celi Sülüs kuşağı, Eyüpsultan Türbesi haziresinde Çelebi Mustafa Reşîd Efendi Mezartaşı kitabesi, Mihrişah Sultan Türbesi için yazdığı Hilye-i Şerif.
|
|
|
|
|
|
|
|